Site icon Londra Gazete

Genelevler kapanır mı?

Değerli okurlarımız,

Haftalardır sevgili gazeteci arkadaşım Figen Güneş ile birlikte araştırdığımız ve bu hafta manşetten verdiğimiz, genelevleri konu alan haberimizin bazı kesimlerin tepkisini çekeceğini biliyorum.

Sauna reklamları aldığı için bazı kesimlerin acımasız eleştirilerine maruz kalan bir gazetenin çalışanı olarak, yaptığımız bu haberle de, saunaları teşvik ettiğimiz gerekçesiyle suçlanacağımız, hatta hedef gösterileceğimiz kuşkusuz. Sauna ilanları alan gazetelere reklam verilmemesi yönünde geçmişte yürütülen kampanyaların devamı niteliğinde yeni kampanyalar bile başlatılabilir. Ancak ne kadar tepki verilirse verilsin, saunalara talebin reklamla veya haberle teşvik edilemeyeceğinin eminim herkes farkındadır.

Bir kadın olarak, kadın bedeninin para karşılığında acımasızca kullanılmasına ben de karşıyım. Kadın hassastır, duygusaldır, narin bir çiçektir, estetik ve güzelliğin sembolüdür. Duygusal zekasıyla üstesinden gelemeyeceği sorun yoktur kadının. Aynı anda hem iş kadını, hem ev kadını, hem eş, hem de anne olabilmeyi başarabilecek, doğa üstü bir donanıma sahiptir kadın. Arzularını ve dürtülerini kontrol altında tutmayı başarabilen kadın, herşeyden önce sevgi doludur ve sevginin gücüne inanır. İçinde sonsuz bir sevgi barındıran kadına ancak sevgiyle yaklaşılmalıdır, parayla değil.

Çeşitli nedenlerle bedenini satmak durumunda kalan kadınlara, para ödeyerek -hiçbir vicdani çatışmaya girmeksizin- cinsel açıdan tatmin olma yolunu tercih eden erkekler var olduğu sürece, ne yazık ki sauna adı altında seks ticareti yapan mekanlar para kazanmaya devam edecek. Öyleyse işe gazete reklamlarını protesto etmek yerine erkeklerin bilinçlenmesini sağlayacak projeler üzerinde çalışarak başlamak gerekmiyor mu?

Namus kavramının sadece kız çocuklarının omuzlarına yüklendiği, erkeklerin ise çocukluk yaşlarından itibaren, ‘erkek adamın elinin kiridir’ gibi sözlerle cesaretlendirildiği bir toplumda, kadınların adeta et ve balık pazarındaymış gibi pazarlandığı, erkeklerin de hiç utanç duymadan ve vicdan azabı çekmeden ellerini kollarını sallayarak girip, çıktıkları mekanlara olan talebin sona ermesi beklenemez.

Erkeklerin çoğu zaman, belki de bilinç altlarına attıkları, vicdani çatışmalarını, doğa kanunlarıyla bağdaştırarak bastırmaya çalıştıklarını düşünüyorum. ‘Ne yapalım allah böyle yaratmış’, ‘Erkekler üremek için programlanmışlar’, ‘Biyolojik olarak imkansızdır, erkeğin tek eşli olması’….gibi bir çok saçma sapan bahanenin altına sığınan erkekler, insanoğluna, doğadaki diğer canlılardan farklı olarak duygu ve düşünce gücü verildiğini unutuyorlar. Biz insanız. Sadece bize bahşedilen duygu ve düşünce gücümüzle ahlaki ve toplumsal değerlerimize sahip çıkabilir, doğal dürtülerimizi kolaylıkla kontrol altına alabiliriz. Ama ille de  kendinizi doğadaki diğer canlılarla kıyaslamak istiyorsanız, doğadaki dişi canlıların hayatları süresince sadece bir erkekle çiftleşmedikleri gerçeğini de göz ardı etmemelisiniz. Arılar her çiçekten bal alıyorlarsa, çiçekler de üstlerine konan bütün arılara bal veriyorlar. Bir tek pilavla ömür geçmeyeceğini düşünüyorsanız, eşleriniz ve kızlarınızı bir tek pilava mahkum etmenin adaletsizliğini de idrak edebilmelisiniz.

Aslında bu konuda da asıl görev yine biz kadınlara düşüyor. İşe öncelikle erkek çocuklarımıza sevginin gücünü öğreterek başlamalıyız diye düşünüyorum. Bir erkek çocuğu annesi olarak, cinsel dejenerasyonla mücadele konusunda üzerime düşeni fazlasıyla yapacağıma inancım sonsuz. Elbette, oğlumun, duygusal açıdan dejenere olmuş kızlara aşık olup acı çekmemesini umut ederek. Çünkü ardı ardına hayal kırıklığı yaşayan kadınlar da zamanla duygularını kaybedip bilinç altlarına attıkları intikam duygusuyla tıpkı erkekler gibi acımasız olmaya başlıyor, duygusal dejenerasyona uğruyorlar.

Hayvanların evcilleşerek insani davranışlar sergilediği günümüzde, hayvanlar alemine özenerek yaşamak da, sevdiğimiz insana sevgiyle dokunmanın hazzını yaşayamak da bizim elimizde.

Kalbimiz, beynimiz ve duyularımızın birlikte hareket ettiği sevgi dolu bir hayat süren sağlıklı bir toplum olmak dileklerimle…

Exit mobile version