Site icon Londra Gazete

Kore’de ne oldu?

Kuzey Kore Devlet Başkanı Kim Jong-un ile Güney Kore Cumhurbaşkanı Moon Jae-in arasında yapılan tarihi görüşmeden önemli ve olumlu bazı sonuçlar çıktı. Bu sonuçları doğru okumak ve gerçekçi değerlendirmeler yapmak önemli. Yapılan ortak açıklamayı olumlu karşılarken bunun henüz bir anlaşma olmadığını unutmamak gerek. Nihai sonucun ne olacağını şimdiden tahmin etmek zor. Müzakere sürecinin bir noktada kopması her zaman ihtimal dahilindedir. Kore’de yaşanan uzun sürecek bir müzakere sürecinin başlangıcıdır. Tarafların üzerinde anlaştığı iki temel konu var. Bunlardan birincisi yarımadada iki devlet arasında 65 yıldır devam eden ateşkes rejiminden barış rejimine geçiştir. Buna bağlı olarak bazı güven artırıcı önlemler uygulanacak. İkincisi ise nükleer silahlardan arınmadır. Nükleer silahlar geliştiren Kuzey Kore. Bu konunun esas pazarlığı ABD Başkanı Donald Trump ile Kuzey Kore Devlet Başkanı Kim Jong-un arasında planlanan görüşmede yapılacak. Bu görüşmeden ne gibi sonuçlar çıkacağını bilmiyoruz. Nükleer silahlar konusunda anlaşmaya varılamaması durumunda gerginlik yeniden artabilir.

Kuzey Kore’nin nükleer silahlar ve bu silahları ABD’ye ulaştırabilecek kıtalararası füzeler geliştirmesi yarımadayı dünyanın en tehlikeli bölgesi haline getirmişti. Kuzey Kore’nin denemeleri ve buna karşı ABD’nin aldığı askeri önlemler “Acaba Kore’de nükleer bir savaş yaşanır mı?” sorusunu gündeme getiriyordu. ABD, Kuzey Kore’ye karşı önleyici nükleer saldırı gerçekleştirebileceğini ima ediyordu. Bu tehlikeli gerginlikten uzaklaşmanın ilk sinyali Trump- Kim Jong-un görüşmesi yapılacağının açıklanması oldu. Böylece diplomasi ön plana çıkmaya başladı. ABD Dışişleri Bakanı görevine getirilen CIA eski direktörü Pompeo’nun Kuzey Kore’ye gizli bir ziyaret yaparak Kim Jong-un ile görüştüğünü öğrendik. Kim Jong-un’un Çin’i ziyaret ettiğini öğrendik. Diplomatik çarklar dönmeye başlamıştı. Diplomatik sürecin Güney Kore ayağı da olması gerekiyordu. Güney Kore Cumhurbaşkanı Moon Jae-in diplomasiye önem veriyor. İki Kore lideri arasındaki görüşme işte bu çerçevede yapıldı ve diplomatik süreç ivme kazandı. Şimdi gözler Trump- Kim Jong-un görüşmesine çevrilecek.

Bu gelişmeler karşısında akla gelen soru uzun süre tehditler savuran, nükleer denemelerle övünen Kim Jong-un’un niçin tavır değiştirdiğidir. Bu konuda bazı tahminler yürütebiliriz. Kuzey Kore dünyanın en kapalı rejimi, korkunç bir diktatörlük. Adına sosyalizm deniyor ama gerçekte devletin kurucusu Kim İl Sung hanedanının çiftliğidir. Ülke çok çok fakir. Zaman zaman açlık haberleri geliyor. Ülkeye çok sıkı uluslararası yaptırımlar uygulanıyor. Bu yaptırımlar ekonomiyi daha da zora sokuyor. Kuzey Kore’ye yardımcı olan ülke komşusu Çin’dir ama bölgede gerginliğin çok tırmanması, hele nükleer bir savaş yaşanması Çin’in işine gelmez. Trump’ın Kuzey Kore’ye yönelik tehditlerini de hesaba katmalıyız. Kim Jong-un, bu tehditlerin blöf olmadığına karar vermiş olabilir. Ekonomik baskılar, Çin’in baskıları, Trump’ın tehditleri değişimi getirmiş olabilir. Önemli olan Kim Jong-un’un “güleryüzlü” hale gelmesinin kalıcı olmasıdır. Diplomasinin çalışmaya devam etmesidir.

Kuzey Kore’nin bölünmüşlüğü farklı etnik kimlikler temelinde değil farklı ideolojiler temelindedir. Bu anlamda Kıbrıs’a benzemez, Almanya’ya benzer. Benzetme yaparken dikkatli olmak lazım. Elmalarla armutları birbirine karıştırmayalım. Kıbrıs’ta farklı etnik kimlikler arasında anlaşmazlık var. Buna etnik anlaşmazlık (ethnic conflict) denir ve çözümü çok daha zordur. Ayrıca Kıbrıs’ta nükleer silahlar yoktur. Koreliler aynı ulusun üyeleridir. Aynı dili konuşurlar. Kimlikleri aynıdır. Kim Jong-un bu çerçevede “Kore tek bir ulustur” dedi. İki farklı ideoloji ve sosyo-ekonomik, siyasi rejim arasında bölünmüş bir ulus. Tıpkı Batı ve Doğu Almanya gibi. Hem Almanya, hem de Kore İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda bölünmüştü. Sovyetler Birliği’nin koruma şemsiyesi kalkınca Doğu Almanya rejimi çökmüş ve birleşme gerçekleşmişti. Kore’de (henüz) böyle bir durum yok. Kuzey Kore rejiminin çıkarları zengin Güney Kore ile birleşme yönünde değildir. Kim Jong-un, çiftliğini, hanedanını niçin Güney Kore’ye devretsin? Ortak açıklamada “iki ülke” vurgusu yapıldığı gözden kaçmamalı. Bu nedenle “Kore birleşiyor” türü başlıklar gerçeği yansıtmıyor. Politikacılar birleşmeden söz edebilir ama Kuzey Kore’de sistem çökmediği sürece birleşme olmaz. En iyi olasılıkla iki Kore arasındaki ilişkilerde belirli bir normalleşme yaşanır. 1953’te ateşkesle sona eren savaşı bir barış anlaşmasına dönüştürebilirler. Kapalı rejimin iki devletten insanlar arasında fazla yakınlaşmaya izin vereceğini sanmıyorum. Kuzey Koreliler Güney Kore’yi görürse ne olur?

İki Kore arasındaki yumuşama olumlu bir gelişme. Umarız nükleer konuda ABD ile bir anlaşmaya varılır. Savaş yerine diplomasiye ağırlık verilmesi umut verici.

 

Exit mobile version