Site icon Londra Gazete

Brüksel’den ne çıktı?

AB’nin büyük heyecanla, Türkiye’nin o kadar da büyük olmayan heyecanla beklediği  pazarlığın sonucu belli oldu. AB ve Türkiye anlaştı. Mülteciler buna üzülecek. Ama onların görüşünü soran olmadı. Pazarlığın tarafları açısından bakıldığında anlaşmaya varılmış olması önemli. Mülteci krizi AB’nin temellerini sarsıyor, aşırı sağı güçlendiriyor. Bu durum ne AB’nin, ne de Türkiye’nin yararına. İstikrarlı, hoşgörülü bir Avrupa Türkiye’nin de çıkarınadır. Dolayısıyla varılan anlaşma stratejik anlamda, uzun vadeli anlamda iki taraf için de olumludur. Anlaşma mülteci krizini ne oranda çözümleyecek? Bunu zaman gösterecek. Anlaşmaya ek olarak Suriye’deki savaş sona erdirebilirse AB üzerindeki baskı azalalabilir. Elbette varılan anlaşmanın uluslararası hukuka uygun olup olmadığı tartışmaları devam edecek. Ama, AB açısından önemli olan mültecilerin bugünden itibaren Türkiye’ye iade edilecek olmasıdır.

Büyük pazarlıkta taraflar ne aldı, ne alamadı? AB, mültecilerin Türkiye’ye iadesini istiyordu ve bunu aldı. Pazarlıktan tam kazançla çıktığını söyleyebiliriz. Bu nedenle AB liderleri sonuçtan gayet memnun. Peki, Türkiye istediklerini aldı mı? Bu sorunun cevabı Türkiye’nin pazarlıktaki olmazsa olmaz hedeflerinin ne olduğuna bağlı. Başbakan Davutoğlu “Kayseri pazarlığı” yaptığını söylemişti. Bu pazarlığın sonucu ne? Türkiye, açıklanan hedeflerinin üçte ikisini aldı gibi. Aslında istendiği söylenenlerin üçte biri alındı, üçte biri sallantılı, üçte biri alınamadı. Bunları tek tek inceleyelim.

AB ile Türkiye arasında 29 Kasım 2015’te yapılan pazarlığa göre mültecilerin iadesini kabul etmesi karşılığında Türkiye-AB müzakere süreci canlandırılacak, yeni fasıllar açılacaktı. Nitekim 14 Aralık 2015’te 17. fasıl açıldı. Böylece 2005’te başlayan ve 10 yıldır devam eden üyelik müzakerelerinde 33 fasıldan 15’i açılmış ve biri kapatılmış oldu. Geriye kalan  fasıllardan (Kıbrıs’la bağlantılı olarak) 8 fasıl Avrupa Konseyi, 6 fasıl da Kıbrıslı Rumlar tarafından bloke edilmiş durumda. Konsey’in bloke ettiği 8 fasıl Ek Protokol, Kıbrıslı Rumların bloke ettiği 6 başlık tanınma koşuluna bağlı. Fransa’nın bloke ettiği 4 fasıl var. Mülteci iadesi pazarlığı çerçevesinde Mart 2016’da yeni fasılların açılması beklentileri vardı. Türkiye 5 faslın açılmasını istiyordu. AB’nin bunu destekleyeceği varsayılıyordu. Bu beklenti gerçekleşmedi. Brüksel’deki “büyük pazarlık” Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerini canlandırma açısından elle tutulur bir sonuç vermedi. Temmuz ayından önce 33. faslın açılması yönünde anlaşma var. Buna İngilizce’de “face saving” (durumu kurtarma) denir. 33. fasıl bloke edilen fasıllar arasında değil. Bloke edilen fasıllar açısından bir değişiklik yok. Ek Protokol ve tanınma koşulları devam ediyor. Başbakan Merkel, Türkiye ile müzakerelerin “açık uçlu” olduğunu, Türkiye’nin üyeliğinin gündemlerinde olmadığını hatırlattı. Kısacası Brüksel’de varılan anlaşma Türkiye-AB müzakereleri açısından Türkiye’ye yeni bir şey kazandırmıyor.

7 Mart’ta yapılan AB-Türkiye zirvesi çerçevesinde “Davutoğlu-Anastasiadis gizli görüşmesi” yapıldığı yönündeki iddia Kıbrıslı Türkler arasında gereksiz tartışmalara neden oldu. Brüksel’de varılan anlaşma bu kaygıların yersizliğini gösteriyor. Türkiye, Kıbrıs pazarlığında Kıbrıslı Türkleri dışlayarak kendi ayağına kurşun sıkmaz. Davutoğlu ve Anastasiadis el sıkışıp kısa bir sohbet gerçekleştirmiş olabilir. Bu gayet normal. “Dışlandık”, “bypass edildik”, “aktör değiliz”, “biz seyirciyiz”, “Akıncı neden hala daha istifa etmiyor?” söylemleri gereksizdi. Sonuçta Kıbrıs müzakerelerini etkileyecek bir gelişme olmadı, olamazdı. “Ankara Protokolü uygulama yolunda” söylemleri havada kaldı. Kendine güvenmeyen, uluslararası ilişkileri analiz etmede zayıf kalan, komplo teorilerine fazla eğilimli bir tablo çizildi. Mesele bağcıyı dövmek değil üzüm yemek olmalı. Kıbrıs sorunu Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler arasındaki müzakere masasında olmaya devam ediyor ve çözüm bulmak taraflara bağlı.

Brüksel anlaşmasından Türkiye’nin elde ettiği kesin olan şey proje bazında verilecek olan 3 milyar Euro’dur. Bu miktarın uzun vadede 6 milyara çıkarılıp çıkarılmayacağı kesin değil. Sanırım Avrupalılar süreç içinde elde edilecek sonuçlara bakarak karar verecekler. Türkiye’nin elde ettiği ikinci husus Haziran itibarıyla Türk vatandaşlarına vize muafiyeti getirilmesi vaadidir. Bunun gerçekleşmesi için Türkiye’nin 72 koşulu eksiksiz yerine getirmesi gerekiyor. Avrupalılar Türkiye’nin bunu başaramayacağını düşünüyor. Bakalım başarabilecek mi? Kolay olmayacak.

Sonuçta Türkiye maddi yardım ve olası vize muafiyeti karşılığında mülteci iadesi anlaşmasını kabul etti. AB’ye sorumlu ve zor anında ona yardım elini uzatan bir aktör olduğunu gösterdi. AB memnun. Türkiye memnun gibi. Anastasiadis memnun. Kıbrıslı Türkler açısından olumsuz bir şey yok. Peki, geri gönderilecek mülteciler memnun mu? Tabii ki hayır. Kabak onların başına patlıyor.

Exit mobile version