Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, tüm dünyaya örnek olacak adımlarla kadına yeni bir bakış açısı kazandırdı. Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren kadınların siyasal yaşama katılmaları yönünde bir dizi değişiklik yapıldı.1930 yılından itibaren önce belediye seçimlerine katılma, daha sonra köylerde muhtar olma ve ihtiyar meclislerine seçilme hakkı tanınan kadınların, milletvekili seçme ve seçilme hakkı, 5 Aralık 1934’te Anayasa ve Seçim Kanunu’nda yapılan yasa değişikliği ile tanındı. Atatürkçü Düşünce Dünya Platformu (ADDP) Başkanı Jale Özer, 5 Aralık Kadın Hakları Günü dolayısıyla bir mesaj yayımladı.
Özer’in mesajı şöyle:
‘‘Kadınlara Seçme ve Seçilme Hakkı’ tanıyan ve Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Türk kadınına sosyal ve siyasal hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermek’ hedefi ve inancıyla gerçekleştirdiği bir devrim yasasının 88. Yıldönümünü kutluyoruz. 5 Aralık 1934 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Türk kadınına verilen bu büyük şeref, ne yazık ki aktif siyaset içinde Atatürk’ün büyük bir ümitle hedeflediği noktaya ulaşamamıştır. Bu yasanın 85. yılının kutlandığı 2019 yılında, o güne kadar yapılan 23 genel seçimlerde meclise giren 11 bin 385 milletvekilinden sadece 598’i kadındı… Atatürk’ün Türk kadını için 1930’larda actığı yolda kadın hareketi yetersiz kalmıştır. 2022 yılında bile Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kadın temsili düşük seviyelerdedir. 1935 seçimlerinde mecliste yüzde 4.5’lük kadın temsili ile, dünyada kadın temsili oranında Finlandiya’dan sonra ikinci sıraya yerleşen Türkiye, Birleşmiş Milletler Kadın Birimi ve Parlamentolar Arası Birlik tarafından hazırlanan Siyasette Kadın Haritası’nın 2021 yılı verilerine göre parlamentolarda kadın milletvekili oranı sıralamasında 122’inci sıradan 129’a gerilemiştir.
Cağdaşlaşma yolunda, savastan cıkmış bir toplumun gelişmesi için yapılan her biri çok değerli devrimler arasinda Türk kadınına, ulusal kültür ve geleneklerini koruyarak köklü değişmelerle özgürlüğünü ve toplumda eşit fert olma hakkını Türkiye Büyük Millet Meclisinde vermeyi hedefleyen büyük önder Atatürk, ‘Kadınlara Seçme ve Seçilme Hakkı’ tanıyan kararı şöyle izah etmistir:
Bu karar Türk kadınına içtimai ve siyasi hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak lâzım gelecektir. Türk kadını evdeki medeni mevkiini selahiyetle işgal etmiş, iş hayatının her safhasında muvaffakiyetler göstermiştir. Siyasi hayatta Belediye Seçimleri’nde tecrübesini yapan Türk kadını, bu sefer de mebus seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Medeni memleketlerin bir çoğunda, kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu selâhiyet ve liyakatla kullanacaktır. Bu notla en mühim inkılâplardan birini anmış oluyoruz.
88 yıl önce Büyük Önder’in Türk kadınını kafes arkasından, peçe altından kurtarıp, erkeklerle eşit vatandaşlık statüsüne getirme çabaları; günümüzde Tarikatların baskısıyla kararlar alan, laiklik karşıtı politikalarla hareket eden bir idare tarzıyla tam tersine döndürülmeye calışılmaktadır.
Osmanlı Devleti’nde sosyal, kültürel ve siyasal haklardan mahrum bırakılmış, hatta nüfüs sayımında topluma bile dahil edilmemiş olan kadınlar, 1923’te Cumhuriyet’imizin kurulması ve Atatürk’ün kadın meselesini ele almaya başlaması ile birlikte , Medeni Kanunun 1926 yılında kabulü ile erkekle eşit haklar kazanmaya başlamışlardır. Bu haklar sırasıyla;
1930’da ‘Seçimlere katılma, belediye meclislerine üye olma, seçimlerde aday olma hakkı’ ,1933 yılında çıkarılan Köy Kanunuyla muhtar seçme ve köy heyetine seçilme, 3 Aralık 1934’te Anayasadaki “her erkek Türk’ ifadesinin ‘kadın, erkek her Türk’ şeklinde değiştirilmesi ve meclise kanun teklifi yapılması; Ve nihayet 5 Aralık 1934’te de Türkiye Büyük Millet Meclisinde kadınlara seçme ve seçilme hakkını tanıyan yasanın kabulu ile Türk kadınına yasalar önünde erkeklerle eşit haklar verilmesidir. 1935 yılı seçimlerinde Türk kadını ilk kez seçilme hakkını da kullanmıştır, TBMM’ ne onsekiz kadın milletvekili ile girmiştir. Ve yüzde 4.5 oranında temsil edilmişlerdir.
Türkiye kadına siyasi hak tanıyan ilk ülkelerden biri olması nedeniyle , dünya kadın hareketi üzerinde hepsinden çok etkili olmuştu. Dünyanın her yerinden, Türkiye’deki uygulama ve Mustafa Kemal için övücü açıklamalar gelmiştir. Örneğin; Mısır kadın hakları savunucusu Şitti Şavari, Atatürk’ü kendi önderleri olarak görüyor ve ‘Türkler ona Atatürk diyor. Biz ise ona Ataşark diyoruz. O yalnız Türklerin değil, bütün Doğu’nun, özellikle kardeş Mısır’ın da atası ve önderidir’ diyordu. Uluslararası Kadınlar Birliği Romanya Delegesi Aleksandrina Cantacuzene, 1935’te, ‘dünyada yeni bir dönem başlatan Atatürk, Türk kadınına verdiği haklarla, anayı hak ettiği yüksekliye eriştirdi. Batı’ya verdiği bu dersin unutulması mümkün değildir’ derken; Avustralya Delegesi Cardel Oliver, ‘tüm dünyanın ilgisini üzerine çeken Türkiye, kadın hakları konusunda gerçekleştirdiği atılımlarla, birçok Avrupa ulusunu geride bıraktı. Bizi İstanbul’a getiren en büyük etken budur. Tüm dünya kadınları, Türk kadınının bugünkü haklarına erişebilirse, kendilerini gerçekten şanslı sayacaktır’ diyordu. İngiliz Daily Telegraph Gazetesi ise, şu yorumu yapıyordu. ‘Kadınlar, hiçbir ülkede, Türkiye’deki kadar hızlı ilerlememişlerdir. Bir ulusun bu düzeyde değişmesi, tarihte gerçekten eşi olmayan bir olaydır’
Bütün dünyanın o zamanlar hayran kaldığı Türk kadınlarının elde ettiği haklar ve eşit birey olarak toplumda yer almalarının ardından, 88 yıl sonrasında, günümüzde Türk kadını hayatta kalma mücadelesi vermektedir. Kadına şiddetin, tacizin, cinayetlerinin ve mahalle baskısının korkunç derecede arttığı özellikle son 18 yılda; kadına yapılan bu baskı ve şiddetle toplumun susturularak esas olarak Cumhuriyet’in hedef alındığı bir noktadayız. Çünkü Cumhuriyet en önemli devrimlerini kadın hakları üzerinde yapmıştır.
En başta, müftülere nikah kıyma yetkisi verilerek çocuk gelinlerin ve çok eşliliğin artmasına yol açılmış, Medeni Kanun zedelenmistir.
Türkiye Cumhuriyeti kadınları bu baskılara ve gittikçe artan şiddete karşı seslerini çıkaracak; kaybetmekte olduğu kadın haklarını, eşitlik mücadelesini ve yaşama hakkını anayasal haklarını kullanarak yılmadan, korkmadan örgütlenerek birbirini bilinçlendirerek ve de sahip çıkarak kendi mücadeleleriyle geri alacaktır. Dünya Atatürkçüleri olarak bu mücadeleye destek vermeye kararlıyız!”