Site icon Londra Gazete

Dünyada demokrasinin durumu

Dünyada demokrasinin zor bir dönemden geçmekte olduğu iyi biliniyor. Ciddi meydan okumalarla karşı karşıya. Samuel Huntington demokrasinin dünyaya yayılması konusunda “dalga” metaforunu kullanmıştı. Bilindiği gibi Huntington demokratikleşmede üç dalgadan söz eder. Her dalganın arasında demokraside gerileme, bazı kazanımların kaybedilmesi meydana gelir sonra yine demokratikleşme dalgası başlar. Üçüncü dalga 1970’li yıllarda başlamıştı. Sovyet sisteminin yıkılmaya başladığı 1989’dan 2005’e kadar demokrasinin yayılıp güçlendiğini görürüz. Freedom House’a göre 1990’da demokratik olarak nitelenen ülkelerin sayısı 76 iken 2005’te 119’a yükseldi. Aynı dönemde Freedom House’un “özgür” diye nitelediği ülkelerin sayısı 65’ten 89’a yükselmişti. Otoriter güçler bu gelişmelerden memnun değildi ve “direnişlerini” artırmaya başladılar. Sonuçta otoriter rejimlerin yükseldiği bir döneme girildi. Otoriter eğilim tüm dünyaya yayıldı. Medyanın özgürlüğünü kaybetmesi, hukuk devletinin zayıflatılması, kuvvetler ayrılığının kuvvetler birliğine dönüştürülmesi, korkunun topluma hakim kılınması bu tür rejimlerin ortak özellikleri. Diğer ortak özellik tek adam sistemi oluşturulmasıdır. Çin lideri Xi Jinping, Rusya lideri Putin hemen akla gelen isimler. Batı ülkelerinde otoriter-popülist partilerin yükselişi, Donald Trump gibi politikacıların iktidara gelmesi aynı dönemin özellikleri. Demokrasinin gerilediği, otoriterliğin güçlendiği bir dönemden geçiyoruz.

Pew Araştırma Merkezi, dünyada demokrasinin durumunu araştırdı. Araştırma 38 ülkede 16 Şubat-8 Mayıs 2017 tarihleri arasında, 41 953 kişinin katılımıyla yapıldı. Araştırmann sonuçlarına göre son yıllarda demokrasinin geleceği konusunda kaygılar artmış durumda. Popülizmin, otoriterliğin yükselişi liberal demokrasinin geleceği konusundaki güveni sarstı. Demokrasinin geriye çekildiği, yerleşik güçlü demokrasilerin bile risk altında olduğu inancı yaygınlaştı. Bu duruma rağmen halk arasında demokrasiye destek devam ediyor. Araştırmanın yapıldığı 38 ülkede temsili demokrasinin iyi olduğunu düşünenlerin ortalama oranı yüzde 78, kötü olduğunu düşünenlerin yüzde 17. “Güçlü lider” yönetiminin iyi olduğunu düşünenlerin ortalama oranı yüzde 26, kötü olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 71. Askerlerin ülkeyi yönetmesinin iyi olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 24, kötü olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 73.

Demokrasiye daha güçlü destek veren ülkeler genelde refah düzeyi yüksek olan ve demokratik sistemin iyi çalıştığı ülkeler. Eğitim düzeyi düşük olanlar, idelolojik sağcılar, demokrasinin çalışmasından memnun olmayanlar, demokratik olmayan alternatifleri düşünmeye hazır. Ülkeler bazında baktığımızda Kanada’da temsili demokrasiye bağlı olanların oranı yüzde 44, daha az bağlı olanların oranı yüzde 42, demokrasiye karşı olanların oranı yüzde 7. Bu konuda Türkiye’ye bakalım. Türkiye’de temsili demokrasiye bağlı olanların oranı yüzde 27, daha az bağlı olanların oranı yüzde 54, demokrasiye karşı olanların oranı yüzde 12. Bu rakamlar Türkiye için kaygı verici. Bir AB ülkesi olan Macaristan’da benzeri bir durum var. Macaristan’da temsili demokrasiye bağlı olanların oranı yüzde 18, daha az bağlı olanların oranı yüzde 60, demokrasiye karşı olanların oranı yüzde 15. Global ortalamalar şöyle: Temsili demokrasiye bağlı olanların oranı yüzde 23, daha az bağlı olanların oranı yüzde 47, demokrasiye karşı olanların oranı yüzde 13. Kıtalar bazında temsili demokrasiye en güçlü destek Kuzey Amerika ve Avrupa’dan geliyor. Ancak zengin ve demokratik Batı ülkelerinde bile demokratik olmayan modellere destek verenler var. Macaristan’da askerlerin ülkeyi yönetmesinin iyi olacağını düşünenlerin oranı yüzde 14, “güçlü lidere” verilen destek yüzde 24. Aynı rakamlar Japonya’da yüzde 15 (ordu), yüzde 31 (güçlü lider.) Yunanistan’da ordu yönetimine destek verenlerin oranı yüzde 8, güçlü lidere destek verenlerin oranı yüzde 12. Araştırmanın sonuçlarına göre demokratik olmayan modellere verilen destekte eğitim düzeyi ve ideoloji önemli. Veriler daha düşük eğitime sahip olanların demokratik olmayan rejimlere daha çok destek verdiği yönünde. İdeolojik sağda olanlar “güçlü lider” modeline daha fazla destek veriyorlar.

Demokrasilerde halk arasında hükümetlere ve sisteme, yerleşik siyasi partilere güvende düşüş gözlemleniyor. Bu da otoriter-popülistlerin işine yarıyor. Demokrasinin yeniden yükselişe geçeceği yeni dalga ne zaman başlayacak? Bilemeyiz ama başlayacağı kesin. Önemli olan bizim bu yönde mücadele vermemiz. Taha Akyol’un yazdığı gibi “bireyin özgürlüğüne öncelik veren, hukukun üstünlüğünü benimseyen, kuvvetler ayrılığına dayanan demokrasiden başka güvenli bir yol yoktur; bunu kalbimizle ve aklımızla benimsemeliyiz.”

 

Exit mobile version