Site icon Londra Gazete

Mısır yol ayrımında

    “Arab Baharı” çerçevesinde Mısır, Tunus gibi ülkelerde meydana gelen değişimi küçümseyenler hep “Ne değişti?” sorusunu sorarlar. “Mısır’da ne değişti?” bu çevrelerin sık sık dile getirdiği bir soru. Bu satırları yazarken televizyonda Tahrir Meydanı’nda toplanan yüz binden fazla insanı izliyorum. Meydan gümbür gümbür. İnsanlar, Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin kendine “firavun yetkileri” vermesini protesto etmek için toplanmışlar. Mursi’nin geçici bir süre için de olsa, kendi kendini süper yetkilerle donatmasına karşı protestolar dalga dalga yükseliyor. “Mısır’da ne değişti?” sorusunun cevabı işte burada. İnsanlar artık korkmuyorlar, susmuyorlar. Beğenmedikleri kararlara karşı sokaklara dökülebiliyorlar. Protesto haklarını kullanabiliyorlar. Karşılarında polis var ama bu onları korkutmuyor. Televizyonda izlediğimiz Mısır farklı bir Mısır. Bir şeyler değişti. Bunu görmek istemeyenler varsın görmesin.

    Muhammed Mursi, 1952 yılından bu yana Mısır’ın ilk sivil cumhurbaşkanı. Seçimlerde eski rejimin adayını yenmesi çok önemli bir gelişmeydi. Daha sonra Askeri Konsey Başkanı Mareşal Tantawi ve diğer komutanları görevden alması büyük başarıydı. Gazze krizinin sona erdirilmesinde başarılı bir diplomasi sergiledi. Bu olumlu gelişmelerin ardından tipik bir Ortadoğu lideri gibi yeni bir kararname ile kendisini yargının denetiminden koruyan ve yargının otoritesini kısıtlayan olağanüstü yetkiler üstlendi. Mısır halkı, yasaların ve denetimin üstünde olan yöneticilerden bıkmış, Mübarek’i bunun için devirmişti. Şimdi yeni diktatörler istemiyor. Mursi’nin kararını diktatörlüğe doğru atılmış bir adım, siyasi darbe  olarak yorumluyor. Muhammed Mursi, sözkonusu yetkileri “devrimi korumak için” geçici bir süre aldığını, halkın ona güvenmesi gerektiğini söylüyor. Mısır’da yargı sisteminin gerçekten reforma ihtiyacı var. Yargı içinde yenilikleri sabote etmeye çalışanlar var. Ama, bu konuları çözümlemenin yolu olağanüstü yetkiler değildir. Halk, liderin iyi niyetine değil, hukuka güvenebilir. Herşey hukuk temelinde yapılmalıdır. Mursi iyi niyetli olabilir. Belki bu yetkileri kötüye kullanmayacak. Ama, bunlar onu haklı kılmaz. Sorunları sınırsız yetkilerle çözümleme alışkanlığı özellikle Ortadoğu’da tehlikeli bir alışkanlıktır. Aşırı yetkilerle donanan liderler bu yetkilerden kolay kolay vazgeçmek istemezler. Otoriter bir rejime kapı aralanmış olur. Tüm diktatörler “halkı kurtarma” adına işe başlarlar. Halkın “kurtarıcılara” değil, yetkileri yasalarla belirlenmiş ve sınırlanmış liderlere güveni olabilir. Mısır’ın yolu sınırsız yetkilerle “halkı kurtaracak” lider yolu olmamalı. Halkı temsil eden ve halka hesap veren bir iktidar olmalı. Şimdi Mursi’nin önünde iki yol var. Ya ülkedeki kutuplaşmayı tırmandıracak, kendi taraftarlarına dayanarak muhalefeti susturmaya çalışacak, ya da uzlaşma yolu arayacak. Kutuplaşma tehlikeleri beraberinde getirir.

    Halkın yoğun tepkilerine rağmen (en azından şimdilik) Muhammed Mursi geri adım atmamakta ısrar ediyor. Ülkede  gerginlik tırmanıyor. Bölünmüş olan muhalefet Mursi’nin tavrı karşısında eylem birliği yapmaya başladı. Tahrir Meydanı ve diğer şehirlerdeki protesto gösterileri hedefine ulaşacak mı? Mursi geri adım atacak mı? Bunu zaman gösterecek. Halk, oldu bittileri kabul etmemekte kararlı görünüyor. Ülkenin ihtiyacı daha fazla gerginlik değil, ekonominin rayına oturması ve geniş konsensüs temelinde yeni anayasanın hazırlanmasıdır. Müslüman Kardeşlerin istediği gibi bir anayasada ısrar edilirse istikrar sağlanamaz.  Cumhurbaşkanı Mursi, pragmatik bir liderse, dikta peşinde olmadığını kanıtlamalıdır. “İyi niyetliyim” demek yeterli değil. Gerçekten derdi devrim sürecini ileri götürmekse, bunu Askeri Konsey’den daha fazla yetkilerle değil, halkın gücüne ve yasalara dayanarak yapabilir.

     Mısır’da iki yıl önce Mübarek’in iktidardan uzaklaştırılması sonrasında başlayan demokrasiye geçiş süreci tehlikeli bir noktaya vardı. Ülke yol ayrımında. Uzlaşmaya varılmazsa siyasi kaos yaşanabilir. Ülkenin anarşiye sürüklenmesinin önüne geçmek lazım. Bu konuda en büyük sorumluluk Cumhurbaşkanı Mursi’ye ait. Krizi kendisi başlattı. Kendisi çözüm bulmalı.

    Uluslararası aktörler Mısır’daki gelişmeleri kaygıyla izliyorlar. Beyaz Saray, çok dikkatli bir dil kullanmakla birlikte gelişmelerden memnun olmadığını ima etti. AB ülkeleri de durumdan memnun değil. AB, Mursi’ye demokratik sürece saygılı olma çağrısı yaptı. Ülkede gerginlik artmaya devam ederse Mursi üzerindeki uluslararası baskılar artabilir. Umarız akıl ve mantık üstün gelir, Mursi olağanüstü yetkilerde ısrarcı olmaz ve demokrasiye geçiş süreci devam eder.  

        

 

Exit mobile version