İngiltere, Londra’da faaliyetlerini sürdüren “Kıbrıs Türk Demokrasi Derneği” basın açıklaması yayınlayarak, 18 Ekim’de Kuzey Kıbrıs’ta gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimini eleştirdi.
Derman Saraçoğlu imzalı açıklamada, “Kıbrıs’ın kuzeyinde 18 Ekimde seçim görünümü altında Ankara’daki fetihçi Erdoğan-AKP-MHP üçlüsünün marifeti ile, toplumumuz iradesine, siyasal yaşamına yapılmış olan darbeyi, Kıbrıslı Türklere karşı dayatmayı reddettiğimizi, sonuçlarını tanımayacağımızı, normalleştirmeyeceğimizi kamuoyuna duyurur, kendimizi ayrılmaz parçası olarak gördüğümüz Kıbrıs’taki toplumumuzla içte ve dışta omuz omuza verilecek mücadele içinde aktif olarak yer alacağımızı, ilgili tüm tarafların bilgisine getirmek isteriz” ifadesi yer verildi.
İşte açıklamanın tam metni:
“Adeta dalga geçilircesine, toplumumuza yapılan, ardından da ‘Demokrasi şöleni’ denerek dünyadan gizlenmeye çalışılan 18 Ekim darbesi, öncesinden adaya gönderilmiş uzman ekiplerce sevk ve idare edilerek, yerli işbirlikçilerle de koordineli biçimde yürütülmüş bir operasyon sonucunda ortaya çıkmıştır. Bugünkü Ankara iktidarının adamız ve bölgemizle ilgili olarak, geliştirdiği yayılmacı siyasetlerinin açık bir yansımasıdır Kıbrıs’ın kuzeyinde yapılanlar.
18 Ekimin çok daha öncesinden Toplum Liderimiz Sayın Mustafa Akıncı şahsında Kıbrıs Türk Toplum Liderliği Kurumuna, toplumumuz iradesine karşı, en başta Federal Kıbrıs ve barış karşıtlığı temelinde tırmandırılmaya başlanan saldırılar, müdahaleler, tehditler, provokasyon ve şantajların, toplumumuz içinde ne yazık ki kimi çevrelerce zamanında ciddiye alınmamış olması da, darbenin sonuç vermesine katkı yapmıştır. Operasyonu örgütleyicilerinin işlerini kolaylaştırmıştır.
Toplumumuzun siyasal yaşamında karşılaşılmış geçmiş müdahalelere baktığımızda, en ağır müdahale olarak niteleyebileceğimiz Kıbrıs’taki son Ankara darbesinin gerçekleştirilmesinin alt yapısını, Cenevre Savaş Konvansiyonu hiçe sayılarak 46 yıldır Kıbrıs’a taşınmış ve hala da taşınmasına devam edilen Türkiyeli sivil nüfus oluşturmuştur. Operasyonun tüm hesaplamaları, öngörüleri, öncelikle Kıbrıs’ta yaratılmış bu koloni üzerinden yapılmıştır. Bu gerçeğe vurgu yaparken, elbette bu kirli operasyonda kendi yerli işbirlikçilerimizin oynadıkları rolü görmezden gelemeyiz.
Yapılan müdahalelerle kirletilmiş sözde seçim sonucunda, Silahtar’a yerleştirilmiş olan Ersin Tatar Ankara’dakiler için bulunmaz bir ‘’Adaydı’’. Başbakanlığı süresince Ankara tarafından, önceden Kıbrıs’ta her dediğini sorusuz sualsiz yerine getirebilecek şahsiyet olarak seçilmişti.
18 Ekimin hemen ertesinde Ersin de, bir Rum gazetecinin Türkiye’nin adamı mısınız? Sorusu karşısında verdiği yanıtında, ‘’Evet ve bu rolden de onur duyuyorum’’ Dememiş midir?
Bu rolün gereği olarak, Ersin Tatar Ankara’dakilerce atanmış ‘KKTC Cumhurbaşkanı’ olarak, önümüzdeki dönemde her üçü de Kıbrıs Türk toplumunu yok edici etkiler barındıran üç ana görev üstlenmiş görünmektedir Lefkoşa’da Ankara adına.
1-BM üyesi olarak, BM Tarafından defalarca karar haline getirilmiş ve büyük oranda da uzlaşılmış, Kıbrıs çözüm formülü Federasyona, resmen hayır diyemeyen Ankara yerine Lefkoşa’da ‘Hayır federasyon olamaz!’ çığırtkanlığına, Silahtar’dan devam etmek.
2- Özellikle son dönemde, Ankara’dakilerin Kıbrıs’a ilişkin daha belirgin ana hedefi haline gelmiş olan filli ilhakın yolunu açacak yeni adımları alkışlamak ve desteklemek, toplum önünde ise iki egemen devlet tahkiye ve ezberini sürdürmek.
3- Kıbrıslı Türklerin tek uluslararası tanınmış resmi siyasal kurumu olan Kıbrıs Türk Toplum Liderliği kurumunu, Ankara ile birlikte tavsiye etmek.
Bu her üç görevlendirmeye yönelik işaretler, Ersin Tatar’ın ve T.C yöneticilerin demeçlerinde kolayca görülebilmektedir. Hiçbir Kıbrıslı Türk, hiç bir yurtsever Kıbrıslı, dünyanın her neresinde yaşıyor olursa olsun, böylesi bir zilleti onaylayamaz.
Kıbrıs Türk Toplumunun getirildiği noktada, önündeki seçenekler çok fazla değildir; Ya, dayatılmaya çalışılan bu anormal gidişi kabul edip, Ankara’nın ve işbirlikçilerin arzuladığı gibi normalleştirip adada özgürlük ve barış arayışımızdan vazgeçip, teslim olarak yurdumuzla birlikte kendi kendimizi yönetme hakkımızı tümüyle Ankara’ya devredeceğiz, yada ilkeli birlik temelinde örgütlenerek özgürlük ve barış mücadelemizi yükselteceğiz.
Kıbrıs Türk Demokrasi Derneği (KTDD) kurulduğundan beri özgürlük, barış ve demokrasi mücadelesinden, Kıbrıs Türk toplumunun Birleşik Kıbrıs’ta barış içinde bir refah toplumu olabilmesinden yana taraf olmuştur. Örgütümüz bugün de bu değerlere bağlı kalarak, mücadelesine, Kıbrıs Türk toplumunun kalan örgütleri ile, inisiyatifleri ile, siyasal partileri ile dayanışarak, toplumsal iradesine yapılan kabul edilemez müdahaleleri, 18 Ekim darbesini ve sonuçlarını, başta BM ve AB olmak üzere uluslararası platformlara ve insan hakları örgütlerine taşıma hedefine destek vermeye, hazır olduğunu duyurur.
Kıbrıslı Türklerin toplumsal onurunu, temel değerlerini, kendi anayurtlarında ayaklar altına almaktan çekinmeyenlerin kendilerince yaratıp şekillendirdikleri oldu bittikleri, toplumumuza dayatmaya çalıştıkları her nüsü beti reddedecek, 18 Ekimi bir seçim değil, bir darbe günü olarak hatırlayıp hatırlatacağız.”