Site icon Londra Gazete

Aşırı sıcaklar

Dünyamızın ısınmakta olduğunu gösteren kanıtlar artıyor. Çeşitli bölgelerde aşırı sıcaklar yaşanıyor. Bu konuda bilim insanlarının ne söylediğine bakalım. Avrupa Uydu Ajansı (EKA) ve Avrupa Birliği’nin (AB) ortaklaşa gerçekleştirdiği Copernicus Küresel Çevre ve İklimi Gözlemleme Programı’nın açıklamasına göre, elde edilen veriler, Haziran’daki ortalama sıcaklığın, 2016’daki rekoru 0.1 derece aştığını gösteriyor. Yani Haziran ayı dünya genelinde tarihin en sıcak ayı oldu. Program Direktörü Jean-Noël Thepaut, “Olağanüstü sıcaklık seviyeleriyle karşı karşıya olmamıza rağmen gelecekte bu tür hava olaylarının daha da fazla yaşanması muhtemeldir” dedi. Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO), meteorolojik kayıtların tutulmaya başlanmasından bu yana 2015, 2016, 2017 ve 2018’in kayıtlara en sıcak yıllar olarak geçtiğini duyurmuştu. WMO Genel Sekreteri Petteri Taalas “Uzun vadeli sıcaklık eğilimi, bireysel yılların sıralamasından çok daha önemlidir ve bu eğilim yükselişe işaret ediyor. Kayıtlardaki en sıcak 20 yıl son 22 yılda gerçekleşti. Son dört yıldaki ısınma derecesi gerek karada gerekse de okyanuslarda olağanüstüydü” dedi. Niçin aşırı sıcaklar yaşandığı sorusu gündeme geldiğinde karşımıza çıkan ilk etken küresel ısınmadır. Donald Trump gibiler hala küresel ısınmayı reddediyor olsa da bu olgunun dünyamız üzerindeki etkileri ortadadır.

Dünya İklim Atıf Çalışmaları Grubu tarafından Haziran 2019’da yayımlanan çalışmada, Mayıs ve Temmuz döneminde, kuzey yarım küredeki yerleşim ve tarım alanlarının yüzde 22’sini etkileyen aşırı sıcakların iklim değişikliğinden kaynaklandığı uyarısı yapıldı. Çalışma, küresel ısınma 1.5 derece sınırını geçerse bu tür kavurucu sıcakların gerçekleşme olasılığının iki, üç yılda bire ineceğini, 2 derecelik bir artışta ise her sene yaşanabileceğini gösteriyor. ABD Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) Goddard Uzay Çalışmaları Enstitüsü Genel Müdürü Gavin Schmidt, “Küresel ısınmanın uzun vadeli etkileri artık hissedilmeye başlandı. Bunlar kıyı taşkınları, sıcak hava dalgaları, aşırı yağışlar ve ekosistemdeki değişikliklerdir” demişti. Tabii Trump ve taraftarları bunları duymuyor veya duymak istemiyor.

Geçtiğimiz günlerde Avrupa’nın aşırı sıcakların etkisi altında kaldığını biliyoruz. Bir haber “Aşırı sıcaklar, Avrupa’da pek çok kentte rekor kırdı. Fransa, Almanya, İspanya, İtalya ve Yunanistan’da aşırı sıcaklar can aldı” diyordu. Bir başka haber şöyleydi: “Fransa da geçtiğimiz hafta gölgede 45.9 derece ile tarihinin en sıcak gününü yaşadı.” Almanya’da sıcaklık 38 dereceyi geçti. İspanya’da sıcaklığın 40 dereceyi bulması nedeniyle büyük orman yangınları yaşandı. Polonya ve Çek Cumhuriyeti’nde de geçen hafta en yüksek sıcaklıklar kaydedildi. Dünya İklim Atıf Çalışmaları Grubu’nun çalışmasına göre iklim değişikliği geçen hafta Avrupa’yı kavuran ve rekor sıcaklıkların görülmesine sebep olan hava olaylarının gerçekleşme olasılığını en az 5 kat arttırdı.

Tabii olay sadece Avrupa ile sınırlı değil. Avustralya’da Ocak 2019, 109 yılın en sıcak ayı olmuştu. Türkiye Meteoroloji Genel Müdürlüğü ülkede son 48 yılın en sıcak Haziran ayı yaşandığını açıkladı. Hindistan’da aşırı sıcaklar insanların ölümüne neden oldu. Aşırı sıcaklar dünyanın bir çok bölgesini etkiliyor. Kısacası iklim değişikliği hayatımızı etkilemeye başladı bile. Gelecekte yaşayacağımız bir olay değildir. Peki bu gerçekler karşısında biz ne yapıyoruz? Esas tartışmamız gereken konu bu. Fosil yakıt bağımlılığından kurtulmadığımız sürece küresel ısınmanın çeşitli sonuçları (aşırı sıcaklar, seller, fırtınalar, kuraklık vs.) artmaya devam edecek. Paris İklim Anlaşması’nın öngördüğü sıcaklık artışını 1.5 derece ile sınırlamayı başaramazsak çok daha büyük sorunlarla karşılaşacağız. Henüz işin başlangıcındayız. Durum giderek kötüleşecek.

Küresel ısınma ve iklim değişikliği tüm dünyayı ve insanlığı  ilgilendiren  en  önemli  konulardan biri olarak karşımızda duruyor. Yaşanan aşırı sıcaklar bize bunu hatırlatıyor. Aykut Başoğlu ve Osman Murat Telatar tarafından kaleme alınan  “İklim değişikliğinin etkileri: Tarım sektörü üzerinde ekonometrik bir uygulama” başlıklı makalede “İklim değişikliği, insanoğlunun doğrudan varoluşu ile alakalı olması sebebiyle ülkelerin karşı karşıya kaldığı en önemli krizlerden biri olarak kabul edilmektedir. Çünkü iklim değişikliği özellikle doğal afetler, sağlık, su kaynakları ve beslenme yoluyla bütün canlıları ve bu  canlıların, kendilerini saran cansız çevreyle karşılıklı ilişkileri sonucu oluşan ekosistemi doğrudan etkilemektedir” deniyor. Eylül ayında New York’ta düzenlenecek BM İklim Eylemleri Zirvesi’ne hazırlık amaçlı Abu Dabi İklim Toplantısında (30 Haziran-1 Temmuz) konuşan BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, dünyanın iklim değişikliğine kaşı ölüm kalım mücadelesi verdiğini söyledi. Böylece durumu özetledi.

 

Exit mobile version