Site icon Londra Gazete

2014’te insani kalkınma

BM Kalkınma Örgütü (UNDP), 1990 yılından beri her yıl İnsani Kalkınma Raporu (Human Development Report) hazırlıyor. Raporu başlatanlar Pakistanlı iktisatçı Mahbub ul Haq ve Hindistanlı Nobel İktisat Ödülü sahibi Amartya Sen. 2014 yılı raporu kısa süre önce açıklandı. Bu yılki rapor “İnsani Kalkınmayı Sürdürmek: Kırılganlıkları Azaltmak ve Dayanıklılık Oluşturmak” başlığını taşıyor. İnsani kalkınma raporları insan odaklı bir yaklaşımla hazırlanıyor. Sadece ekonomik verilerle yetinilmiyor. Sağlık, eğitim, beslenme, istihdam gibi yaşamsal konular da hesaba katılıyor. Bu nedenle ekonomik kalkınma raporlarından çok daha gerçekçidirler. Bu yılki raporun başında Martin Luther King’in önemli bir sözü aktarılıyor: “İnsanlığın ilerlemesi ne otomatiktir, ne de kaçınılmazdır.” “Human progress is neither automatic nor inevitable . . .” Yani ilerleme, kalkınma sağlamak için biliçli çalışma gerekir. Bilgi, birikim, deneyim gerekir. İnsanların fikirleri, eylemleri önemlidir.

2014 yılı raporunun önsözünde 1990 yılından günümüze insani kalınma alanında bir çok ülkenin önemli ilerlemeler kaydettiği belirtiliyor. Genelde 2014’te de global eğilimler olumlu olmaya devam ediyor. Ancak bu olumlu eğilimler dünyanın tüm bölgeleri için geçerli değil. Bazı bölgelerde insanların ve doğanın neden olduğu felaketler yaşanıyor. Her toplumun önünde riskler vardır. Bazı toplumlar ve toplumsal gruplar  zorluklar, felaketler karşısında kendilerni daha erken zamanda toparlayabiliyor. Dayanıklılıkları daha fazla. Bazı toplumlar veya gruplar (yoksullar, azınlıklar, kadınlar, engelliler v.s.) ise bu konuda zorlanıyorlar.

Global bir dünyada yaşıyoruz. Ülkeler ve bölgeler karşılıklı olarak bir birini etkiliyor. Hiçbir şey bir birinden tamamen bağımsız değil. Globalleşmenin olumlu yönleri olduğu gibi yarattığı olumsuzluklar da var. Globalleşme koşullarında toplumların ve toplumsal grupların kırılganlığını azaltmak, dayanıklılığını artırmak mümkün mü? Bunu sağlamak için neler yapılmalıdır? İşte, 2014 İnsani Kalkınma Raporu bunları araştırıyor ve öneriler ortaya koyuyor. BM’nin 2000 yılında ilan ettiği Milenyum Kalkınma Hedefleri gelecek yıl sona erecek. BM üyesi devletlerin 2015 yılı sonrası için kalkınma konusunda yeni hedefler belirlemeleri gerekiyor. Bu yöndeki hazırlıklar devam ediyor. 2014 İnsani Kalkınma Raporu bu hazırlık çalışmaları açısından da önemli.

İnsanlar ve toplumlar olarak her zaman risklere açığız. Hiç beklenmeyen bir zamanda doğal felaketler yaşanabilir. 2008 mali krizinin bize gösterdiği gibi aniden patlak veren böylesi bir kriz toplumları ve bireyleri iflasa, büyük zorluklara sürükleyebilir. Yunanistan, İrlanda, İtalya, Kıbrıslı Rumlar hala mali krizin sonuçları ile boğuşuyorlar. Dünyanın bazı bölgelerinde patlak veren silahlı çatışmalar felaketlere yol açabilir. Gazze bölgesi bunun son örneği. Uzun vadeli bazı değişimler de bizi etkiliyor. Küresel ısınma bunlardan biri. Dünyanın bazı bölgeleri küresel ısınma nedeniyle ciddi zorluklar yaşayacak. Hiçbir toplum iklim değişiliğinin uzun vadeli sonuçlarından kurtulamayacak.

Toplumların yoksul ve işsiz kesimleri çok daha büyük risk altında yaşıyor. Sağlanan tüm ilerlemelere rağmen dünyada 2.2 milyar insan yoksulluk içinde yaşıyor. 1.2 milyar insan, günde sadece 1.25 dolar ya da daha az parayla hayatta kalmaya çalışıyor. 842 milyon insan kronik açlık çekiyor. Gelişmiş ülkelerde de yoksul kesimler zor durumda.Dünyadaki insanların yüzde 80’i emekli maaşı, işsizlik sigortası gibi sosyal güvenlik haklarına sahip değil. Dünyada çalışanların yarısı (1.5 milyar kişi) formel olmayan bir işte çalışıyor. Kısacası yoksullar, kadınlar, mülteciler, azınlıklar, yaşlılar, çocuklar daha büyük risklerle karşı karşıya.

Bu veriler ışığında toplumların ve bireylerin kırılganlıklarını azaltmak ve dayanıklılıklarını artırmak için hükümetlerin yapacağı bir çok iş vardır. Sosyal devlet ve sosyal koruma son derece önemlidir. Her bireyin eğitim, sağlık ve diğer temel hizmetleri elde etme hakkı olmalıdır. Herkese istihdam olanağı sağlamak gerekir. Adaletli olmayan ekonomik yapılar büyük sosyal eşitsizliklere yol açar. Bu sosyal eşitsizlikler insan haklarının çiğnenmesidir. İnsan hakları sadece politik ve sivil haklardan ibaret değildir. Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi, insan hakları hukukunun önemli bir parçasıdır.

Tüm bu konularda sistemli ve uzun vadeli çalışmalar yapılması gerekir. Sorunlar giderek global sorunlara dönüştüğü için sadece ulusal düzeyde değil, global düzeyde daha iyi yönetişime ihtiyaç var. 187 ülkeyi kapsayan İnsani Kalınma Endeksi’nde Türkiye’nin 69. sırada yer aldığını da aktaralım. “Yeni Türkiye”den söz edenler, ülkeyi İnsani Kalkınma Endeksi’nde ilk 30’a ve Freedom House’un özgürlükler sıralamasında “tam özgür” ülkeler grubuna sokabilir mi? O zaman “yeni Türkiye” oluşmuş olur.

Exit mobile version