İNGİLTERE Atatürk Düşünce Derneği Platformu, 5 Aralık Türk Kadınına seçme ve seçilme hakkının tanınmasının 86. Yıldönümü nedeniyle basın açıklaması paylaştı.
İADD Başkanı Jale Özer tarafından yapılan açıklama şöyle:
‘‘Çağdaş, demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti’ni hedefleyen Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşları kadınların toplumda eşit bireyler olması için gerekli yasal düzenlemeleri ardı ardına hayata geçirmişlerdir. 1923’te Cumhuriyetimizin kurulması ile birlikte Atatürk kadın meselesini ele almaya başlamış, Medeni Kanunun 1926 yılında kabulü ile aile hayatına yenilikler getirmiş ve kadına erkekle eşit haklar tanımıştır. Bu haklar sırasıyla;
Türkiye, Fransa, İtalya, Hırvatistan, Slovenya’dan 11, Romanya’dan 12, Bulgaristan’dan 13, Belçika’dan 14, Yunanistan’dan 15, İsviçre’den ise 36 yıl önce kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanımıştır.
ATATURK ACIKLAMA
“Bu karar, Türk kadınına sosyal ve siyasi hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak lazım gelecektir. Türk kadını, evdeki medeni mevkiini salahiyetle işgal etmiş, iş hayatının her safhasında muvaffakiyetler göstermiştir. Siyasi hayatla, Belediye seçimleriyle tecrübe kazanan Türk kadını bu sefer de milletvekili seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Medeni memleketlerin birçoğunda, kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu salahiyet ve liyakatle kullanacaktır.”
Bütün dünyanın o zamanlar hayran kaldığı Türk kadınlarının elde ettiği haklar ve eşit birey olarak toplumda yer almalarının ardından 86 yıl sonrasında, günümüzde Türk kadını maalesef hayatta kalma mücadelesi vermektedir.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun 2020 raporuna göre 2019 yılında 474 kadın cinayeti tespit edildi. Ocak-Ekim 2020 tarihleri arasında 246 kadın cinayeti, 151 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulundu. Bir kadının hangi bahaneyle öldürüldüğünü belirleyememe, kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik şiddetin görünmezliğinin bir sonucudur. Kadınları kimin ve neden öldürdüğü belirlenemese de; adil bir yargılama yapılmaması ve şüpheliler, sanıklar ve katiller caydırıcı cezalar almadığı veya önleyici tedbirler uygulanmadığı sürece, şiddet devam eder, sadece aldığı şekli değiştirir.
Platformun raporunda ayrıca Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan verilere de yer verilmiştir. Buna göre, “ev işi yapan” kadın sayısı bu ay bir önceki yıla göre 1 milyon 285 bin azaldı. Böylece Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, işgücü olarak bile kabul edilmeyen kadın sayısı Temmuz 2020’de 10 milyon 201 bine ulaştı.
ORTAÇAĞ KARANLIĞINA DÖNMEK İSTEYEN ZİHNİYET
Kadına şiddetin, tacizin, cinayetlerinin ve mahalle baskısının korkunç derecede arttığı özellikle son 18 yılda; kadına yapılan bu baskı ve şiddetle toplumun susturularak esas olarak Cumhuriyet’in hedef alındığı bir noktadayız. Çünkü Cumhuriyet en önemli devrimlerini kadın hakları üzerinde yapmıştır. Bu yüzdendir ki ortaçağ karanlığına götürülmek istenilen bir toplum ancak ve ancak kadınların susturulmasıyla gerçekleştirilir. Ne acıdır ki, son yıllarda ülkemizde planlanan ve hayata geçirilmek istenen oyun da budur. Müftülere nikâh kıyma yetkisi verilmesi de çocuk gelinlerin ve çok eşliliğin artmasına yol açacaktır. En önemlisi Medeni Kanun zedelenmiştir.
Kadınlar olarak görüyoruz ki; Sorun zihniyet sorunudur, en üst makamlardakilerin kadına yönelik kullandığı dil sorunudur ve en önemlisi de artık laik eğitimin ortadan kaldırılmış olmasıdır. Kadınlarımızı eğitmedikçe, aydınlatmadıkça, toplumun aktif ve eşit bireyleri olamazlar. Kendilerine verilen hakların önemini kavrayamazlar seçme ve seçilme hakkı da seçim zamanlarında sandığa oy atmakla sınırlı kalır ki oda genelde ya eşlerinin ya da babalarının tercihleridir.
Türkiye Cumhuriyeti kadınları, kaybetmekte olduğu kadın haklarını, eşitlik savaşını ve yaşama hakkını anayasal haklarını kullanarak yılmadan, korkmadan örgütlenerek birbirini bilinçlendirerek ve de sahip çıkarak kendi mücadeleleriyle geri alacaktır.’’