Site icon Londra Gazete

“Yeniden eğitilen” Uygur Türkleri

Dünyanın üzerinde çok fazla konuşmadığı, gözardı etmeyi tercih ettiği konulardan biri Çin’de, Uygur Özerk Bölgesi Sincan’da yaşayan Uygur Türklerinin durumudur. Bölgenin adında “özerk” kelimesi var ama gerçekte özerklik falan yok. Çin’in dünyada gücü ve öneminin artmış olması, zengin olması konunun konuşulmasını zorlaştırıyor. Kimse Çin’le takışmak istemiyor. Çin’le iyi ilişki içinde olmak istiyorsanız bu konuya dokunmazsınız. Bazı Uygurların radikal İslamcı gruplar içinde yer alması, dışta ve içte terörizme bulaşması da etkili oluyor. Kuşku yok ki bu radikal İslamcılar ve onların terör eylemleri Uygurlara büyük zarar veriyor. Uygur Türkleri konusu ve uğradıkları baskılar zaman zaman Batı basınında yer alıyor. Batılı politikacılar bazen eleştirel açıklamalar yapıyorlar. Örneğin en son Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, Çin’e gerçekleştirdiği resmi ziyaret sırasında “Uygur eğitim kampları kabul edilemez” diye açıklama yaptı. ABD’den de bazı tepkiler geliyor. Kongre’ye Trump yönetiminin Uygurlar konusunda Çin’i eleştirmesini ve “özel koordinatör” atamasını talep eden bir tasarı sunuldu.

Belki basında okumuşsunuzdur ama hatırlatalım. Çin, Uygurları kamplara göndererek “eğitimden” geçiriyor. 1 milyon civarında insanın bu kamplarda olduğu haberleri geliyor. BM Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılması Komitesi bu rakamı dile getirmişti. Tüm totaliter, otoriter rejimler vatandaşlarını “bilinçlendirme” yani beyinlerini yıkama peşindedir. Vatandaşların resmi politikalara uyumlu düşünmelerini sağlamak isterler. Çin de Uygurları “yeniden eğitmeye” karar vermiş ve bu amaçla kamplar kurmuş. İnsanlar zorla buralara götürülerek ideolojik beyin yıkamaya tabi tutuluyorlar. 21. yüzyılda bunun yapılıyor olması kabul edilebilir bir şey mi? Tabii ki değil. DW konu ile ilgili yorumunda “Çin yönetimi Sincan’da çok çirkin bir deney yürütüyor. Modern gözetleme teknolojisi ile klasik polis devleti yöntemlerini birleştirerek devasa büyüklükteki eğitim kamplarında halkın tamamını etnik kimlik ve dinlerinden uzaklaştırıyor, onlara güçlü Komünist Parti’ye acı biçimde itaat etmeyi aşılıyor” diyor.

Peki, Çin bu konuda ne diyor? Uygurların “yeniden eğitime” tabi tutulduklarını reddetmiyor. Almanya Dışişleri Bakanının eleştirel açıklamalarına cevap veren Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Uygurlara uygulanan “yeniden eğitimin” sadece Çin’i ilgilendirdiğini, Uygurlar için kurulan eğitim kamplarının “önleyici önlem” niteliği taşıdığını belirtti. Yani “Bu bizim egemenlik alanımızdır. İç işlerimize karışmayın!” demek istedi. İnsan haklarını çiğneyen tüm rejimler egemenlik arkasına saklanırlar. Yaptıklarının iç işleri olduğunu söylerler. Kanada, Almanya, Fransa, ABD Çin’e bu “eğitim” kamplarını kapama çağrısı yaptılar.

Azınlıkların hak talep etmeleri genellikle merkezi iktidarlar tarafından hoş karşılanmaz. Farklı kimlikler barındıran devletlerin bu açıdan karşılaştığı sorunları biliyoruz. Kimi ülkelerde iş karşılıklı şiddete varır ve çözüm daha da zorlaşır. Bu tür sorunları çözümlemek kolay değildir. Doğru olan insan hakları ve demokrasi, karşılıklı saygı temelinde çözüm bulunmasıdır. Çin farklı bir yol denemeye karar verdi. Terörizm ve ayrılıkçılığı buna gerekçe gösteriyor. Bu yaklaşımın olumlu sonuç vermesi mümkün değil. Todor Jivkov’un Bulgarlaştırma politikaları başarılı oldu mu? Uygurların tümünü terör zanlısı olarak görmek ve rızaları dışında kamplara doldurmak sorunları azaltmayacak artıracak. Ayrılma talebini güçlendirecek. Çin’in dünyadaki prestijini sarsacak. Terörizme karşı önlem almak başka, yığınsal olarak insanları cezalandırmak başkadır. Ulusal sorun veya etnik anlaşmazlık böyle çözümlenmez. Asimilasyon politikaları, Uygur kültürünü yok etme girişimleri, camilerin yıkılması, İslam dininin “ideolojik hastalık” olarak nitelenmesi hep hatadır. Farklılıklara saygı göstermeme, farklı olanlarla birlikte yaşayamama, illa onu kendine benzetmeye çalışma, farklı olanı potansiyel düşman olarak görme hatası ilk kez yapılmıyor. Milliyetçiliklerin çatışması durumu daha da karmaşıklaştırır. Dünyanın ve özellikle Avrupa’nın bunu dile getirmesi gerekir.

Uygurların barışçı yollardan hak talep etme mücadelelerini sürdürmeden başka çıkış yolları yok. Terör veya ayrılıkçılıkla bir yere varamazlar. Çin süper güç olma yolunda bir dev. Gerçekçi olup özerkliğin kağıtta kalmaması, hayata geçirilmesi, Çinleştirme politikalarına son verilmesi, dil ve kültürünü geliştirme, bölgenin doğal kaynaklarından payını alma mücadelesi verilmelidir. Böylesi bir mücadeleye uluslararası destek daha güçlü olacaktır.

Exit mobile version