Halkın sokaklara dökülerek iktidarı alaşağı etmesi bazen yaşanıyor. 2000’de Sırbistan’da, 2003’te Gürcistan’da, 2004’te (ve 2014’te) Ukrayna’da, 2005’te Kırgızistan’da halkın protesto gösterileri iktidar değişikliğine yol açmıştı. Bunlara “renkli devrimler” adı verilmişti. Komplo teorilerine inananlar bu halk hareketlerinin tamamen dıştan yönlendirildiğini, emperyalizmin işi olduğunu söylediler. Aralık 2010’da Tunus’ta patlak veren ve kısa sürede Mısır, Yemen, Bahreyn, Libya, Suriye gibi ülkelere yayılarak bazı diktatörlüklerin yıkılması, kimi ülkelerde ise iç savaş ve kaosla sonuçlanan halk ayaklanmaları için de aynı şeyler söylenmişti. Bunlar da dış güçlerin işiydi. Bu tür teorilere inananlar halkların daha iyi bir düzen talebi ile diktatörlüklere, otoriter rejimlere karşı ayaklanabileceğini düşünemiyorlar. Halkın gücüne inanmıyorlar. Her yerde dış parmak, komplo arıyorlar. Bu tür durumlarda dış güçlerin hesapları, çabaları yok mu? Elbette vardır. Uluslararası siyasetin doğası böyle. Ama halklar özne olabilirler. İlla da dış güçlerin emri ile hareket etmeleri gerekmiyor. Halk hareketlerinin sonucu ne olur? Bazen iyi, bazen de kötü olur. Yani halk hareketleri illa başarılı olacak diye bir kural yok. Tüm sosyal olaylarda olasılıklar çeşitlidir ve hangi olasılığın gerçekleşeceği bir çok faktöre bağlıdır.
Ermenistan’da çoğunlukla gençler, onbinlerce insan 11 gün sokaklara çıkarak protesto gösterileri yaptı ve sonuçta hedefine ulaştı. Protestolar başkent Erivan’da başladı ve diğer kentlere de yayıldı. Protestoların hedefinde 10 yıl (2008-2018) ülkenin cumhurbaşkanı olan Serj Sarkisyan vardı. 63 yaşındaki Sarkisyan iki dönemlik görev süresi dolunca Başbakanlığa atlayarak iktidardan ayrılmak istemediğini gösterdi. Ermenistan’da 2015 yılında yapılan anayasa değişiklikleriyle cumhurbaşkanının birçok yetkisi başbakana devredilmişti. Yani başbakanlık güçlü bir mevki. Sarkisyan iki dönem kısıtlamasını aşmak için zamanında Putin’in uyguladığı formülü hayata geçirmek istedi. Putin, devlet başkanlığından başbakanlığa geçmiş sonra yeniden devlet başkanı olmuştu. Ermenistan parlamentosu Sarkisyan’ı başbakan seçti ama halk buna karşı sokaklara döküldü. Sarkisyan muhalefet tarafından yolsuzluk yapmak, ülkedeki yoksulluk sorununu çözememek ve güçlü oligarkların etkisinde politikalar izlemekle suçlanıyordu. Halkın gösterilerine 42 yaşındaki milletvekili Nikol Paşinyan liderlik yaptı. Paşinyan 22 Nisan’da gözaltına alınmıştı. İnsanlar yılmadı. Protestolar daha da büyüdü ve gösterilere askerler bile katıldı. Sonuçta Sarkisyan halkın ısrarı karşısında durumun ciddiyetini kavrayarak 23 Nisan’da “Talebinizi yerine getiriyorum” dedi ve başbakanlıktan istifa etti. Böylece kriz çözümlenmiş oldu. Halk kazandı. Bunun üzerine sokaklarda sevinç gösterileri yapıldı.
Ermenistan’da halkın sokaklara dökülmesi “renkli devrim” benzetmelerinin yapılmasına yol açtı. “Ermenistan renkli devrimle karşı karşıya mı?” türü başlıklar gördük. Umarız bu gösteriler için de “dıştan kışkırtıldı” yorumları yapılmaz. Muhalefet lideri Paşinyan gelişmeleri devrim olarak niteleyerek “Bu Ermenilerin kadife devrimidir” dedi. Kafkasları çok yakından izleyen Thomas de Waal, Foreign Policy internet sitesinde yer alan yazısında “Bazen Ermeni protestoları sadece Ermeni protestolarıdır” başlığını kullanarak “renkli devrim ve dıştan müdahale” teorilerine karşı çıktı. Eski Sovyet coğrafyasında yer alan her devrimin Rusya jeopolitiği ile bağlantılı olmadığını yazdı. Her işin altında George Soros’u aramanın doğru olmadığını vurguladı.
Peki, bundan sonra Ermenistan’ı nasıl bir gelecek bekliyor? Bunu öngörmek kolay değil. Serj Sarkisyan başbakanlıktan istifa etti ama lideri olduğu Ermenistan Cumhuriyet Partisi parlamentoda ağırlığını koruyor. Kurduğu sistem yerli yerinde. Erken parlamento seçimleri olacak mı? İnsanlar sistemin değişmesi için mücadeleye devam edecek mi? Halk siyasi gücünü gördü ama bundan sonra ne olacağını bilemeyiz. Ermenistan fakir bir ülke. Rusya ile yakın ilişkileri var. Rusya’nın ülkede askeri üssü ve askerleri var. Rusya’nın tavrı, ne yapacağı çok önemli. Rusya, eski Sovyet coğrafyasında yer alan halk hareketlerine sıcak bakmaz. Moskova, Ermenistan’daki gelişmeleri yakından izliyor. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Zakharova “Ermenistan, Rusya her zaman sizinledir” mesajını verdi. Putin’in sözcüsü Dmitry Peskov Ermenistan’ın Rusya için “çok önemli bir ülke” olduğunu vurguladı. Ermenistan’ın Rusya politikasında değişiklik olmaz ama Moskova müttefik bir ülkedeki halk hareketini kaygı ile izleyecektir.
Belli ki Ermenistan’da özellikle gençler değişim istiyor. Tabii sadece değişim istemek yeterli olmuyor. Değişimi gerçekleştirmek için örgütlenme, liderlik, program gerekir. Gerçek devrimden söz etmek için henüz erken. İlk adım atıldı. Bakalım arkası gelecek mi?