Site icon Londra Gazete

İran’ı anlamaya çalışmak

Son günlerde dikkatler İran üzerinde yoğunlaştı. 28 Aralık’ta İran’ın ikinci en büyük şehri Meşhed’de başlayıp kısa sürede başkent Tahran dahil bir çok şehre yayılan protesto gösterileri sürpriz oldu. Gösterilerin başlangıçtaki amacı ülkedeki hayat pahalılığı, işsizlik, yolsuzluk gibi sorunları protesto etmekti. Ancak yayıldıkça rejim karşıtı gösterilere dönüştüler. Olaylarda en az 21 kişinin hayatını kaybettiğini, binlerce insanın gözaltına alındığını biliyoruz. Böylesi durumlarda olayların nedenlerini anlamaya çalışırız. İran’da yaşananları basit analizlerle anlamak mümkün değil. Hele “bunun arkasında ABD var” türü komplo teorileri ile anlamak hiç mümkün değil.

Ortadoğu’da yaşanan her şeyi ABD ile açıklamaya çalışmak, halkların kendilerinin özne olamayacağını, harekete geçemeyeceğini, iç dinamiklerin önemsiz olduğunu varsaymak yanlış bir yaklaşımdır ama maalesef yaygındır. Komplo teorilerinden kurtulamıyoruz. Taha Kılınç’ın yazdığı gibi “halk kitlelerinin sokağa çıkması her zaman “komplo” olmak zorunda değil.” “Herhangi bir Müslüman ülkede ortalık karıştığında, sırf bu durumu kendi lehine çevirmek isteyen dış güçler üzerinden bir okuma yapmak, -moda tabirle- “resmin tamamını” gözden kaçırmamıza yol açabilir. Sosyolojiyi, yerel şartları ve o ülkenin durumunu göz önüne almadan yapılan ezbere yorumlar, tahminden öteye gidemez. Hele bu ülke, İran gibi, sevenlerin ezbere sevdiği, sövenlerin de ezbere sövdüğü, hakkında gerçekten çok az şey bilinen bir ülke ise… Ortadoğu’daki çok unsurlu denklemi aynı anda göz önüne getirip, İran’ı doğru yere koyabilmek gerekiyor.” Kısacası İran’daki gelişmelerin nedenleri karmaşıktır.

Böylesi durumlarda önce ekonomiye bakmak gerek. Göstericilerin ilk sloganları ekonomi ağırlıklıydı. İran dünyanın en büyük 29. ekonomisi. 2016’da İran ekonomisi yüzde 7.4 oranında büyüme kaydetti. Bu iyi bir oran. Büyüme büyük oranda petrol ve doğal gaz ihracatıyla bağlantılı. İran petrol ve doğal gaz kaynakları açısından çok zengin ancak uluslararası yaptırımlar ve petrol fiyatlarındaki düşüş ekonomiyi olumsuz yönde etkiledi. Büyük güçlerle nükleer anlaşmaya varılması sonrasında bazı yaptırımlar kaldırılmış olsa da hala uygulanan yaptırımlar dış yatırımları teşvik etmiyor.  Enflasyon yüzde 12 civarında. Dünya Bankası verilerine göre 2009-2013 döneminde yoksullukta düşüş oldu ama 2014’ten itibaren artmaya başladı. 8.2 milyon insanın günlük geliri 5.50 doların altında. Resmi verilere göre işsizlik yüzde 12.4 seviyelerinde. Ancak gerçek işsizlik oranı büyük olasılıkla daha yüksek. Gençler arasında işsizlik oranının oldukça yüksek olduğu kesin. Cumhurbaşkanı Ruhani, nükleer anlaşma ile ekonominin iyileşeceği vaadinde bulunmuştu. Bu beklenti gerçekleşmedi. Halk kitleleri bu nedenle öfkeli.

Elbette protesto gösterilerinin siyasi nedenleri de var. Atılan sloganlar bunu ortaya koyuyor. İran bir teokrasi. Din adamları tarafından dini esaslara göre yönetiliyor. Gerçek güç dini lider Ayetullah Hameney’in elinde. Dini kurumlar ekonomik olarak çok güçlü. Ama İran halkının eğitim düzeyi oldukça yüksek. Modern iletişim araçlarıyla dünyadaki gelişmelerden haberdardırlar. Genç ve dinamik bir nüfus sözkonusu. Teokrasinin topluma geçirdiği kalıbın dar gelmesi kaçınılmazdır. İran’ı Suudi Arabistan gibi ülkelerle karıştırmamak gerek. Arada önemli farklılıklar var. İranlılar memnun olmadıkları zaman sokaklara çıkıp protesto gösterileri yapabilen bir halk. Bunu yapmaları için ABD’den işaret almalarına gerek yok. Son gösteriler konusunda ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Netanyahu’nun yaptığı açıklamalar dini lider Hameney’in “dış güçler” tezini güçlendirmek dışında bir işe yaramamıştır. Trump ağzını kapatsa daha iyi eder. İran halkı dıştan emir almayı sevmez. Bağımsızlığına düşkündür. Halk hem ekonomik durumun iyileşmesi, hem de özgürlüklerin genişlemesi özlemi içindedir. İran’da değişim olacaksa bunu halk yapacak.

İran’daki ekonomik ve siyasi duruma baktığımızda halkın protestoları için yeterli nedenler olduğunu görürüz. Son protesto gösterilerinin nedenleri dışta değil içtedir. “İran’da ne oluyor?” sorusunun cevabını ülkenin sosyo-ekonomik, siyasi durumunda aramak gerek. Ülkeyi yönetenler durumu düzeltme yönünde gerekli adımları atmazlarsa yine protestolarla karşılaşacaklar. 1979 İran İslam Devrimi’nden bu yana ülkede üç büyük protesto dalgası yaşandı. Dördüncüsü niçin yaşanmasın? Umarız yönetenler herşeyi dış güçlerle açıklama yanlışlığını yapmaz, protestocuların verdiği mesajları iyi incelerler. Devrim Muhafızları Komutanı  Caferi, protesto gösterilerinin bittiğini ve göstericilerin ‘yenildiğini’ söylemiş. Göreceğiz. En akıllı yol halkın taleplerini karşılama yönünde adımlar atmak, ekonomiyi çeşitlendirmek, istihdamı artırmak, özgürlükleri genişletmektir.

 

 

Exit mobile version