Site icon Londra Gazete

Stratejik rekabet

Türkiye’nin bir Rus savaş uçağını düşürmesi ile başlayan kriz Putin’in tavrı nedeniyle tırmanarak devam ediyor. Türkiye, kriz yönetimi konusunda doğru tavır sergiledi. Gerginliği düşürmek için çaba harcadı. En üst düzeyde yapılan açıklamalar çok ölçülü, alttan alan açıklamalardı. Putin ise gerginliği tırmandırma yolunda ilerledi. Gelinen noktada konu sadece Türkiye-Rusya krizi olmaktan çıkmıştır. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Türkiye’ye destek olmak üzere hem Türkiye’ye, hem bölgeye takviye hava ve deniz gücü göndereceğini açıkladı. Stoltenberg, Akdeniz’e gönderilecek uçak ve savaş gemilerinin düşürülen Rus uçağıyla bağlantılı olmadığını söylese de NATO’nun Türkiye’ye destek verdiği ortada. Böylece sık sık tekrarlanan “Acaba NATO sözlü açıklamaların ötesinde Türkiye’ye somut destek verir mi?” sorusu cevabını bulmuş olsu. NATO, uçakları ve savaş gemileriyle Türkiye’nin yanında. Ayrıca, Fransa ve Almanya, IŞİD’e karşı savaşta İncirlik Üssü’nü kullanacaklar. İngiltere parlamentosu, IŞİD’e karşı hava saldırıları kararı almanın eşiğinde. Kısacası Batı Suriye’de geri adım atmıyor.

Rus uçağının düşürülmesi özelde Türkiye ve Rusya, genelde Batı ile Rusya arasında devam eden stratejik rekabetin netleşmesini sağladı. Bu rekabet Rus uçağının düşürülmesinden çok önce başlamıştı. Rus uçağı düşürülmese de devam edecekti. Uçak krizini düşünürken büyük resme bakmak, stratejik rekabeti görmek lazım. Rusya, 2008’de Gürcistan’ı istila ederek yeni bir dönemin başlangıcını ilan etmişti. Batı’nın çıkarları ile çatışmaktan çekinmeyen bir Rusya ortaya çıkıyordu. Gürcistan konusunda çıkarları çiğnenen Türkiye ve Batı sesini çıkarmamış ama olayı not etmişti. Ordusunu modernleştiren Rusya ikinci önemli adımı Ukrayna’da attı. Kırım’ı ilhak etti ve Ukrayna’nın doğusunda kendinden yana güçlere destek vererek savaş başlattı. Batı, Rusya’ya ekonomik yaptırımlarla cevap verdi. Kırım ve Ukrayna bağlamında çıkarları büyük zarara uğrayan Türkiye ise yine sesini çıkarmadı. Alttan aldı.
Yine olayları not etti. Putin’in Suriye’ye “inme” kararı stratejik rekabetin alanını genişletti ve Türkiye’yi tamamen çevreledi. Rusya-İran ittifakı karşısında Ankara Suriye’de hızla zemin kaybetmeye başladı. Rusya’nın Suriye’deki askeri varlığı ve IŞİD’den çok Esad rejimi ile savaşan diğer muhalif güçleri hedef alması Batı’yı da rahatsız etti ama bir şekilde Rusya ile işbirliği arama düşüncesinden vazgeçmediler. İşte uçak düşürme olayı bu genel stratejik ortamda meydana geldi. Bu olay yaşanmasa da Türkiye ve Rusya karşı karşıyaydı. Başka bir olayla gerginlik yine dışa vuracaktı. İlişkilerin eskisi gibi devamı mümkün değildi.

Türkiye-Rusya ilişkilerine bakarken tarihi ve coğrafyayı unutmamak gerekir. Cengiz Çandar, dünkü yazısında (farklı amaçla) bu tarihi özetledi. “1774 Küçük Kaynarca Anlaşması, Kırım’ın 1783’te Çarlık Rusya’sı tarafından ele geçirilmesi, Osmanlı Türkiyesi’ni, Rus tehdidini dengelemek için Avrupa (Batı) ile ittifaklara yöneltmiştir. Bunun sonuçlarından biri, Osmanlı Türkiyesi ile ittifak halinde İngiltere ve Fransa’nın Rusya’ya karşı giriştiği 1853-1856 Kırım Savaşı’dır…. Rusya ile ilişkilerin, Türkiye’nin yönünü belirlemesindeki “üçüncü tarihi halka”, İttihatçıların, Kırım’daki Sivastopol limanını, Karadeniz Rus limanları Odessa ve Novorosissk’i topa tutan ve İngilizlerin takibinden kaçarak Boğaz’a sığınan Alman zırhlıları Goeben ve Breslau’ya Yavuz ve Midilli adını takarak “millileştirmeleri” idi…. Türkiye-Rusya ilişkilerinin ülkemizin geleceği ve kaderi üzerine muazzam rolü oynayan “dördüncü tarihi halkası”, İkinci Dünya Savaşı sonrası Stalin’in Boğazlar ile Kars ve Ardahan üzerindeki talepleri üzerine, Türkiye’nin NATO’ya girmesi ve Batı Sistemi’ne kurumsal yolla sımsıkı bağlanması olmuştur.” 16. yüzyıldan 20. yüzyıla uzanan zaman diliminde Rusya ve Osmanlı 12 kez savaştı. 1945 sonrasında ise Türkiye ve Sovyetler Birliği Soğuk Savaşı yaşadı. 1991’de Sovyetler Birliği’nin çökmesi ile bu stratejik rekabet yumuşadı, geri plana düştü. Bu, Rusya’nın zayıflığından kaynaklanıyordu. Rusya’nın yeniden güçlenmesi ile durumun değişmesi sürpriz olmamalı.

Rusya ile Türkiye ve Batı arasında Gürcistan’da başlayıp Ukrayna ve Suriye’de devam eden rekabet yakında sona ermeyecek. Uzun süre devam edecek. Şimdi bu rekabetin odak noktası Suriye’dir. Bu durum Doğu Akdeniz’i ve Kıbrıs’ı doğrudan etkiliyor. Kıbrıs’ın etrafı savaş gemileri ile doldu. Adanın stratejik önemi arttı. Almanya, İngiltere, Rusya, ABD Dışişleri Bakanlarının adayı ziyaretlerini de bu çerçeveye oturtabiliriz.

Fransa, Almanya, İngiltere’nin Suriye’de rol üstlenmeleri IŞİD’le mücadelenin bir parçası olduğu kadar Rusya-İran ittifakı ile rekabetin de bir parçasıdır. NATO’nun Akdeniz’e savaş gemileri ve uçaklar göndermesi Batı ile Rusya arasındaki satranç oyununda yeni bir hamledir. Karadağ NATO üyeliğine davet edildi. Yani NATO genişlemeye devam ediyor. Türkiye, Soğuk Savaş dönemindeki rolüne, yani Batı ittifakının önemli bir üyesi olma rolüne geri döndü. Rusya ile ilişkiler eskisi gibi olmayacak.

Exit mobile version