Venezuela, zengin bir ülkenin yönetim hataları, tek adam rejimi, ideolojik yaklaşımlar nedeniyle yoksulluğa, krize ve iflasa doğru sürüklenmesine bir örnek. Ülke petrol kaynakları açısından dünyanın en zengin ülkelerinden biri. Dış ticaret gelirlerinin yüzde 95’i petrol ihracatından sağlanıyor. Rentier devlet denen bu tür ülkelerde devleti yönetenler petrol paraları ile siyasal güç satın alırlar. Bunun şekilleri farklı olabilir ama sonuç aynıdır. Venezuela’da 1999-2013 arasında iktidarda olan popülist Hugo Chavez, petrol gelirlerini yoksul kesimlere dağıtarak onların desteğini alıyor ve “sosyalizm” inşa ettiğini söylüyordu. Petrol gelirlerinin bol olduğu dönemde Küba gibi diğer bazı sol rejimlere de destek sağlıyordu. Sonuçta Chavez hastalanarak Mart 2013’te öldü. Ölmeden önce kendi yerine geçecek kişiyi belirledi. Bu kişi şimdiki Cumhurbaşkanı Nicolas Maduro idi. Zengin bir ülke devralıp onu iflasın eşiğine getiren, Chavez’in karizmasına sahip olmayan Maduro 20 Mayıs’ta yapılan seçimleri kazandı. Altı yıl daha ülkeyi yönetecek. Bu altı yıl içinde ülkenin ve halkın durumu ne olacak? Maduro daha ne kadar zaman iktidarını sürdürebilecek? Bunları bilmiyoruz. Bildiğimiz şey son zamanlarda petrol fiyatlarında gözlemlenen artışa rağmen Venezuela’nın çok derin bir kriz yaşamakta olduğudur. Bir dönem sol hareketlere esin ve umut kaynağı olan Chavezciliğin vardığı trajik nokta bir çok dersler içeriyor. Yeter ki bunları görebilelim.
Ülkenin gelirleri tamamen petrol ihracatına bağlı olduğu için 2014’te başlayan petrol fiyatlarındaki düşüş ve kötü, yanlış yönetim ekonomiyi hiperenflasyonla karşı karşıya bıraktı. Johns Hopkins Üniversitesi’nden iktisatçı Steve Hanke’ın yaptığı hesaplamaya göre Nisan’da enflasyon yüzde 18000’di. Venezuela ekonomisi derin resesyonda. 2018’de ekonominin yüzde 9.3 oranında daralması bekleniyor. Petrol üretimi azalırken dış borçların getirdiği yük ekonomiyi zorluyor. Açıklanan verilere göre Venezuela’nın petrol üretimi son 30 yılın en düşük noktasına vardı. Petrol altyapılarına yatırım yapılmadığı için üretim artırılamıyor. Ülkede dükkanların rafları boş. 2015’ten beri gıda maddeleri sıkıntısı yaşanıyor. İnsanlar ihtiyaçlarını karşılamak için Kolombiya, Brezilya gibi komşu ülkelere geçiyorlar. Sağlık sisteminde ciddi sorunlar yaşanıyor. Ekonomik ve sosyal kriz nedeniyle dış ülkelere hızlı bir göç yaşanıyor. Yüzbinlerce insan ülkeyi terkediyor. Beyin göçü ülkeyi kalifiye eleman sorunu ile karşı karşıya bırakıyor. Hükümet kredi bulmakta zorlanıyor. Kısacası nereden bakılırsa bakılsın çok zor bir tablo.
Peki, bu tablo karşısında Nicolas Maduro yüzde 68 oyla seçimleri nasıl kazandı? Bunun çeşitli nedenleri var. Popüler iki muhalif lider Leopoldo Lopez ve Henrique Capriles’in seçimlere katılmasına izin verilmemesi, muhalefetin genelde bölünmüş ve zayıf olması bu nedenler arasında. Muhalefetin bir kısmı seçimleri boykot etmeyi savunurken, diğer kısmı katılma yanlısıydı. Seçimlere katılım yüzde 46.1 gibi çok düşük bir orandı. 2013 seçimlerinde katılım oranı yüzde 80’di. Devleti kontrol etmenin getirdiği avantajları unutmamak lazım. Bir de ülkenin yoksul kesimleri devlet desteği ile ayakta kalmaya alışmış durumda. Bu yardımların devam etmesi için Maduro’ya oy verdiler. Peki, Maduro ülkenin karşı karşıya olduğu krizi, derin sorunları çözümleyebilir mi? Gerekli olan radikal ekonomik reformları yapabilir mi? Hiç kimse bu konuda iyimser değil.
Derin sosyo-ekonomik krizde, yanlış yolda olmalarına rağmen aynı yöneticiyi seçen ülkeler yavaş yavaş ölmeye mahkumdurlar. Zimbabwe halkı yıllarca Mugabe’yi seçiyordu. Sonuç malum. Maalesef Venezuela da aynı yolda ilerliyor. Maduro’nun seçimleri kazanması ülkenin uluslararası yalnızlığını artırdı. Maduro’ya destek Küba ve Bolivya’dan geldi. Brezilya, Kanada, Şili, Panama gibi ülkeler Maduro hükümetini tanımayacaklarını açıkladılar. ABD, yapılan seçimleri “düzmece” olarak niteledi. Maduro, Amerikalı bazı diplomatları ülkeden kovma kararı aldı. ABD’nin Venezuela konusunda takınacağı tavır son derece önemlidir. Washington isterse Maduro’nun işini daha da zorlaştırabilir.
2012’de Venezuelalılar dünya mutluluk sıralamasında beşinci sırada yer alıyorlardı. Bu yıl 156 ülkenin mutluluk sıralamasında Venezuela 102. sırada. Belli ki Chavez-Maduro iktidarları döneminde insanların mutluluğu mutsuzluğa dönüşmüş. Halkını mutlu edemeyen iktidar ne işe yarar?