Site icon Londra Gazete

Gelir Uçurumu

Arka arkaya çıkan raporlar toplumlardaki gelir uçurumunun giderek artmakta olduğu, bunun toplumsal sonuçlarının iyi olmayacağı uyarılarında bulunuyor. Bu raporlar solcular tarafından hazırlanmıyor. Bir süre önce Credit Suisse’in hazırlattığı “Global Annual Wealth Report” süper zenginlerin, yani yüzde birin dünya kaynaklarının yarısına sahip olduğunu ortaya koyuyor, dünyada eşitsizliğin hızlı bir şekilde arttığına işaret ediyordu. Bu bulgular, Fransız iktisatçı Thomas Piketty’nin “21. Yüzyılda Sermaye” isimli kitabındaki bulguları doğruluyor. 34 ülkenin üye olduğu Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) tarafından hazırlanan ve geçen Pazartesi günü açıklanan yeni bir raporun bulguları da aynı doğrultuda.

OECD raporunda eşitsizlikle ekonomik büyüme arasındaki ilişki de araştırılmış. Rapora göre eşitsizlik ekonomik büyümeyi olumsuz yönde etkiliyor. Örneğin, raporun verilerine göre İngiltere’de 1980’li yıllardan bu yana zenginlerle fakirler arasındaki uçurum derinleşmeseydi, İngiliz ekonomisi yüzde 20 oranında daha büyük olacaktı. Kısacası OECD raporu da Piketty’nin kitabındaki bulguları doğruluyor. Dolayısıyla, artmakta olan toplumsal eşitsizlik konusunda hükümetlerin önlemler alması gerekiyor. OECD raporu bu konuda somut öneriler yapıyor.

OECD Genel Sekreteri Angel Gurría, güçlü ve sürdürülebilir ekonomik büyüme için artmakta olan eşitsizlik konusunda önlemler alınması gerektiğini vurguladı ve toplumun en zengin yüzde 10’u ile en yoksul yüzde 10’u arasındaki uçurumun hızla arttığını belirtti. 1980’li yıllarda Reagan ve Thatcher ile ön plana çıkan neo-liberalizme göre piyasanın kendisi eşitsizlik sorununu çözümler. Zenginlerin serveti aşağıya doğru akar (trickle-down) ve diğer kesimlerin durumu da iyileşir. Bunun teorisi Simon Kuznets tarafından geliştirilmişti. Kuznets’e göre gelişmiş ülkelerde ekonomik büyüme, rekabet, teknolojik ilerleme ve piyasa eşitsizliği azaltır. Thomas Piketty, kitabının girişinde, Karl Marx’ın teorisi ile Kuznets’in teorisini eşitsizlik konusunda iki zıt teori olarak aktarır. Marx, zenginliğin giderek daha az ellerde toplanacağına ve bunun devrime yol açacağına inanıyordu. Kuznets ise ekonomik büyüme ile eşitsizliğin azalacağına inanıyordu. İkinci Dünya Savaşı sonrasında gelişmiş Batı ülkelerinde yaşananlar Kuznets’i doğrular nitelikteydi. 1980’li yıllardan günümüze kadar yaşanan gelişmeler ise Marx’ı doğrular nitelikte. Piketty’nin kitabı, Credit Suisse ve OECD raporları, hızla artmakta olan sosyal eşitsizlik ve bunun olası sonuçları konusunda ciddi birer uyarıdır. Hükümetler gerekli önlemleri almazlarsa Marx’ın dediği noktaya gelinebilir. Nitekim ABD’de yayınlanan muhafazakar The American Spectator dergisi, Haziran 2014 sayısının kapağına Fransız Devrimi’ni hatırlatan bir giyotin resmi koyarak “Yeni sınıf savaşı” başlığını kullandı. Makalenin yazarı James Pierson, “devrim tehlikesinden” söz etti.

Örgüte üye 34 ülkenin verilerine dayanarak hazırlanan OECD raporu, gelir eşitsizliğinin ekonomik büyümeyi olumsuz yönde etkilediğini ortaya koyuyor. Verilere göre artan eşitsizlik nedeniyle 1990’la 2000 arasında İngiltere, Finlandiya ve Norveç ekonomileri yüzde 9 daha az büyüdü. Meksika’nın kaybı yüzde 10 oldu. ABD, İtalya ve İsveç’in kaybı yüzde 6-7, Almanya’nın kaybı ise yüzde 5 civarında. OECD raporuna göre hükümetler alttaki yüzde 40’ı desteklemek için önlemler almalıdır. Dolayısıyla sadece en yoksul kesimler değil, toplumun neredeyse yarısı (yüzde 40’ı) desteklenmezse durum iyileşemez. Rapor bu amaçla zenginlere uygulanan vergilerin artırılmasını öneriyor. Bu öneriler, neo-liberal teorilerin ne kadar iflas ettiğinin yeni bir kanıtı.

OECD raporunu hazırlayanlardan biri olan iktisatçı Michael Förster, kendi bulgularının Thomas Piketty’nin kitabındaki bulgularla uyumlu olduğunu söyleyerek alınması gereken önlemleri üç gruba ayırdı. 1. İşsizliği azaltacak önlemler almak. 2. İnsanlara yatırım yapmak, yani eğitim ve becerilerini geliştirmek. 3. Toplumsal zenginliği fakir katmanların yararına yeniden dağıtacak önlemler almak. Rapor, zengilere vergilerin artırılması ve fakirlere sosyal desteğin artırılmasının ekonomik büyümeyi olumsuz yönde etkilemediğine işaret ediyor.

Gelir eşitsizliği, sosyal uçurumlar gözardı edilemeyecek sorunlardır. Kapitalizm, sınıflar arasındaki uçurumu yumuşatarak, sosyal devlete geçerek, orta sınıfları geliştirerek Marx’ın öngörüsünden kaçınmıştı. Reagan ve Thatcher dönemi ile bu politikalar terkedilmiş, neo-liberalizmin reçeteleri uygulanmıştı. Sonuç, etkilerini hala yaşadığımız 2008 mali krizi ve artan gelir eşitsizliği oldu. Şimdi bir dönüm noktasına varıldı. Ya yapılan uyarılara kulak verilerek sosyal devlete, sosyal politikalara geri dönülecek, gelir uçurumunu daraltıcı önlemler alınacak, ya da Credit Suisse, OECD raporlarında ve Piketty’nin kitabında işaret edilen tehlikeler gerçekleşecek. İngiltere’de İşçi Partisi, diğer ülkelerde sosyal demokrat, sosyalist partilerin bu konulara ciddi olarak eğilmeleri, vizyon ortaya koymaları gerekiyor.

Exit mobile version