Yeni Zelanda’da 50 kişinin ölümüne, çok sayıda kişinin yaralanmasına yol açan terörist saldırıyı kınamak, lanetlemek hepimizin görevi. Nereden, kimden gelirse gelsin terör terördür ve teröre karşı çıkmak bir insanlık görevidir. Yeni Zelanda’daki katliamı yapan aşırı sağcı, faşist biri. Avrupa’da ve diğer yerlerdeki katliamları yapanlar IŞİD’li radikal İslamcılardı. Kim oldukları, hangi hastalıklı görüşleri temsil ettikleri hiç önemli değil. Ortak yönleri masum insanların canına kıymalarıdır. Terör dinimiz, dilimiz, etnik kimliğimiz, kültürümüz ne olursa olsun hepimizin düşmanıdır ve düşmana karşı el ele vermemiz gerekir. Aksi takdirde teröristlerin oyununa gelmiş oluruz. Teröristler nefretin, düşmanlığın yayılmasını isterler. Farklı dinlerden insanlar arasında mümkünse savaş başlatmak isterler. Bundan medet umarlar. Bu senaryoyu ilk kez izlemiyoruz. Yeni Zelanda’nın son olacağını da sanmıyoruz. Bu gözü dönmüş fanatikler yeni saldırılar yapabilirler. Saldırı dünyanın herhangi bir yerinde olabilir. Bu tehlikenin bilinci içinde teröristlerin ekmeğine yağ sürmemek, onları teşhir etmek hepimizin görevi. Korkunç katliam karşısında Yeni Zelanda hükümeti ve Başbakanı Ardern örnek bir tavır sergiledi. Doğru olan tavır budur. Müslüman-Hristiyan gerginliği, kavgası yaratacak söylemler tam da saldırıyı yapan kişinin istediği, hedeflediği şeyler olur.
Yeni Zelanda Başbakanı Ardern, Chirstchurch kentinde iki camiye saldıran ve 50 kişiyi öldüren silahlı saldırganın adını asla anmayacağını söyledi. Saldırganın hazırlayıp servis ettiği video görüntüleri yasaklandı ve kaldırıldı. Facebook olayın yaşandığı 24 saat içinde bu video görüntülerinin 1,5 milyon kopyasını sildiğini açıkladı. Brenton Tarrant denen cani bu görüntüleri bir amaçla servis etti. Bu görüntüleri yaymak onun amacına uygun davranmak anlamına gelir. Bunu kesinlikle yapmamalıyız.
Yeni Zelanda’daki terör saldırısı Türkiye’de seçim dönemine rastladı. Ve maalesef seçim malzemesi olarak kullanıldığını üzüntüyle görüyoruz. Ruşen Çakır “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Yeni Zelanda terör saldırılarının görüntülerini miting meydanlarında yayınlaması akıl alır gibi değil ama şaşırtıcı da değil” dedi. Bu görüntüleri yayınlamak neye hizmet eder? Bunun yanlış olduğunu anlamak zor mu? Bu görüntülerin dev ekranlarda yayınlanmasına Yeni Zelanda hükümeti tepki gösterdi. Yeni Zelanda Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Winston Peters, görüntülerin gösterilmesinin “adil olmadığını” ve ülke dışında yaşayan vatandaşlarını tehlikeye attığını söyledi. Peters’in Türkiye’yi ziyaret ederek bu konuda temaslar yapması bekleniyor.
Saldırganı muhatap alarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Çanakkale’de yaptığı konuşma da Avustralya Başbakanı Morrison’un tepkisine yol açtı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konuyu seçimler açısından kullandığı ortada. Seçimler yerel seçimler ama yerel konular, belediyecilik dışında her şey söyleniyor. Saldırganın söylediklerini cevaplayarak Avustralya, Yeni Zelanda, İngiltere ve diğer ülkelerle gerginlik yaratmak akılcı bir yaklaşım mı? Saldırgan ve saçmalıkları muhatap alınır mı? Avustralya Başbakanı Morrison Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerinin Avustralyalılar için çok rencide edici olduğunu ve böylesine hassas bir ortamda sarf edilmesinin pervasızlık olduğunu düşündüğünü belirtti. Tabii Türkiye’yi yönetenler geçmişte yine seçimler öncesinde Hollanda, Almanya ile ilişkileri germişlerdi. Demek ki Türkiye siyasetinde bunun getirisi var. Yeni Zelanda saldırısının Türkiye’de seçim malzemesi yapılması dünyada hoş karşılanmıyor. The Independent gazetesi konuyu “How the New Zealand terror attack has become a key factor in Turkey’s upcoming elections” başlığıyla verdi.
Türkiye’de iktidara yakın medya Yeni Zelanda katliamı sonrasında “Haçlı terörü” türü berbat manşetler kullandı. Terör saldırısını tüm Hristiyan dünyasına mal edecek yorumlara açık şeyler yazmak, söylemek yine tam da saldırganın istediğini yapmak olur. Köşe yazarı Akif Beki “Böyleyken, bu ırkçı terör saldırısını bütün Hristiyan dünyasına mal edebilir miyiz? Kutsal din savaşı için karşımızda birleştiklerini, öç almaya hazırlandıklarını, İstanbul’u tekrar Hristiyan şehri yaparak Bizans’ı diriltmeye geldiklerini, kapımıza dayanan bir rövanş tehlikesiyle karşıya karşıya olduğumuzu, Haçlı-Hilal savaşı başlattıklarını söyleyebilir miyiz?” sorusunu sordu. Söylenenlerin, yazılanların seçmenleri etkilemeyi amaçladığını biliyoruz ama bu çok yanlış ve tehlikeli. Böylesi hassas konular seçim amaçlı kullanılmamalı.
Dinler arası gerginliğe kapıyı aralamak yerine tüm dinlerden, kimliklerden insanların terörizme karşı birleşmeleri, tek yumruk olmaları gerekir.