Site icon Londra Gazete

Münih Güvenlik Konferansı

Dünyanın önemli güvenlik sorunlarının tartışıldığı yıllık Münih Güvenlik Konferansı 15-17 Şubat tarihleri arasında gerçekleşiyor. Bugün konferansın son günü. Münih konferansı çeşitli ülkelerden üst düzey katılımlarla dünyanın en önemli güvenlik konferansı olarak biliniyor. Bu yıl 55.’si gerçekleşen konferansa ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov,  Çin Komünist Partisi Politbüro üyesi Yang Jiechi, Almanya Başbakanı Angela Merkel gibi isimler katılıyor. Amerikan heyeti bayağı kalabalık. Konferansta Türkiye’yi Savunma Bakanı Hulusi Akar temsil ediyor. Akar, konferansın üçüncü gününde, Suriye konulu “Strateji mi, trajedi mi?” başlıklı oturumda konuşacak. Konferansa, yaklaşık 35 devlet ve hükümet başkanı, 50 ülkenin dışişleri bakanları, 30 ülkenin savunma bakanları, çok sayıda savunma uzmanı katılıyor. Uluslararası sistemde belirsizliklerin yaşandığı, sadece askeri yöntemlerle çözümlenemeyecek karmaşık güvenlik sorunlarının var olduğu bu dönemde konferansta büyük güçlerin rekabeti, yeni tehditler, uluslararası düzenin geleceği ve benzeri konular ele alınıyor.

Münih Konferansı sadece katılımcıların yaptığı konuşmalar açısından önemli değildir. Panellerdeki tartışmalar, ortaya konan görüşler elbette önemlidir. Ancak bu kadar çok önemli insanın biraraya geldiği bu platformda perde gerisinde yapılan görüşmeler, pazarlıklar da önemlidir. Kapalı kapılar arkasında yapılan ikili, üçlü görüşmeler konferansın önemli yönlerinden birini oluşturur. İki kutuplu dünyadan uzaklaştığımız, çok sayıda anlaşmazlığın yaşandığı, Donald Trump nedeniyle ABD’nin dış politikasının belirsizleştiği, Batılı müttefiklerin bu nedenle endişeli olduğu bir dönemden geçiyoruz. Münih Konferansı uluslararası aktörlere, dostlara ve rakiplere bire bir konuşma, görüş alış verişinde bulunma fırsatı sunuyor.

Konferans nedeniyle hazırlanan Münih Güvenlik Raporu 2019’da uluslararası ilişkilerin analizi yapılıyor.İlki 2015’te ve şimdi beşincisi hazırlanan raporda uluslararası düzenin yeniden yapılanmakta olduğu belirtiliyor. Raporun amacı konferansta tartışmalara zemin oluşturmak. Rapora göre büyük güçler arasında (ABD, Çin, Rusya) rekabetin yaşandığı ve liberal uluslararası düzende liderlik boşluğu olan bir dönemdeyiz. Bu süreçlerin sonucunda nasıl bir uluslararası sistemin oluşacağını bilmiyoruz. Donald Trump’ın iktidara gelmesinden bu yana Çin ile ilişkiler gerginleşti. ABD için en büyük rakip Çin’dir. Asya-Pasifik bölgesinde gerginlikler tırmanıyor. Ticaret konusunda ciddi anlaşmazlıklar var. Çin kadar güçlü ve zengin olmasa da Rusya da ABD’ye kafa tutuyor. ABD yönetimi Moskova üzerindeki baskıları artırmaya çalışıyor. ABD ve Rusya arasındaki INF Anlaşması’nın ortadan kalkması yeni bir silahlanma yarışına yol açabilir. ABD dünyanın en zengin ülkesi olmaya devam ediyor. Askeri açıdan en güçlü ülke. Ama içte ciddi sorunlar yaşıyor. Müttefiklerine güven vermiyor. Müttefikleri olmadan ABD’nin dünya liderliğini sürdürmesi mümkün mü? Trump’ın İran Nükleer Anlaşması’ndan, Paris İklim Anlaşması’ndan çekilmesi, NATO ile ilgili açıklamaları Avrupalı müttefikleri ciddi şekilde rahatsız ediyor. Trump döneminde Transatlantik ilişkiler epey zarar gördü. Avrupalılar kendi aralarındaki savunma ilişkilerini güçlendirme yollarını arıyorlar, Avrupa ordusu fikrini tartışıyorlar. Elbette Avrupa için güçlü Transatlantik ilişkileri, güçlü NATO en iyi güvenlik garantisidir. Ama Trump bilinen yaklaşımlarını sürdürecekse Avrupalılar durum değerlendirmesi yapmak zorunda kalacaklar. Raporda Antonio Gramsci’nin şu sözleri hatırlatılıyor: “Eski ölüyor ama yeni doğamıyor.” İşte Münih konferansı yukarıda kısaca özetlenen uluslararası durumu ve ne yapılabileceğini tartışıyor. Kritik bir dönemden geçmekte olduğumuza kuşku yok.

Büyük güçler arasındaki rekabete ek olarak dünyanın çeşitli yerlerinde devam eden savaşlar, krizler güvenliği olumsuz yönde etkiliyor. Yemen’deki korkunç savaş ve sivillerin trajedisi, Afganistan’da yıllardır devam eden savaş, Suriye’de çözümlenmemiş sorunlar, Ukrayna’daki gerginlikler, Venezuela’nın durumu…. Liste uzar gider. Dünyanın en istikrarsız bölgesi Ortadoğu’nun geleceği belirsiz. ABD bölgeden kısmen çekiliyor. Nasıl bir bölgesel düzen oluşacağı bilinmiyor. Tüm bu sorunlar insani krizleri, göçü beraberinde getiriyor. Dünyada istikrar ve güvenlik sağlanması için bu sorunlara çözümler bulunması gerekiyor. Umarız Münih Konferansı bu açıdan yararlı sonuçlar doğurur.

 

 

Exit mobile version