Site icon Londra Gazete

“Yunanistan’dan da kötü”

    2012 yılının en önemli gelişmelerinden biri kuşkusuz Kıbrıs Rum ekonomisinin içinden geçmekte olduğu  krizin boyutlarının giderek netleşmesiydi. Kriz 2012’de başlamadı ama daha önce yapılan açıklamalardan tabloyu anlamak pek mümkün değildi. Hristofyas hükümeti, “gerekli önlemleri alıyoruz” türü açıklamalarla halkı teskin etmeye çalışıyordu. Medya karamsar tablolar çizse de halk gerçek durumdan tam olarak haberdar olamıyordu. Geçen haziran ayında AB’ye kurtarma başvurusu yapılması ile durumun ciddiyeti itiraf edilmiş oldu. Yıl sonuna gelindiğinde memur maaşlarını ödeyecek para olmadığı gerçeği ortaya çıktı. Maaşları ödeyebilmek için yarı-resmi kuruluşların ihtiyat sandıklarından kredi alınması herşeyi anlamaya yetiyordu. Troyka ile varılan anlaşma ışığında kemer sıkma yasalarının süratle ve oybirliği ile Meclis’ten geçirilmesi de durumun aciliyetini yansıtıyordu. Troyka’dan kredi gelmesi için bu yasaların hemen geçmesi gerekiyordu. Yasalar geçti ama kredi henüz yolda değil. Troyka ile sürecin Ocak ayı sonlarına sarkması bekleniyor. Şubat’ta seçimler var.

   Troyka yetkilileri Kıbrıs Rum ekonomisinin gerçek durumunu iyi biliyorlar. Avrupa basınında, AB yetkililerine atfen, “Durum Yunanistan’dan da kötü” türü değerlendirmeler yayınlanıyor. Alman Sueddeutsche Zeitung gazetesine açıklama yapan üst düzey bir AB yetkilisi “Kıbrıs’ta durum Yunanistan’daki durumdan daha kötü” demiş. Ekonomisinin büyüklüğü kadar krediye ihtiyaç duyan başka AB ülkesi yok. “Alman basını iyi niyetli değil” türü savunmalar yapılabilir ama durumun vahameti değişmez. Kıbrıs Rum ekonomisi ile ilgili gerçek tabloyu anlamak için Avrupa basınını izlemekte yarar var.

    Yunanistan, Portekiz, İrlanda gibi ülkelerin kredi ihtiyacı ile karşılaştırıldığında Kıbrıs Rum ekonomisinin kredi ihtiyacı (17-18 milyar Euro) AB açısından büyük bir rakam değil. Ama, The Financial gazetesinin 21 Aralık tarihli haberine göre özellikle Almanlar “Bu küçük bir miktar. Verelim, bu iş bitsin” demiyorlar. Financial ’a göre Almanya’nın itirazları var. Habere göre  itirazların merkezinde Kıbrıs Rum bankalarındaki Rus mevduatları bulunuyor. Bu mevduatların bir kısmının kaynağı “belirsiz” (uncertain origin) olarak niteleniyor. Haberde, Alman Sosyal Demokrat Partisi (SPD) bütçe sözcüsü Carsten Schneider’ın bu konuda sert bir uyarısına yer veriliyor. SPD ve Yeşiller Partisi, Kıbrıs Rum bankalarından çok kötü durumda olanların kurtarılmasına sıcak bakmıyor. Almanya’nın seçim yılına girmekte olduğunu hatırlarsak, kredi paketi konusunda iç politikanın ön plana çıkacağını öngörebiliriz.Pakete Bundestag’tan onay almak kolay olmayabilir.

    Financial haberine göre Rusya bu süreçte rol oynayabilir. Kısa süre önce Brüksel’de AB-Rusya zirve toplantısı gerçekleşti. Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin, Brüksel’de Kıbrıs Rum ekonomisinin istikrara kavuşması çabalarına kendilerinin de müdahil olabileceği mesajını verdi. Rusya geçmişte Hristofyas hükümetine 2.5 milyar Euro kredi vermişti. O para bitti. Şimdi, Rusya’nın doğrudan kredi vermesi yerine IMF kanalı ile kredi vermesi formülü dile getiriliyor. Bu senaryoya göre Rusya IMF’ye 5 milyar Euro verecek. Bu paranın geri alınmasının sorumluluğu IMF’de olacak. Rusya’nın Kıbrıs bağlantılı çıkarları göz önünde bulundurulduğunda kredi sürecine katkıda bulunması sürpriz olmaz.

    Kıbrıslı Rumların en büyük gurur kaynaklarından biri ekonomik başarılarıydı. 2012 yılı sonunda bu başarının yerinde yeller esiyor. Bu noktaya nasıl gelindiği, sorumluların kim olduğu tartışmaları devam ediyor. İktidar dönemi sona ermekte olan Hristofyas, kabahatin dış faktörler ve bankalarda olduğunu savunuyor. Muhalefet, tüm kabahatin iktidarda olduğunu söylüyor. Seçim döneminde bu konuda sağlıklı bir tartışma yapmak zor. Sonuçta, hiç bir kabahati olmadığı halde, hataların yükü sıradan vatandaşların omuzuna yüklenmiş durumda. Politikacıların ve bankacıların hatalarının faturasını halk ödeyecek. İktidar, bankaları suçlayarak sorumluluktan kurtulamaz. Her konuda esas sorumlu iktidardır. Denetleme görevini yapamayan muhalefetin de muhakkak sorumlulukları vardır. Bankacıların sorumluluğu çok büyük. Seçmenler bu duruma  ilk siyasi tepkilerini Şubat’ta sandıkta ortaya koyacaklar. Oluşan vahim durumun düzelmesi ise zaman alacak. 2013 yılı ekonomik açıdan zor bir yıl olacak. Seçimleri kazanacak olan politikacı ekonomik enkaz devralacak.   

   

     

       

 

Exit mobile version