Site icon Londra Gazete

100 yıl sonra Kut’ül Amare

Osmanlı ordusu Birinci Dünya Savaşı boyunca çeşitli cephelerde savaştı.  Kimilerinde zaferler kazandı, kimilerinde felaketler, yenilgiler yaşadı. Çanakkale Savaşı kuşkusuz herkesin en iyi bildiği savaştır. Kafkaslarda, Rusya cephesindeki Sarıkamış felaketi belleklerde bir acıdır. Osmanlı Ordusu’nun İngiliz ordusu ile savaşlarının çoğu Ortadoğu’da yer aldı. Önemli bir zafer Çanakkale’den kısa süre sonra, 29 Nisan 1916’da, yani tam 100 yıl önce zor şartlar altında Kut’ül Amare’de İngilizlere karşı kazanıldı. Bu zafer İngiliz ordusunun Basra’da başlayan kuzeye yürüyüşünü sadece geciktirdi. İngilizler daha sonra Bağdat’ı ele geçirdiler ve kuzeye ilerleyişlerine devam ettiler. Bu gerçek Kut zaferinin önemini azaltmaz. Sonuçta dünyanın en güçlü imparatorluğu olan İngiltere hem Çanakkale’de, hem de Kut’ta bozguna uğratılmıştı. İngiliz tarihçiler Kut yenilgisini İngiliz ordusu için önemli bir yenilgi sayar. Mondros Mütarekesi imzalandığında İngilizler petrol yataklarının olduğu Musul’u henüz ele geçirememişlerdi. 100. yıldönümü, Kut zaferini hatırlamak için bir fırsat.

Kut’ül Amare, Dicle Nehri kıyısında, Basra Körfezi’nin 350 km kuzeyinde, Bağdat’ın 170 km güneyinde bir kasabadır. Osmanlı ordusu ile İngiliz ordusu arasındaki önemli muharebe işte bu bölgede meydana geldi. Osmanlı ordusunun komutanı Ocak 1916’da göreve atanan, daha sonra Kut soyadını alacak olan Halil Paşa, İngiliz ordusunun komutanı ise General Townshend’di. İngilizlerin Irak topraklarındaki ilerleyişi  Kasım 1914’te Basra’nın ele geçirilmesi ile başlar. 3 Haziran 1915’te Kut’ül Amare’yi ele geçirip ilerlemeye devam ederler. Osmanlı ordusu İngilizleri geri püskürterek Kut’ül Amare’yi kuşatır. İngilizler tarihte ilk kez havadan ikmal yaparak kuşatma altındaki birliklerini desteklemeye çalışırlar ama sonuç değişmez. 29 Nisan 1916’da kuşatma altındaki İngiliz birlikleri teslim olur. İngiliz ordusu, tarihinin önemli yenilgilerinden birini yaşar. Kut, Osmanlı ordusunun tüm zorluklara rağmen küçümsenmemesi gereken bir güç olduğunu kanıtlamıştı.

Kut zaferinden sonra Halil Paşa’nın 6. Ordu’ya gönderdiği mesajda şöyle denir: “Arslanlar! Bütün Osmanlılara şeref ve şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın güneşli semasında şehitlerimizin ruhları sevinçle gülerek uçarken, ben de hepinizin pak alınlarından öperek cümlenizi tebrik ediyorum. Ordum gerek Kut karşısında ve gerekse Kut’u kurtarmaya gelen ordular karşısında 350 subay ve 10 bin erini şehit vermiştir. Fakat buna karşılık bugün Kut’ta 13 general, 481 subay ve 13 bin 300 er teslim alıyorum. Bu teslim aldığımız orduyu kurtarmaya gelen İngiliz kuvvetleri de 30 bin zayiat vererek geri dönmüşlerdir. Şu iki farka bakılınca, cihanı hayretlere düşürecek kadar büyük bir fark görülür. Tarih bu olayı yazmak için kelime bulmakta müşkülata uğrayacaktır. İşte Osmanlı sebatının İngiliz inadını kırdığı birinci zaferi Çanakkale’de, ikinci zaferi burada görüyoruz.”

Sonuçta Şubat 1917’de İngiliz ordusu Kut bölgesini tekrar almayı başararak kuzeye ilerleyişine devam etmiş, 11 Mart 1917’de, Arap-İslam İmparatorluğu’nun Şam’dan sonra ikinci başkenti, Abbasilerin kurup başkent yaptığı, 1258’de Moğollar tarafından ele geçirilip yağmalanan, 1534’te Kanuni Sultan Süleyman tarafından fethedilen, 1638’de Sultan IV. Murat tarafından ikinci kez fethedilen ve 1917’e kadar Osmanlı şehri olan Bağdat’ı ele geçirdiler. 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalandı. 600 yıllık bir tarih Birinci Dünya Savaşı’ndaki yenilgi ile sona erdi. İmparatorluk kaybedilmişti. Anadolu’nun kurtarılması, Misak-ı Milli sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması, Sevr Anlaşması’nın yırtılarak Lozan’ın imzalanması için uzun ve zor mücadeleler gerekecekti.

1914 yılından 1918 yılına kadar devam eden, üç büyük imparatorluğun (Osmanlı, Avusturya-Macaristan, Rus) çökmesi ve topraklarında ulus devletlerin kurulması ile sonuçlanan Birinci Dünya Savaşı’nın 100. yıldönümünde, bu uzun savaşın farklı muharebelerinin de 100. yıldönümleri hatırlanıyor, anılıyor. Kut muharebesi bunlardan biri. Cephenin her iki tarafında hayatını kaybeden askerleri, Birinci Dünya Savaşı sırasında hayatını kaybeden asker, sivil milyonlarca insanı anmak, tarihten dersler çıkarmak hepimizin insanlık görevi.

Türkiye’de her konuda olduğu gibi Kut zaferinin 100. yıldönümünün güncel siyasi kavgaların malzemesi haline getirilmesi, hele 23 Nisan-29 Nisan zıtlığı yaratmaya çalışmak üzücüdür. Murat Yetkin’in “23 Nisan da bizimdir, Kut da bizim, hepsini analım, kıymetini bilelim” çağrısı doğru yaklaşımı yansıtıyor. Tarihi siyasi kavgaların dışında bırakmak, tarih konusunda mümkün olduğunca objektif değerlendirmeler yapmaya çalışmak gerek. Savaşların olmaması, insanların barış içinde yaşaması hepimizin dileği.

 

 

 

 

Exit mobile version