Site icon Londra Gazete

“Arap Baharı” ve kadın

5 Mayıs 2011’de Gazze bölgesinde ilk “Gazze Maratonu” düzenlenmişti. Maratonun amacı Gazzeli çocukların yazda gidebileceği bir kamp inşası için bağış toplamaktı. Maratonda 1 milyon dolar bağış toplandı. Maraton, Filistinli göçmenlere yardım eden Birleşmiş Milletler yardım örgütü UNRWA tarafından düzenlenmişti. Fikir, UNRWA’da çalışan Avustralyalı Gemma Connell’den gelmişti. “Londra Maratonu, Sydney Maratonu, New York Maratonu var. Niçin Gazze Maratonu olmasın?” diye düşünülmüştü. Gazze’nin kuzeyindeki Beit Hanoun’da başlayan maraton, Mısır sınırındaki Refah Kapısı’nda bitiyordu. 42 kilometrelik maratonu 9 kişi bitirebilmiş, Filistinli atlet Nader El Masri, 2 saat, 42 dakika, 47 saniye ile maratonu kazanmıştı. Maratona 1000 civarında Filistinli öğrenci de katılmış, 1 ve 4 kilometre koşmuştu. 100 kadın ise 10 kilometre yürümüştü. İlk başarıdan sonra Gazze Maratonu her yıl düzenleniyor. Ancak BM, 2013 yılı maratonunu iptal etme kararı aldı. Bunun nedeni, Gazze Bölgesi’ni yöneten HAMAS’ın kadınların maratona katılmasını yasaklamasıydı. HAMAS, “Dinimize aykırıdır” gerekçesi ile kadınlara yasak getirdi. Bu durum karşısında BM Nisan ayında yapılması öngörülen 2013 yılı Gazze Maratonu’nu iptal ettiğini açıkladı.

   Bu örnekten hareketle, 8 Mart Uluslararası Kadınlar Günü arifesinde, büyük alt üst oluşlar yaşamakta olan Ortadoğu’da kadının durumuna göz atmakta yarar var. “Arap Baharı” bölge kadınlarının hak ve özgürlüklerini nasıl etkiliyor? İslamcı güçlerin iktidara geldiği ülkelerde kadının konumu değişiyor mu? Bu bağlamda Ortadoğu ile yakın bağlar içinde olan Türkiye  bu gelişmelerde nasıl bir rol oynuyor? Gelişmelerden kendisi nasıl etkileniyor ve etkilenecek?

     Ortadoğu’daki ayaklanmalarda kadınlar aktif rol oynamıştı. Tahrir Meydanı’nda kadınlar, kızlar da vardı. İslamcı iktidarların işbaşına gelmesi ile kadınların hukuki sistem ve toplumdaki yeri ne olacak? Hakları genişleyecek mi, daralacak mı? Bölgede kadınlar konusunda tartışmalar devam ediyor. Kadının kimliği, vücudu, saçları, yerinin çalışma hayatı mı, yoksa ev mi olduğu, kaç çocuk yapması gerektiği, kürtaj hakkı, kaç yaşında evlenebileceği, eğitimde, siyasette yeri ve hakları, hangi mesleklerde çalışabileceği tartışılmakta olan konuların bazıları. Bu konularda kararları kimler alıyor? Kendileri hakkında alınan kararlara kadınlar katılıyor mu? Yoksa onlar adına erkekler mi karar alıyor? İnsan haklarının parçası olan kadın haklarını geliştirmeden “Arap Baharı”nın ideallerine ulaşması mümkün değil. Mısır, Tunus, Libya, Yemen gibi ülkelerde otoriter siyasi rejimler yıkılırken, kadınlar üzerindeki otoriter sosyal rejimler devam edecek mi? Kadın hakları daha da kırpılacak mı? Suriye’de yeni dönemde kadın hakları ne durumda olacak? Kuveyt gibi bazı ülkelerde kadın hakları konusunda az da olsa bazı adımlar atılıyor. Acaba bunlar daha da geliştirilecek mi?

    Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayınlanan 2012 Küresel Cinsiyet Eşitliği Endeksi’ne göre Ortadoğu, kadın hakları açısından çok gerilerde. Durumun niçin böyle olduğu konusunu tartışırken bunun İslam dininden kaynaklandığını savunanlar var. Bu görüşü kabul etmek mümkün değil. İslam dini kadınlara önemli bazı haklar sağlamıştı. Tarihsel süreç içerisinde dinin nasıl yorumlandığına, dinle devlet arasındaki ilişkilerin nasıl düzenlendiğine bakmak gerek. Bu bakımdan çeşitli ülke ve bölgelerde çeşitlilikler, farklılıklar olduğunu görürüz. Şimdi Mısır’da Selefiler dinin gereği olarak kadın cumhurbaşkanı olamayacağını savunuyorlar. Suudi Arabistan’da kadınların araba kullanması yasaktır. Bu karar da dine dayandırılıyor. İran’da yine dini gerekçelerle kızların üniversitelerde 70 dalda öğrenim görmeleri yasaklandı. Bu dallarda sadece erkek öğrenciler öğrenim görecek. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Tarihsel süreç içerisinde toplumların içinde bulunduğu sosyo-ekonomik, kültürel, politik duruma göre aynı din, kadın hakları (ve diğer haklar) açısından farklı uygulamalar sergileyebilmiştir. İslam ülkelerinde de, verilecek mücadelelerle kadın (ve birey) haklarını geliştirmek mümkündür. Tüm eksikliklerine rağmen Türkiye’nin bu alanda kat ettiği mesafe buna örnektir.

    Ortadoğu’da değişim süreçleri devam ediyor. Bunun kısa zamanda tamamlanması beklenmiyor. Bu süreçlerin kadın hakları açısından nasıl bir tablo ortaya çıkaracağını şimdiden tahmin etmek zordur. Kuşku yok ki kaygı verici bazı gelişmeler var. Siyaset ve ekonomideki gelişmeler kadın hakları açısından da sonuçlar doğuracak. Turkish Policy Quarterly dergisinin 2013 kış sayısı “Türkiye ve Arap Dünyasında Cinsiyet Hakları ve Özgürlükleri: Bahar mı, Kış mı?” (Gender Rights and Freedoms in Turkey and the Arab World: Spring or Winter?) konusunu işliyor. Yazıma esin kaynağı olan ve faydalandığım bu sayıdaki ilginç makaleleri derginin internet sitesinde okuyabilirsiniz.

     

   

 

Exit mobile version