Yazının başlığını The Guardian gazetesinde çıkan Julian Coman’ın “What can save the European Union?” başlıklı uzun yazısından aldım. Coman, Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri öncesinde İtalya, Fransa ve Belçika’yı gezmiş. Siyasetin ve seçmenlerin nabzını tutmuş. İkinci Dünya Savaşı sonrasında hayata geçirilen Avrupa’yı birleştirme rüyasının sona erip ermediğini soruyor. Yaşlı kıtada AB’nin geleceği konusunda karamsarlık yaygın. AB karşıtı güçler AP seçimlerinde önemli başarılara imza atmaya hazırlanıyor.
AP seçimleri öncesinde durum ne? İngiltere’de AB’ye karşı çıkışın uzun bir geçmişi var. Nigel Farage’ın liderliğini yaptığı UKIP (Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi) AP seçimlerinde başarılı olmayı bekliyor. Fransa’da Marine Le Pen liderliğindeki aşırı sağ Ulusal Cephe AP seçimlerini birinci sırada bitirebilir. Böylece Almanya ile birlikte AB’nin motoru sayılan bir ülkede AB karşıtları zafer kazanmış olacak. AB’nin mimarlarından Jean Monnet’in kemikleri sızlayacak. Unutmayalım, AB’yi kurarken Fransızların amacı Almanya tehlikesinden kurtulmaktı. 2014’te Fransız seçmenlerin çoğunluğu AB karşıtı, aşırı sağ bir partiye oy vermeye hazırlanıyor.
AB karşıtılığı kıtanın tümüne yayılmış durumda. Julian Coman’ın aktardığı gibi İtalya’da Beppe Grillo’nun AB karşıtı “Beş Yıldız Hareketi” AP seçimlerinde yüzde 25 civarında oy alabilir, 20-30 sandalye kazanabilir. Danimarka halkı geleneksel olarak AB’ye destek veriyordu. Şimdi durum değişti. AB karşıtı, yabancı düşmanı Danimarka Halk Partisi de AP seçimlerinde yüzde 25 civarında oy alabilir. Danimarkalılar “AB bizi çok kucaklamasın, biraz daha bağımsız olalım” diyorlar. “Brüksel’den bağımsız olma” duygu ve talebi Avrupa’da yaygın. Hollanda, Avusturya, Finlandiya ve Doğu Avrupa ülkelerinde aşırı sağ, yabancı düşmanı, ırkçı partilerin oylarında ciddi artış bekleniyor. Kısacası, Avrupa genelinde Brüksel’e ve Strazburg’a ciddi tepki var. Aşırı sağ partiler bu tepkiyi oya dönüştürmeye hazırlanıyor.
Yunanistan, ekonomik krizden en fazla etkilenen ülke oldu. Yunan halkı büyük acılar çekti ve çekiyor. Bu ülkede AB’ye oluşan tepki sadece aşırı sağı değil, popülist solu da güçlendirdi. AP seçimlerinde AB’yi soldan eleştirerek başarı kazanacak parti Yunanistan’daki SİRİZA olacak. Kemer sıkma politikalarından kurtulma vaad eden parti en çok oyu alacak. Aşırı sağ Altın Şafak örgütü de oylarını artıracak. Ekonomik krizden büyük darbe alan, AB kararı ile bankalardaki paralarına el konulan Kıbrıslı Rumlar’da aşırı sağın güçlenmesi beklenmiyor. Anketler aşırı sağın yüzde 2 civarında oy alacağını gösteriyor. Kıbrıslı Rumlar tepkilerini oy kullanmayarak göstermeye hazırlanıyorlar. AP seçimlerine katılım oranının düşük olması bekleniyor. Siyasi partiler katılımı artırmak için yoğun çaba harcıyorlar. 25 Mayıs’ta büyük olasılıkla yine DİSİ 2, AKEL 2, DİKO 1 ve EDEK 1 sandalye kazanacak. DİSİ’nin 3 sandalye çıkarması olasılığından söz edilse de kolay değil.
AP seçimlerine kısa süre kala anketler Avrupa genelinde AB karşıtı partilerin toplam oyların üçte birini alabileceğini ve 751 sandalyeden 200’ünü kazanabileceğini gösteriyor. Avrupa genelinde seçimlere katılım oranının düşük olması bekleniyor. Bu sonuçlar gerçekleşirse AP’de aşırı sağ partilerin grubu olacak. Gelinen aşamada Avrupalılar AB projesine ve AP’ye ilgi göstermiyor. Julian Coman, bu tablo karşısında AB’nin kurucu babaları Robert Schuman, Jean Monnet, Altiero Spinelli’nin “How did Europe lose its way?” (Avrupa nasıl yolunu kaybetti?) sorusunu sorabileceklerini yazıyor.
Beş yıldır devam eden ekonomik kriz Avrupa halklarını derinden sarstı. Üretim büyük darbe aldı. İşsizlik arttı. Dünya ekonomisinin merkezi Çin, Hindistan, Brezilya, Endonezya gibi ülkelere kaydı. Avrupalıların gelecek güvencesi kayboldu. Bu durumda insanlar yabancı düşmanlığına yöneliyor. Avrupa düzeyinde dayanışma fikrinin yerini aşırı sağ düşünceler alıyor.
Avrupa Parlamentosu’nu Avrupa halklarının gözünde düşüren önemli faktörlerden biri de milletvekillerinin aldığı çok yüksek maaşlar ve diğer haklarıdır. AP’nin Avrupalı vergi mükelleflerine faturası çok yüksek. Sadece AP üyelerinin Strazburg’la Brüksel arasında gidip gelmelerinin yıllık faturası 180 milyon Euro. Ekonomik kriz ve işsizlik içinde kıvranan insanlar bunlara tepkisiz kalmıyor. Bu kadar pahalıya mal olan AP’nin ne işe yaradığı sorgulanıyor. AP’nin yetkilerinde belirli artış oldu ama bildiğimiz anlamdaki parlamentolara benzemekten çok uzak. AB’de esas yetkiler Avrupa Komisyonu’ndadır. Euro krizi devam ederken AP’nin pek bir rolü olmadı. Julian Coman’ın vurguladığı gibi AB tarihinin en büyük krizinde bir rol oynayamamışsa AP’ye ne gerek var? İnsanlar bu soruyu soruyor.
Büyük sorunların çözümü konusunda AB karşıtlarının ciddi alternatif önerileri var mı? Yok. Popülizmin ötesine geçmiyorlar. Ne var ki, AP seçimlerinde popülizm başarılı olacak gibi. Avrupa entegrasyonu fikri iyi bir fikir. Ama uygulamada ciddi hatalar yapıldı. Ekonomik kriz bu projeye büyük darbe vurdu. Bundan sonra işler daha zor olacak.