Site icon Londra Gazete

Türkiye’nin insan hakları ve demokrasiye her zamankinden çok ihtiyacı var

 

Türkiye’deki darbe girişimine dair haberler daha da kötü olabilirdi. Darbe başarıya ulaşmış olabilirdi. Askeri dikta rejimi dünya üzerindeki en kötü yönetim biçimlerinden birisidir.

Ancak seçilmişlerin dikta rejimi de askeri rejimden daha az tehlikeli değildir. Türkiye de şu anda tam da böyle bir yola girmiş durumda.

6 bin kişinin gözaltına alınması ve yaklaşık 2 bin 700 hakim-savcının açığa alınması, bugüne kadar sivil toplumu baskılamak için birçok şey yapmış olan bir iktidardan gelen çok kötü sinyaller.

Bir darbe girişiminin ardından orduda tasfiyelerin yaşanması elbette kaçınılmaz.

MUTLAK İKTİDARIN EŞİĞİNDE

Ancak seçilmiş hükümete karşı ayaklananlar hakimler değildi. Erdoğan’ın insan hakları ve hukukun üstünlüğü konusundaki yaklaşımları düşünüldüğünde yargı sisteminin hedef alınması daha da kaygı verici hale geliyor.

Erdoğan şu anda mutlak iktidara ulaşmanın -ya da ülkesine büyük zarar vermenin- eşiğinde.

Her ne kadar Erdoğan’ın İslam anlayışı ile IŞİD arasında dağlar kadar fark olsa da, verdiği örtülü destek Suriye’deki muhalif grupların en kötü oluşumlarının elde ettiği başarılarda hayati öneme sahipti.

Türkiye aynı zamanda NATO üyesi bir ülke. Asker sayısı bakımından da ittifakın en büyük ikinci gücü.

Ordu içerisindeki oluşumların birbirleriyle çatışma içine girdiğini görmek son derece kaygı verici.

GÜLEN’İN İADESİ TALEBİ

Erdoğan’ın tüm suçu Fethullah Gülen ve destekçilerinin üzerine yıkma konusundaki kararlılığı da ABD – Türkiye ilişkilerine yeni bir gerginlik kazandırmış durumda.

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Gülen’in iadesi talebinin altının somut delillerle doldurulmasını istemekte sonuna kadar haklı.

Türkiye’yse şu ana kadar böyle bir kanıtı ortaya koymakta başarılı olabilmiş değil.

Başarısızlıkla sonuçlanan darbe girişimiyle ilgili bir ironi de belki de Erdoğan’ın bugüne kadar bastırıp susturmak için uğraştığı sosyal medya sayesinde iktidarını koruyabilmiş olması.

Belli ki 20. yüzyıldan kalma stratejilerle yola çıkan darbeciler devlet televizyonunu ele geçirse de internet kontrolünü sağlayamadı.

Özel televizyon kanallarını ve sosyal medyayı kullanan Erdoğan, destekçilerini sokağa çıkarmayı başardı.

Sivil toplumun kurumları ve hukukun üstünlüğü bu yapıları sıklıkla hedef alan Erdoğan’ı kurtardı.

Sokaklara çıkanlar sadece Erdoğan için de orada değildi.

Birçoğu demokrasiyi desteklemek için sokaklardaydı.

AKP’nin zayıf olduğu İzmir gibi şehirlerde dahi sokaklarda çok sayıda insan vardı.

Tüm siyasi partiler hiç tereddüt etmeksizin demokrasi için birleşti. Demokrasinin savunulması, Cumhurbaşkanı’nı da aşan bir meseleydi.

Bundan sonra hükümetten ölçülü bir yaklaşımın gelmesi gerek. İnsan haklarına saygı ve hukukun üstünlüğü vurgusu önemli. Bugüne kadar Erdoğan bu iki ilkeyle tanınmadı. Ancak Türkiye’nin bu ilkelere hiçbir dönemde bu kadar çok da ihtiyacı olmamıştı. (BBC Türkçe)

Exit mobile version