Site icon Londra Gazete

İnsanlığın utancı: Halep trajedisi

Nereden bakılırsa bakılsın 2016 yılı kötü bir yıldı. İngiltere Brexit kararı aldı, Türkiye’de darbe girişimi yaşandı, ABD’de Donald Trump seçimleri kazandı. 2016’nın kötü haberler listesi uzun. Ve işte bu kötü yıl Halep’te büyük bir insanlık dramı ile sona eriyor. Doğu Halep’ten dünyaya yansıyan görüntüler tüm insanlığı utanca boğacak nitelikte. Rusya, Çeçenistan’ın başkenti Grozni’de yaptığını Halep’te tekrarladı. Okul, hastane, ev, çoluk çocuk, sivil demeden herşeyi yerle bir etti. Romalı tarihçi Tacitus, “Bir çöl yaratıp adına barış diyorlar” diye yazmıştı. Halep’te tam da bu yaşandı. Suriye’nin en büyük ve tarihi kenti, ticaret ve kültür merkezinin doğusu harabeye çevrildi. İnsanlık suçu işlendi. Tüm dünya bu yapılanları izlemekle yetindi. Batılı yetkililerin zaman zaman yaptığı sözlü eleştiriler Putin’i gülümsetti. Vicdan sahibi insanlarda ise mide bulantısı yarattı. ABD’nin BM Güvenlik Konseyi Daimi Temsilcisi Samantha Power, Halep’te yaşananları Halepçe, Ruanda, Srebrenitsa katliamlarına benzeterek Rusya, İran ve Esad’ı eleştirirken “Are you truly incapable of shame?” (Utanma duygunuz yok mu?) sorusunu sordu. Aynı soruyu Obama yönetimine, BM’ye, AB’ye sormak gerek. Katliamlar, soykırımlar için “never again” diyenlerin iki yüzlülüğü bir kez daha ortaya çıktı. Halep’te yaşanan insanlık dramını sadece izleyen Arap ülkelerini de unutmayalım.

Suriye’nin ve Halep’in niçin bu hale geldiği büyük tartışma konusu. Tarihçiler buna karar verecek. Halkın Beşar Esad diktatörlüğüne karşı haklı ayaklanması olarak başlayan ve dış güçlerin müdahalesi ile vesayet savaşına dönüşen bu korkunç savaşta hiç bir aktör temiz değil. Esad rejimi ta başından tüm muhalifleri terörist ilan etti. Zaman içinde radikal İslamcılar muhalefetin büyük bölümü haline geldiler. El Kaide, IŞİD gibi terör örgütleri oluşan boşluktan yararlandılar. Büyük güçler ve bölgesel aktörlerin müdahalesi durumu daha da içinden çıkılmaz hale getirdi. Rusya, İran ve Hizbullah kararlılıkla Esad rejiminin yanında durdu. ABD, Türkiye, Suudi Arabistan, Katar gibi aktörler Esad’ın gitmesi gerektiğini söyleyerek kendilerine yakın muhalif gruplara destek verdiler ama radikal İslamcıların güçlenmesi hesapları değiştirdi. Obama’nın açıkladığı kırmızı çizgilerin (kimyasal silah) çiğnenmesi karşısında hareketsiz kalması Rusya’ya fırsat verdi. Rusya’nın askeri müdahalesi ile dengeler değişti. Kaybetmekte olan Esad kazanan konumuna geçti. Şimdi Halep’te en büyük “zaferini” kazandı. Her savaşın kazananları ve kaybedenleri vardır. Halep’te Rusya, İran, Beşar Esad, Hizbullah kazananlardır. ABD, Türkiye, Suudi Arabistan, Katar kaybedenlerdir. Elbette en büyük kaybeden Suriye halkı.

AK Parti iktidarı ile Türkiye’nin Ortadoğu’da izlediği politikalar ve Suriye politikasının bütünsel, nesnel analizi elbette yapılacaktır. İktidarı eleştirmenin çok zor olduğu, medyanın büyük bölümünün “yarı resmi El Ahram gazetesini” andırdığı koşullarda Halep trajedisini ve Suriye politikasını sağlıklı olarak tartışmak mümkün mü? Türkiye’nin geleneksel Ortadoğu politikasında “Stratejik derinlik” çerçevesinde yapılan değişiklik önceleri büyük alkış aldı. Sonra durum değişti. İddialarla mümkün olanın uyuşmadığı ortaya çıktı.  Türkiye Ortadoğu’da yalnız kaldı. Bunun üzerine zararı azaltma çabasına girildi. İsrail’le ilişkiler normalleştirildi. Rusya’nın gücü ve rolü kabul edilerek hesaplar yeniden yapıldı. Daha realist konuma gelindi. Bu çerçevede Halep’teki muhaliflere verilen destek azaltıldı. Muhaliflere dıştan gelen destek azalınca Rus hava gücü karşısında yenilmeleri zaman meselesiydi. Türkiye, Halep’teki insanların İdlip’e tahliyesi konusunda Rusya ile anlaşarak olumlu bir iş yaptı. Umarız tahliye başarıyla tamamlanır. Ancak bu durum kazananın Rusya olduğu gerçeğini değiştirmez. Şimdi Suriye’de esas patron Putin’dir ve bundan sonra yaşanacaklarda o belirleyici olacak. Türkiye ise Rusya’nın onayı ile sürdürdüğü Fırat Kalkanı Operasyonu çerçevesinde kısıtlı hedeflerle yetinecek.

Peki, Halep’in düşmesi Suriye savaşının sonu mu? Hayır. Rusya ve müttefikleri önemli bir muharebe kazandılar ama henüz savaşı kazanmadılar. Muhalifler zayıf konumda. “Siyasi çözüm için Esad gitmelidir” koşulları  da zayıfladı. Putin Türkiye’nin arabuluculuğu ile muhaliflerle uzlaşı için çaba harcayabilir. Onlara Rusya’nın tercihlerine yakın bir çözüm dayatmaya çalışacak. Dış desteği zayıflamış muhaliflerin pazarlık gücü zayıf. Putin diplomasi ile birlikte sopa da gösterebilir. BM Suriye Temsilcisi Staffan de Mistura, “Siyasi uzlaşma sağlanmazsa İdlib bir sonraki Halep olur” dedi. Bu doğru. Rusya İdlip’i de dümdüz eder. Donald Trump ne yapar? Suriye için Rusya ile kavga etmesi beklenmiyor. Ortadoğu’da dengeler Rusya ve İran lehine değişiyor.

 

 

 

 

Exit mobile version