Türk ve Kürt Toplumu Dayanışma Merkezi, (DAY-MER), yayımladığı bir bildiri ile Başbakan Boris Johnson’un talebi üzerine Kraliçe’nin parlamentoyu askıya almasını kınadı.
Bildiride Başbakan Johnson’un henüz güvenoyu bile almamasına karşın parlamentoyu tatil ettirmesi, siyasal bir darbe olarak nitelendirildi. Kraliçe tarafından onaylanan bu kararın demokrasinin beşiği olarak adlandırılan Britanya’da ikiyüzlü bir demokrasinin ortaya koyulduğunu ifade eden DAY-MER, ülkede mali sermaye ve kapitalist tekellerin korunması adına ülkenin işçi ve emekçilerini ve onların sorunlarını görmezden gelen bir karara imza atıldığını vurguladı.
DAY-MER tarafından yapılan bildiri şöyle:
“Parlamentoyu by-pass eden darbeye hayır!.. Eylemlerde yerimizi alalım!
Güvenoyu bile almamış Başbakan Boris Johnson, anlaşmalı ya da anlaşmasız Brexit’i uygulayabilmek için, engelleme yapabilecek parlamentonun 9 Eylül – 14 Ekim tarihleri arasında tatil edilmesini istedi. Britanya’nın aristokrat, tekelci mali ve askeri seçkinlerinin seçkini Kraliçe bu isteği onayladı.
Parlamentoyu hedef alan bu siyasal darbe, Britanya’nın seçkinlerinin demokrasiyi bir engel ve yük olarak gördüklerinin bir itirafı ve Kraliyetin artık ülke için kesin bir yük haline geldiğinin açık bir kanıtıdır.
Ancak bundan ibaret değildir. Bu darbe, “demokrasinin beşiği” olmakla övülüp yüceltilen Britanya burjuva demokrasisinin bir ikiyüzlülükten ibaret olduğunun da ilanı olmuştur. Görülmüştür ki, “demokrasi”, mali sermaye ve kapitalist tekellerin egemenliğinin üzerini örtüp onu gizleyen bir “incir yaprağı”ndan başka bir şey değildir. İşlerine geldiği sürece tahammül edip katlanmakta, engel saydıklarında kaldırıp bir kenara atmaktadırlar.
Brexit ve genel olarak ülke yönetimi söz konusu olduğunda Britanya mali sermayesi ve tekellerinin sorunu, sadece ve yalnızca kendi bencil ticari, mali, ekonomik ve siyasal çıkarlarıdır. Ne ülkenin işçileriyle emekçilerini, ne onların NHS, eğitim, konut, emeklilik, ne de AB söz konusu olduğunda serbest dolaşım türünden dert ve taleplerini önemsiyor, ama sadece kendi çıkarlarını düşünüyorlar.
Britanya sermayesinin has partisi olan Muhafazakarlar, “üzerinde güneş batmayan” ama gerilemekte olan imparatorluğun yeniden eski şaşalı günlerine ulaşmasının engeli saydıkları AB’den çıkmayı şart görüyor ve bunu her yolla aşmaya çalışıyorlar. Bu amaçla darbeye baş vurmak ve demokrasiyi çiğnemekten kaçınmadılar.
Biz darbeye karşıyız ve bu darbeye karşı çıkanlarla birlikte mücadele edeceğiz.
Biz Britanya işçi sınıfı ve emekçilerinin karşısına kesintilerle dikilen Britanya mali sermayesi ve tekellerinin kendi demokrasilerini bile hiçe sayan saldırganlığına karşıyız.
İşçi sınıfını ve onun hepimizin bildiği taleplerini savunuyoruz. Bu taleplerin tam olarak gerçekleşebilmesi ikiyüzlü sefil burjuva egemenliğinden kurtulmamıza bağlıdır.
Burjuvazi çözümsüzdür, her attığı adımda bunu bir kez daha ortaya koymaktadır. İşçi sınıfı iktidarı ve sosyalizmse her geçen gün yeniden pratik bir ihtiyaç durumuna gelmektedir.”