Alfred Thayer Mahan’ın “The Influence of Sea Power Upon History: 1660–1783” (Deniz Gücünün Tarihe Etkisi, 1660-1783) isimli kitabı 1890’da yayımlanmıştı. Mahan, kitabı yazdığı zaman, ABD Deniz Harp Okulu başkanıydı. Kitapta deniz gücünün ve güçlü donanmaya sahip olmanın önemi analiz edilir. Mahan’ın kitabı yayımlandığında dünyanın en önemli deniz gücü Britanya’ydı. “Brittania rules the waves” (Britanya dalgalara hükmediyor) sözü bu durumu yansıtıyordu. Mahan’ın teorisi Almanya, Fransa, Japonya gibi emperyalist ülkeler tarafından iyi incelenmiş ve hayata geçirilmişti. Birinci Dünya Savaşı’nın nedenlerinden biri Almanya’nın güçlü bir donanma oluşturma çabaları ve İngiltere’nin buna izin vermeme kararlılığıydı. Mahan’ın kendi ülkesi ABD de çok güçlü bir donanma yaratarak süper güç haline geldi. Tüm büyük güçler deniz gücüne önem vermiş, güçlü donanmaya sahip olmuştur. Osmanlı’nın Akdeniz ve Karadeniz’e hakimiyeti bu çerçevedeydi. Britanya İmparatorluğu esas itibarıyla deniz gücüne, donanmaya dayanıyordu. Halen ABD’nin dünyadaki gücünde tüm denizlere yayılmış Amerikan donanmasının payı büyüktür. İkinci Dünya Savaşı ile donanma ve hava gücünün birleştirilmesi ihtiyacı doğmuştu. Bu nedenle, uçak gemileri en önemli güç sembollerinden biri haline geldi. Nükleer silahlar durumu değiştirse de karşılıklı yok olmayı göze almadan kullanılamayacakları için deniz gücü ve deniz gücü aracılığıyla güç projeksiyonu önemini koruyor.
Dünyada ve/veya bölgesinde önemli rol oynamak isteyen ülkeler açısından deniz gücünün önemi tartışma götürmez. Şimdi uluslararası sistem bir geçiş döneminde. Geçiş döneminin sonunda nasıl bir sistem oluşacağını henüz bilmiyoruz. Geçiş dönemleri riskli, tehlikelidir. 20. yüzyılın başlarında benzeri bir durum vardı. Almanya’nın hızlı yükselişi ve hegemon güç İngiltere’nin buna karşı çıkışı dünya savaşı ile sonuçlanmıştı. Şimdi Çin hızlı bir yükseliş içinde. Ordusunu ve donanmasını hızla geliştiriyor. Donanmasına uçak gemileri katıyor. Çin donanması artık sadece Çin kıyılarında değil, dünya denizlerinde bayrak gösteriyor. Mahan bu durumu görse hiç yabancılık çekmezdi. Tabii, ABD’ye rakip olan sadece Çin değil. Rusya, zamanının süper gücü Sovyetler Birliği’nin devamcısı ve statükodan memnun olmayan, revizyonist bir güç. Kırım’ı ilhak ederek bunu net bir şekilde gösterdi. Rusya da ordusunu ve donanmasını güçlendiriyor. Kırım’ın önemi, Karadeniz donanmasının üssü Sivastopol’la çok yakından bağlantılı. Putin, Sovyet dönemi özlemi içinde olduğunu gizlemiyor. Çin veya Rusya tek başına ABD ile baş edemez. Ama işbirliği yaparak güçler dengesini değiştirmeye çalışabilirler.
The New York Times’ın haberine göre Çin ve Rusya donanmaları Mayıs ayı içinde Akdeniz’de ortak tatbikat yapacaklar. Bu bir ilk. Çin’in Ortadoğu ve Akdeniz’e artan ilgisine daha önce de değinmiştim. Rusya ise hem çarlık, hem Sovyet döneminde Akdeniz’in sıcak sularına inme hayali ile yaşamıştı. Rusya donanması şimdi Akdeniz’de konumunu güçlendirme peşinde. Akdeniz’de Çin-Rusya işbirliği, hem ABD, hem de AB’ye önemli mesajlar içeriyor. Çin Savunma Bakanlığı’nın açıklamasına göre ortak tatbikata 9 gemi katılacak. Bakanlığın sözcüsü bu tür durumlarda klişeleşmiş açıklamayı eklemeyi unutmadı: “Bu tatbikat üçüncü bir tarafı hedef almıyor”. Mahan’ın teorisi doğrultusunda Çin’in hedefi dünya denizlerinde sözü geçecek bir donanmaya sahip olmak, büyük bir deniz gücü haline gelmektir. Bu çerçevede Çin savaş gemileri ilk kez Akdeniz’de tatbikat yapacaklar. Üstelik Rusya ile birlikte. Demek ki Çin-Rusya stratejik işbirliği gelişiyor ve Akdeniz bu işbirliği açısından önemli bir bölge. Akdeniz’de iddiası olan herkesin bunu not etmesinde yarar var. ABD ve NATO, Çin-Rusya ortak tatbikatının stratejik önemini rahatlıkla kavrayabilirler. New York Times’a açıklama yapan Amerikan Deniz Harp Okulu stratejik araştırmalar profesörü Peter Dutton, tatbikatın kendisinden çok verdiği mesajın önemli olduğunu söyledi.
İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesi ve Sovyet Ordusu’nun Hitler’e karşı zafer kazanmasının 70. yıldönümü nedeniyle 9 Mayıs’ta Moskova’da yapılacak büyük törenlere Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping de katılacak. Batılı liderler ise, Rusya’nın Ukrayna politikaları nedeniyle törenlere katılmayacaklar. Bu durum, Rusya-Çin yakınlaşmasını yansıtacak. Elbette Rusya ile Çin arasında da görüş ayrılıkları, Rusya’nın yükselen Çin’den korkuları var. Ama, ABD karşısında işbirliğini güçlendirme kararlılığı gösteriyorlar. Akdeniz bu işbirliği alanlarından biri olarak beliriyor. Büyük güçler arasında Akdeniz’de yaşanmakta olan ve kızışacağa benzeyen rekabeti, bu bölgede yaşayan insanlar olarak iyi incelememiz, yakından takip etmemiz gerek. Bu durum Akdeniz’deki aktörler için hem riskler, hem de fırsatlar doğurabilir. Özellikle Doğu Akdeniz’de iddialı olduğunu söyleyen Türkiye’nin bu gelişmeleri ve olası sonuçlarını iyi değerlendirmesi gerek. Akdeniz’de Çin-Rus işbirliğinin Kıbrıs’taki taraflar açısından ne gibi sonuçlar doğurabileceğini de düşünmek gerek.