İngiltere Alevi Kültür Merkezi ve Cemevi (İAKM-Cemevi), Malatya’nın Doğanşehir ilçesine bağlı Sürgü beldesinde yaşayan Alevi bir aileye yapılan saldırılarla ilgili bir basın bildirisi yayınladı.
İAKM-Cemevi bildiride şunları söyledi:
‘Sürgü’de, Alevi ailenin Ramazan davulcusuna itiraz etmesi sonucu meydana gelen saldırı, devlet güçlerinin göz yummasıyla da desteklenmiştir. 26 Temmuz Perşembe gününden itibaren belirli aralıklarla saldırıya uğrayan aileye asker, belediye ve polis yetkilileri ‘buradan taşının yoksa sizi koruyamayız’ demektedir.
Daha önce yaşanan Alevi katliamlarının film tekrarını izler gibiyiz. Devlet ve gerici, ırkçı gruplar elele.
AKP Devleti, Alevi ve Sünnilik üzerine inşa etmek istediği gerginlikle ortadoğuda üstlendiği görevini yerine getirmek istemektedir.
Ayrıca devletin isteyerek ve bilerek cahil bir halk yetiştirmek istediğini ‘’dindar bir gençlik’’ gibi örneklerinden biliyoruz.
Dinci ve yobaz bir gençlik devletin her zaman kullanabileceği bir asker demektir. Maraş’ta, Çorum’da ve Sivas’ta da olan budur. Üç katliamda da Cuma namazından çıkan cami cemaati kullanılmıştır.
Bu sorun artık Aleviler’den çok kendisini bilen Sünnilerin sorunudur. Duyarlı sünni çevrelerin bir an önce bu meseleyle ilgili adım atarak, artık devletin kölesi, sopası, katili, kuklası ve bekçileri olmak istemiyoruz demesi gerekir.
Aleviler olarak, inancımız ve yaşam biçimimiz sonucu bu ve buna benzer saldırılara binlerce yıldır maruz kaldık, örneğin,
Alevi büyüklerimiz Pir Sultan Abdal, Şah Kalender, Şeyh Bedreddin gibi batini erenler neden isyan edip, evi ocağı terk etmişlerdi?
Anadolu toprakları birtakım devşirmeler tarafından yönetiliyordu. Anadolu halkı sadece devşirmelerin kölesi konumundaydı. Yöneticiler halkı daha rahat yönetebilmek için kader’e razı olan biatkar bir toplum yaratmak istiyorlardı ki büyük oranda başarılı da olmuşlardı. Alevilerin inançları başkalaştırılmak isteniyordu, diğer taraftan Alevilerin içinde insan devşirerek Alevileri birbirlerine düşman ediyorlardı.
Alevilerin hakları verilmiyor; inançları tanınmıyordu; bünye ve geleneklerine uymayan bir yaşam biçimi, bir din, mezhep dayatılıyordu. Alevilerin Osmanlı fetvalarına uymayan ibadetleri vardı ve kendileri gibi ibadet etmedikleri için çiftine çubuğuna el koydular, ana bacı tanımaz dediler, astılar kestiler. “İlle de bizim gibi giyinecek, ibadet edecek, yaşayacak, biat edecek, camiye gidecek, tesettüre gireceksiniz” deniliyordu.
Aleviler tüm bu dayatmalara karşı geldiler ve dağlara çıktılar. Bugünde boyun eğmiyoruz ve Sürgü’de yaşayan Evli ailesiyle beraberiz. ‘