Site icon Londra Gazete

IŞİD’le savaş

Türkiye nihayet IŞİD’e karşı yürütülen savaşa katıldı. Türk savaş uçaklarının IŞİD hedeflerini bombalaması ve daha da önemlisi Amerikan savaş uçaklarının IŞİD’e yönelik operasyonlarda İncirlik ve diğer üsleri kullanmalarına izin verilmesi, Türkiye’nin politikasında önemli değişiklik olduğunu gösteriyor. Bu politika değişikliğinin nedenleri konusunda çeşitli yorumlar yapılıyor. Dış nedenler (İran’la varılan nükleer anlaşma, PYD) ve iç nedenler (erken seçim hesapları) sıralanıyor. Konuyu sadece iç politik hesaplar, erken seçim hesaplarıyla açıklamak yeterli olmaz. Kararların karmaşık iç ve dış faktörler değerlendirilerek alındığına kuşku yok. Politika değişikliğinin nedenlerini analiz etmek kadar doğuracağı sonuçları incelemek önemlidir. Şu veya bu nedenlerle Türkiye artık pratikte IŞİD’e karşı savaşan koalisyonun içindedir. ABD ile işbirliği yeni bir düzeye yükseliyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu “ABD ile birlikteyiz” dedi. Bu yeni bir durum. Şimdi IŞİD’e karşı savaşta çok daha etkili sonuçlar alınabilir.

Türkiye’nin IŞİD’e karşı oluşturulan koalisyona katılmakta geç kaldığı tartışma götürmez. Ortadoğu ve dünya kamuoyunda Türkiye’nin IŞİD’e göz yumduğu, hatta onu desteklediği yönünde bir imaj oluşmuştu. Haklı veya haksız, bu imaj Türkiye’ye büyük zarar veriyordu. Türkiye’yi yalnızlığa itiyordu. NATO üyesi bir ülke olarak Türkiye’nin koalisyon içinde aktif olarak yer alması gerekiyordu. Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, Cumhuriyet gazetesine yaptığı değerlendirmede, “gelinen noktada IŞİD tehdidinin anlaşıldığını, Türkiye resmi makamları ve hükümet tarafından birinci derecede tehdit olarak tespit edildiğini” belirtti ve “IŞİD’e karşı güvenlik tedbirlerinin olması gereken şekilde gerçekleştirilmesi meselesinde gecikme olduğuna” işaret etti. Bu değerlendirmelere katılmamak mümkün değil. Türkiye, ta başından içte ve dışta IŞİD’e karşı daha etkili bir mücadele yürütmeliydi. Bu yapılsaydı şimdi durum farklı olacaktı. Cevat Öneş’in, “Gelinen nokta önceden gözlenebilecek bir noktaydı. O bakımdan geçmişte yapılan hataların değerlendirilerek, özeleştiri yapılarak, hatalar ortaya çıkarılarak yeni hatalar yapılmaması gerekir. Geç kalınmış bir önlem demek kesin” tespitine katılıyorum.

Şimdi önemli olan yeni politikaları kararlılıkla hayata geçirmektir. İncirlik Üssü’nün (ve diğer üslerin) kısa süre içinde hava operasyonlarında kullanılacağı belirtiliyor. İncirlik’in bölgeye yakınlığı, koalisyon güçlerine büyük avantajlar sağlayacak. Uçaklar 2000 km. uçmak yerine 400 km. uçarak hedefe varacaklar. İncirlik karşılığında Türkiye’nin talebi olan Suriye’de güvenli ve uçuşa yasak bölge oluşturma konusunun Amerikalılar tarafından kabul edilip edilmediği tartışılıyor. 90 kilometrelik güvenli bölgeden söz ediliyor. Türkiye basınında bu yönde haberler var. Ancak Amerikalı yetkililer uçuşa yasak ve güvenli bölge konusunda anlaşmaya varıldığını reddediyorlar. Türkiye’nin İncirlik’i açarken belirli bir pazarlık yürüttüğü muhakkak. Varılan uzlaşı içinde güvenli bölge oluşturmanın yer alıp almadığını bilmiyoruz. Amerikalıların bu konuda kolay tavır değiştireceğini sanmıyorum. Nitekim Başkan Obama’nın IŞİD’le mücadele konusundaki özel temsilcisi emekli general John Allen uçuşa yasak bölge oluşturma konusunda herhangi bir anlaşma olmadığını söyledi. Gelişmeleri izleyip gerçeği öğreneceğiz.

Türkiye’nin IŞİD’le savaşa daha aktif katılımına IŞİD’den misilleme gelebileceğini herkes biliyor. Ortadoğu’daki yangının komşu ülkeleri de etkileyeceği hep söyleniyordu. IŞİD’in Türkiye’ye yönelik son saldırıları bunu kanıtladı. Uyanık olmayı gerektiren bir dönem sözkonusu. Herkesin kabul ettiği gibi IŞİD’le mücadele uzun vadeli bir mücadele olacak. Bu mücadele hem riskleri, hem de fırsatları barındıracak. Ortadoğu’nun nasıl şekilleneceği son derece önemli.

Bu önemli gelişmeler yaşanırken yeni hükümeti kurma çalışmaları devam ediyor. Türkiye’nin yararına olan en kısa sürede bir koalisyon hükümetinin kurulması ve bu hükümetin dış ve güvenlik politikalarını yürütmesidir. Türkiye’nin demokratikleşme yönündeki çabalarını sürdürmesi, Kürt sorununda çözüm sürecinin devam etmesi, geniş toplumsal ve siyasal konsensüs sağlanması ülkenin itibarını ve gücünü artıracak faktörlerdir. Son dönemlerde sergilenen otoriter eğilimlerin ülkenin imajını olumsuz yönde etkilediği malum. Ortadoğu’daki yangınla mücadele ederken içte demokrasi, insan hakları, hukuk devleti, basın özgürlüğünü geliştirmek başarı için şarttır.

Türkiye’nin Ortadoğu politikasında yeni bir dönem başlıyor. ABD ile daha sıkı işbirliği yapılacak bir dönem. Önemli olan bu politikaları içte demokratikleşme sürecini güçlendirerek yürütmektir.

 

Exit mobile version