Suriye açmazına çözüm bulunabilecek mi? İlgili tüm aktörler kendi çıkarlarına uygun olacak bir çözüm için çaba harcıyorlar. Şimdiye dek ortak bir çözüm modeli oluşturmak mümkün olmadı. Bundan sonra mümkün olur mu? Kolay değil. Suriye satranç tahtasında en önemli oyuncular ABD ve Rusya. Bir süreden beri bu iki ülke arasında Suriye’de ateş kes sağlanması ve siyasi sürecin ilerletilmesi için yoğun bir diplomasi yürütülüyor. Dışişleri bakanları Kerry ve Lavrov görüşüyorlar. G20 zirvesinde Başkan Obama ile Rusya Cumhurbaşkanı Putin görüştü. Sonuçta uzlaşı mümkün olmadı. ABD ve Rusya’nın Suriye diyaloğu devam ediyor ama sonuç doğurup doğurmayacağı belli değil. ABD’de başkanlık seçimlerinin yaklaşmakta olması Rusya’yı bekleme moduna sokabilir. Yeni yönetimin oluşmasını bekleyebilir. Bakalım yakın gelecekte ABD ve Rusya bir uzlaşıya varabilecek mi?
Büyük güçlerin çabaları ve diplomasisi devam ederken bölgesel güçler de Suriye açmazı konusunda kendi çıkarlarını temel alan girişimlerde bulunuyorlar. Bunların başında Türkiye geliyor. Türkiye, 24 Ağustos’ta başlattığı sınır ötesi Fırat Kalkanı operasyonu ile Suriye politikasında yeni bir sayfa açtı. Operasyon hem ABD, hem de Rusya ile diyalog içinde yürütülüyor. Büyük güçlere rağmen, onlarla kavga ederek sonuç almak mümkün değil. Fırat Kalkanı operasyonu bu satırların yazıldığı ana kadar başarı ile devam ediyordu. Kontrol altına alınan alan giderek genişliyor. The Financial Times gazetesi Türkiye’nin amacının 4 bin kilometre karelik bir alanda güvenli bölge yaratmak olduğunu yazdı. Bu bölgeye Suriyeli sığınmacıların yerleştirilmesi düşünülüyor. Türkiye eskiden beri Suriye’de güvenli bölge oluşturulmasını talep ediyordu ancak ABD bu fikre sıcak bakmıyordu. Şimdi Türkiye güvenli bölgeyi kendi gücü ile oluşturmaya başladı. Fırat Kalkanı ABD ile koordinasyon içinde yürütülse de ABD’nin hala güvenli bölge oluşturulmasına sıcak bakmadığı haberleri var. The Financial Times “Washington bölgede resmi bir güvenli bölge oluşturulması önerilerine ısrarla karşı çıkıyor. Bunun ABD öncülüğündeki koalisyonu bölgede daha büyük bir askeri yükümlülüğe sokacağından korkuyor” diye yazdı. Güvenli bölge oluşturulması bu bölge üzerinde uçuşa yasak bölge oluşturulmasını da gerektirir. Nitekim Türkiye bunu talep ediyor. Uçuşa yasak bölge ancak ABD tarafından uygulanabilir. Rusya’nın da onayı gerekir. ABD uçuşa yasak bölge fikrine de sıcak bakmıyor.
Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin denetiminde bir güvenli bölge oluşturulması kuşkusuz bir çok açıdan Ankara’ya avantajlar sağlar. Suriye açmazına bulunacak nihai çözüm konusunda Türkiye’yi daha güçlü bir şekilde söz sahibi yapar. Burada önemli olan başta ABD ve Rusya olmak üzere diğer aktörlerin (İran, Suudi Arabistan, Katar vs.) takınacağı tavırdır. Türkiye’nin ilgili tüm aktörlerle devamlı temas içinde olması gerekir. İran ve Rusya, Suriye’nin Beşar Esad yönetiminde toprak bütünlüğünün korunmasını istiyorlar. Türkiye de Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana. Ancak Beşar Esad’ın kısa süre iktidarda kalabileceğini sonra değişmesi gerektiğini savunuyor. Bakalım bu konuda bir uzlaşı üretilebilir mi? ABD Suriye’nin toprak bütünlüğüne büyük vurgu yapmıyor ama Beşar Esad’a karşı. Türkiye ABD’nin müttefiki ve onunla da uzlaşı üretme durumunda. Ortada bir satranç oyunu var. Türkiye Fırat Kalkanı ile bir hamle yaptı. Bakalım diğer oyuncuların bu hamleye cevabı ne olacak?
Farklı aktörlerin askeri ve diplomatik çabaları devam ederken Suriye halkının trajedisi de devam ediyor. Her gün çok sayıda sivil insan ölüyor, yaralanıyor. Özellikle Halep kentinde durum trajik. Dün dünya basınında Beşar Esad’a bağlı helikopterlerin muhaliflerin kontrolündeki bölgelere variller içinde klorin gazı attığı yönünde haberler vardı. Geçen ay da iki kez klorin saldırısı iddiaları yapılmıştı. Bu trajik tablo karşısında Türkiye Kurban Bayramı’nda Halep’te 48 saatlik ateş kes için çaba harcıyor. Ateşkes sırasında her iki tarafın kontrolündeki bölgelere insani yardım konvoyu göndermeyi öneriyor. G20 zirvesinde Türkiye’nin bu önerisi ABD ve Rusya’ya iletildi. Bakalım Halep’te çok zor durumda yaşamlarını sürdürmeye çalışan sivillerin Kurban Bayramı’nı ateşkes koşullarında kutlamalarına olanak tanınacak mı?
Bir yanda jeo-politik hesaplar, manevralar, hamleler, diğer yanda sivil halkın trajedisi. Bu trajedinin yakında sona ermesi hepimizin dileği.