Site icon Londra Gazete

Kritik NATO zirvesi

NATO üyesi 28 ülkenin liderleri 4-5 Eylül’de Galler’de zirve toplantısı gerçekleştiriyorlar. Zirveye üye ülke liderlerinin yanı sıra NATO ile ortaklık ilişkisi olan birçok ülkenin devlet veya hükümet başkanı da katılacak. 26. NATO zirve toplantısı, Ukrayna krizinin had safhaya ulaştığı bir dönemde yapılıyor. Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana en önemli NATO zirvesi olduğu söylenebilir. Zirve, hem ittifakın Rusya’nın yayılmacı politikaları karşısında ne yapacağını, hem de gündemindeki diğer sorunları nasıl çözümleyeceğini göstermesi açısından çok önemli. Bilindiği gibi NATO’da kararlar tüm üyelerin onayı ile alınır. Üye ülkelerin stratejik öncelikleri aynı olmadığı için ortak karar üretmek kolay olamayabilir. Fakat ortak karar alındıktan sonra güçlü bir irade ortaya çıkar. Putin’in politikaları NATO önündeki en önemli sınav. Bakalım bu konuda Rusya’yı caydırıcı politikalar üretilebilecek mi? Ortadoğu’daki gelişmeler de çok önemli. Zirvede Rusya saldırganlığı karşısında Orta ve Doğu Avrupa ülkelerine güvence vermek için bazı adımlar atma, Avrupa’nın askeri gücünü artırma, İsveç ve Finlandiya ile ortaklık ilişkilerini geliştirme ve diğer konular üzerinde durulması bekleniyor.

Soğuk Savaş döneminde NATO’nun misyonu çok netti. Dönemin NATO Genel Sekreteri Lord Ismay bunu “to keep the Russians out, the Americans in, and the Germans down” (Rusları dışarıda, Amerikalıları içeride, Almanları aşağıda tutmak) şeklinde formüle etmişti. Soğuk Savaş’ın sona ermesi ile misyon kaybı oldu. Buna rağmen NATO varlığını korudu ve üye sayısını 28’e çıkardı. Dünyanın birçok bölgesinde çalışma yapıyor. Bir anlamda globalleşmiş durumda. Bu durum misyonunun net olmamasından kaynaklanan sorunları ortadan kaldırmıyor. Putin’in politikaları NATO’ya yeni bir misyon kazandırabilir mi? Göreceğiz. Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği’nden duyulan korku şimdi Rusya bağlamında söz konusu değil. Böyle bir korku oluşursa Avrupa savunma harcamalarını artırmaya başlayacak. Teorik olarak her NATO üyesi ülkenin GSYİH’nın yüzde 2’sini savunmaya harcaması gerekiyor. Birçok üye ülke bunu yapmıyor. 2013’te NATO savunma harcamalarının yüzde 70’ni ABD karşıladı. ABD dışında sadece İngiltere, Yunanistan ve Estonya GSYİH’nın yüzde 2’sini savunmaya harcadı. Savunma harcamaları yükünü ortaklaşa yüklenme konusu NATO zirvesinin gündem maddeleri arasında olacak. Afganistan’dan pek de başarılı sayılmayacak bir sonuçla geri çekilmeye hazırlanırken NATO’nun geleceği ne olacak? Liderlerin bu soruya cevap üretmeleri gerekiyor.

Rusya, Ukrayna’ya açık askeri istila gerçekleştirmiyor. Örtülü operasyonlarla ülkeyi istikrarsızlığa sürükleyerek kendi amaçlarına ulaşmaya çalışıyor. Kırım’ı böyle ele geçirdi. Şimdi aynı taktikler Ukrayna’nın doğusunda uygulanıyor. Rus özel birlikleri Rusya ordusu üniforması ile savaşmıyorlar. Yerel ayrılıkçı gruplardan oldukları maskesi ile hareket ediyorlar. Konvansiyonel olmayan bir savaş söz konusu. NATO, konvansiyonel savaşlar için hazırlıklı. Şimdi yeni tehditler konusunda kendini ve stratejisini yenilemesi gerekiyor. İki ordunun karşı karşıya geldiği klasik savaşlar dönemi büyük oranda sona erdi. Şimdi, konvansiyonel olmayan savaşlar dönemindeyiz.

NATO üyelerinin tümü Rusya’nın Ukrayna politikalarına karşıdır. Ama tümü için en öncelikli konu bu değil. Baltık ülkeleri, Polonya, Türkiye gibi ülkeler gelişmeleri çok daha yakından ve kaygıyla izliyorlar. Ukrayna ile ilgili gelişmeler bu ülkelerin ulusal güvenliğini daha yakından ilgilendiriyor. Küçük Baltık ülkeleri korku içinde. Önemli miktarda Rus nüfusa sahip olmaları “Acaba bizde de Ukrayna senaryosu tekrarlanır mı?” sorusunu gündeme getiriyor. Bu nedenle Başkan Obama NATO zirvesi incesinde Estonya’yı ziyaret ederek güvence vermeye çalıştı. Ama coğrafi olarak Ukrayna’dan uzak olan bazı NATO ülkelerinin bakış açısı farklı olabiliyor. Almanya, Fransa, İtalya, İspanya gibi ülkeler Rusya ile ilişkileri çok germek istemiyorlar. Ekonomik çıkarlarını düşünüyorlar. Ukrayna’da tehlikeli durum tırmanırken NATO üyeleri bakalım ortak bir caydırıcı politika geliştirmeyi başaracaklar mı? ABD bu konuda liderlik yapabilecek mi?

NATO liderleri Galler zirvesinde Putin’in politikalarını mutlaka kınayacaklar. Doğu Avrupa’da askeri gücü artırma mesajları verecekler. Bu konuda sözü edilen 4 bin kişilik gücün çok yetersiz olduğu ve Putin’i caydırmayacağı ortada. 4 bin asker şaka gibi bir şey. Putin, anında bu 4 bin kişinin karşısına 40 bin kişi çıkarabilir. NATO liderleri bunun ötesinde etkili kararlar alabilecekler mi? Bekleyip göreceğiz.

 

 

 

Exit mobile version