İsmail Kemal
Enerji olmadan ekonomilerimizi, yaşamımızı sürdürmemiz mümkün değil. Modern toplumlar enerji kaynaklarına ve tüketimine bağımlıdır. 20. yüzyıla damgasını vuran petrol, doğal gaz gibi fosil enerji kaynaklarıydı. 21. yüzyılın başlarında fosil yakıt kullanımımız devam ediyor ama bu tür yakıtların iklim değişikliğine yol açması bizi yeni enerji kaynaklarına yöneltiyor. Yenilenebilir enerji üretimi ve kullanımı hızla artıyor. Bu çerçevede enerji alanında bir geçiş döneminde olduğumuz ortada. Bilimsel, teknolojik ilerlemelerin sağladığı imkanlarla yenilenebilir, temiz enerji sektörü büyük hızla büyüyor. The Economist dergisi bu haftaki özel raporunda enerjideki geçiş sürecini ve bunun doğurabileceği sonuçları ele aldı. Temiz enerjinin global enerji jeopolitiğini değiştirmekte olduğunu yazdı. Çeşitli nedenlerle hepimizi çok yakından ilgilendiren bu konuya kısaca göz atalım.
Enerji jeopolitiği ne demektir? The Economist bu kavramı “enerji akışının ulusların gücü ve nüfuzu üzerindeki etkisi” şeklinde tanımlıyor. Aşağı yukarı son yüz yıla damgasını vuran petrol akışları ve bunun etkileriydi. Petrol elde etmeye, onu kontrol etmeye çalışmak, ulaşımının güvenliğini sağlamak, petrolün düşmanların elinde yoğunlaşmasını engellemeye çalışmak enerji oyununun başlıca yönleriydi. Petrol sahibi olan ülkeler zengin olurken petrolü olmayan ülkeler bağımlı konuma geliyor, petrol fiyatlarındaki artışlar onlara çok pahalıya mal oluyor, OPEC gibi tekel örgütler piyasayı büyük oranda belirliyordu. The Economist’e göre şimdi bu konuda üç önemli değişiklik yaşanıyor. Bunların birincisi ABD’nin kaya gazı ve petrolü sayesinde dünyanın en büyük gaz ve petrol üreticisi konumuna yükselmesi. İkincisi Çin’in enerji-yoğun ekonomiden uzaklaşmaya çalışması, bu çerçevede kömür ve petrol tüketiminde ciddi azalma sağlaması, yenilenebilir enerjiye yönelmesidir. Çin dünyanın en büyük fosil yakıt ithalatçısıdır ve korkunç hava kirliliği sorunları yaşıyor. Üçüncü değişiklik iklim değişiminin bizi daha az fosil yakıt kullanmaya zorlamasıdır. Paris İklim Anlaşması bu açıdan önemli bir gelişmeydi. Küresel ısınmayı azaltmak için henüz yapmamız gereken çok şey var. Şimdiye dek enerji konusunda yer altında, deniz altında, milyonlarca yıllık doğal süreçlerin ürünü olan yakıtlar önemliydi. Şimdi enerji sağlamada bilimin, teknolojinin önemli olduğu bir döneme giriyoruz. Bu durumda petrol, doğal gaz sahibi olan ülkelerin önemi giderek azalırken, teknoloji, bilim sahibi ülkelerin önemi ve gücü giderek artacak. Tabii OPEC, Rusya gibi fosil yakıt üreticileri kendilerini yeni koşullara adapte etmeye çalışıyorlar. Stratejiler geliştiriyorlar. Ama genel eğilim yenilenebilir, temiz enerji yönünde.
Yenilenebilir, temiz enerji her yerde üretilebileceği için acaba enerji kaynaklı anlaşmazlıklar, çatışmalar azalacak mı? Daha barışçıl bir döneme mi gireceğiz? Enerjide yaşanmakta olan geçiş enerji jeopolitiğini nasıl etkileyecek? Bu konu araştırılıyor. The Economist’in alıntı yaptığı Antwerp Üniversitesi’nden David Criekemans, önce kömüre ve daha sonra petrole geçişle yaşanan enerji geçişlerinin dünyayı değiştirdiğini, şimdiki geçişin de dünyada önemli değişikliklere yol açacağını söylüyor. Yaşanacak değişiklikler konusunda iyimser beklentiler içinde olanlar var. The Economist bu konuda ihtiyatlı olmak gerektiğini düşünüyor. Bu süreçte de kazananlar ve kaybedenler olacak. Kazanan ve kaybedenlerin olduğu yerde kavga, çatışma yaşanması olasılığı yüksektir. Enerji konusunda ülkeler arasında işbirlikleri gelişirken rekabet ortadan kalkmayacak. Temiz enerjiye hızlı geçiş konusunda yarış yaşanacak. Çin bu konuda çok iddialı. AB de iddialı. ABD’nin hangi yönde ilerleyeceği ise belli değil. Donald Trump ve taraftarları küresel ısınmaya inanmıyorlar. Demokratların önemli kısmı yenilenebilir, temiz enerjiyi destekliyorlar. Bu iki kesim arasında mücadele var. Bu mücadeleyi kimin kazanacağı ABD’nin enerji konusundaki yönünü tayin edecek. ABD’nin katkısı olmadan küresel ısınma ile etkili mücadele zor olur.
Belli ki dünyamızın petrol ve doğal gaza bağımlılığı giderek azalacak. Birinci Dünya Savaşı öncesinde İngiliz donanmasının kömürden petrole geçmesi ile petrol büyük önem kazanmış, savaşlara neden olmuştu. Yeni dönemde bizi neler bekliyor? İşbirliği mi, yoksa rekabet mi ön plana çıkacak? Küresel ısınma ile mücadele konusunda fazla vaktimiz kalmadı. Gezegenimiz ısınıyor. Bunun doğurduğu ciddi tehlikeler var. Temiz enerji konusunda acele etmemiz gerekiyor. Bu alanda teknolojiler hızla ilerliyor. Enerjide yaşanacak geçişin jeopolitik sonuçlarını iyi düşünüp tartışmamız lazım. The Economist’in bu haftaki özel raporunu okuyun derim.