Birleşik Krallık’ın İstanbul Başkonsolosluğu son üç yıldır Kenan Poleo’ya emanet. Ailesi 1950’li yıllarda Kıbrıs’tan İngiltere’ye göç eden Poleo’nun çocukluğu, Zeki Müren ve Orhan Gencebay dinleyerek, Yeşilçam filmleri izleyerek geçti. Söyleşi sırasında bolca anneannesinden öğrendiği Türkçe’yi kullanan Poleo’nun en sevdiği kelimeler ise; “estağfurullah,” “inşallah,” “maşallah” ve “şöyle böyle” olarak sıralanıyor.
SAVAŞ SONRASI GÖÇMENLERİN ROLÜ
Kenan Poleo, 1971 yılında Londra’nın güneyindeki Brixton mahallesinde dünyaya geldi. Bu bölge, 1950’li yıllarda Birleşik Krallık’a yeni göç edenlerin yaşadığı, Karayipliler, Asyalılar, Afrikalılar, Portekizliler ve Türklerin bir arada olduğu çok kültürlü bir ortam. Poleo’nun ailesi de 1950’lerde, o dönemde Birleşik Krallık yönetimindeki Kıbrıs’tan Londra’ya göç etti. Poleo, “İngiltere, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yıkılan ülkesini yeniden inşa etmek için kolonilerindeki vatandaşları davet etti. Kıbrıs’ın köylerinde yaşayan ailem de bunu bir fırsat olarak gördü. Babam Karpaz’dan, annem ise Akıncılar Köyü’nden,” diye anlatıyor.
“BENİM ADIM KENAN PARS’TAN GELİYOR”
Terzi olan annesi Emine Hanım ve babası Hasan Bey, East End bölgesindeki bir fabrikada çalışırken tanışıp evlendiler. Üç çocukları oldu; Filiz, Gonce ve Kenan. Aile, çocuklarına hem Kıbrıs Türkü hem de Birleşik Krallık kültürüne uyum sağlayacak isimler vermeye çalıştı. En küçük çocuk Kenan, babasının hayranı olduğu Türk oyuncu Kenan Pars’tan ismini aldı. Poleo, “Kenan Pars, Türk filmlerinde ciddi veya kötü adam karakterlerini oynardı. Babam, oğlunun da ciddi olmasını istemişti,” diyor. Çocukluğu, kuzenler, amcalar, teyzeler ve halalar içinde kalabalık bir ortamda geçti. Evde Türk müziği dinleniyor, özellikle İbrahim Tatlıses ve Zeki Müren tercih ediliyordu. Poleo, “Güney Londra’da Türk sineması vardı; Yeşilçam filmlerini orada izlerdik. Fatma Girik, Orhan Gencebay, Gülşen Bubikoğlu, Hülya Koçyiğit, Türkan Şoray gibi isimleri canlı olarak hatırlıyorum,” şeklinde anlatıyor.
Kaynak: Hurriyet