Şu anda dünyamızın en kanlı anlaşmazlığı Suriye’de devam ediyor. Suriye’nin kendisi harap olmuş durumda. Yarım milyona yakın insanın öldüğü, nüfusun yarısının göçmen olduğu tahmin ediliyor. Savaş komşu ülkelerde büyük sıkıntılara, istikrarsızlığa neden oluyor. Büyük kısmını Suriyeli göçmenlerin oluşturduğu mülteci krizi AB’yi sarsıyor, hem Avrupa’da, hem de ABD’de demagogların, yabancı düşmanlarının güçlenmesine yardımcı oluyor. Suriye konusunda BM felç olmuş durumda. Kısa süre önce ABD ve Rusya ateşkes anlaşmasına vardılar. Bu ilk ateşkes anlaşması değildi ve kaderi geçmiştekilerden farklı olmadı. Kerry-Lavrov diplomasisinin sonucu olan anlaşma bir hafta uygulandı ve çöktü. Peki, bundan sonra Suriye’yi nasıl bir gelecek bekliyor? Bölgesel ve büyük güçleri içine çeken bu savaş daha ne kadar sürecek? Faturası daha ne kadar artacak? Bu sorulara cevap bulmak kolay değil. Ancak ABD-Rusya ateşkesinin çökmesi savaşın yakın gelecekte sona ermesi beklentilerini geçersiz kılıyor. Bu savaşın bir 5 yıl daha devam edebileceğinden söz edenler var.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından “ölü doğmuştu” diye nitelenen ateşkes anlaşması, Obama yönetiminin Suriye ile ilgili son diplomatik girişimiydi. Dışişleri Bakanı John Kerry, Rusya ile uzlaşıya vararak ateşkes uygulanabileceğini, ateşkesin başarılı olması sonrasında soruna kalıcı çözüm bulmak için siyasi sürecin başlayabileceğini düşünüyordu. Bu çerçevede Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ile sık sık görüştü ve pazarlık yaptı. Rusya, bu diyalogtan gayet memnun. Rus dış politikasının hedeflerinden biri ABD ve genelde Batı tarafından eşit muhatap kabul edilmesidir. Putin, Sovyetler Birliği’nin çökmesi ile uluslararası arenada kaybedilen statüyü yeniden kazanmak istiyor. Obama’nın tereddütlü, kararsız politikalarından yararlanarak Suriye’ye askeri müdahalesi ona bu olanağı sağladı. Günümüz Rusya’sı Sovyetler Birliği’nin gücüne sahip olmasa da Suriye’de ABD’nin esas muhatabı olmayı başardı. Bunu Rusya’nın hanesine kazanç olarak yazmak lazım. Obama yönetiminin Suriye politikaları ise sınıfta kalmıştır. Obama’nın geride bırakacağı en kötü miras Suriye politikası olacak. Yeni seçilecek ABD Başkanının Suriye sorunu ile boğuşması gerekecek.
Ateşkes anlaşmasının çökmesini simgeleyen olay BM insani yardım konvoyunun vurulması oldu. Bunun öncesinde ABD savaş uçakları “yanlışlıkla” Esad rejiminin askerlerini bombalamış ve bunun için özür dilemişti. İnsani yardım konvoyunu kimin vurduğu tartışmaları devam ediyor ama şüpheler Rusya üzerinde yoğunlaşıyor. Amerikalılar olay sırasında bölge üzerinde Rus savaş uçaklarının uçtuğunu açıklıyorlar. Ruslar ise konvoyun havadan değil karadan vurulduğunu savunarak muhalif grupları suçluyorlar. İnsani yardım konvoyunu kimin vurduğunu belirlemek elbette önemlidir ama sonuçta ateş kes çöktü ve Beşar Esad güçleri Halep’te büyük bir saldırı başlattılar. Rusya ve İran bu saldırılara destek veriyor. Halep’te muhalif güçler yenilir, Esad rejimi şehrin tümünü kontrol altına almayı başarırsa büyük üstünlük elde etmiş olacak. Türkiye ise yeni bir göç dalgası ile karşı karşıya kalacak. Halep’te kendi bölgelerini savunan muhalif güçler ne yapacak? Tek alternatifleri kendi aralarındaki işbirliğini artırmaktır. Bu grupların giderek daha radikalleşmesi olasılığını da hesaba katmak gerek.
Suriye savaşı sadece Esad rejimi ile muhalifler arasındaki savaştan ibaret değildir. Çok sayıda aktör ve cephe var. IŞİD’e karşı yürütülen savaş sona doğru yaklaşıyor. Suriye’de Rakka, Irak’ta Musul’a karşı saldırı hazırlıkları hızla devam ediyor. Ateşkes anlaşması başarılı olsaydı ABD ve Rusya’nın IŞİD’e karşı ortak askeri operasyonları planlanıyordu. Şimdi herhalde bu gerçekleşmeyecek ama IŞİD yolun sonuna yaklaşıyor. Rakka ve Musul’u kaybettikten sonra defteri dürülecek. Türkiye’nin Fırat Kalkanı Operasyonu devam ediyor. Türkiye ABD’ye Rakka’yı birlikte almayı öneriyor ama bu konuda geç kalmış gibi. ABD Senatosu Silahlı Kuvvetlet Komitesi’ne ifade veren Obama yönetiminin üst düzey askeri danışmanı bir general, Kürtlerin Rakka’yı alabileceğini söyledi. General Dunford, ağırlıklı olarak Kürtlerden oluşan ve ABD’nin desteklediği Suriye Demokratik Güçleri’ni “elimizdeki en etkili güç ve Rakka’ya gitmek için bize gerekli olan güç” diye niteledi. Bu noktada Türkiye ile ABD arasında gerginlik yaşanması bekleniyor. Şöyle veya böyle IŞİD sorunu çözümlenecek ama ortaya yeni sorunlar çıkacak.
Suriye’nin geleceği pek parlak görünmüyor. Gerek büyük güçler, gerekse bölgesel aktörler arasındaki satranç oyunu uzun süren bir oyun olacak gibi. Arada kalan Suriyeli sivillerin trajedisi ise devam edecek.