Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı garantiler konusunda açıklama yaptı. Açıklamasında garantörlük konusuna da değinen Akıncı, garantilerin en son bölümde ele alınacak ve İngiltere, Yunanistan ve Türkiye’yi de ilgilendiren boyutu olan bir konu olduğunu, çünkü söz konusu ülkelerin imzası olmadan anlaşmanın herhangi bir noktasında değişikliğe uğratılamayacağını söyledi.
Biz o konuyla ilgili olarak kendi düşüncelerimizi Rum tarafıyla paylaştık, kamuoyuna da bazı mesajlarımız oldu. Ancak şöyle bir durum var bunun çok iyi anlaşılması lazım; “Artık çağdaş bir ülke oluyoruz”, “Avrupa Birliği’ne bağlı bir ülke oluyoruz”, “güvenceye ne gerek var”, “garantiye ne gerek var” gibi kestirmeci yaklaşımlara Kıbrıslı Türklerin rağbet etmeyeceğini ben defalarca vurguladım. Yani bizim 1960’lardan gelen ve çok haklı olduğumuzu düşündüğümüz yaşandıklarımız var. Bir ortak devlet kurduk, bir anayasa oluşturduk fakat hemen 1 yıl sonra bu anayasa 13 önemli maddesinin değiştirilmesi talebiyle karşı karşıya kaldık. Öyle bir durum çıktı ki bu anlaşmaya imza atanlar bu anlaşmayı hazmetmediler ve hemen onu nasıl değişiriz telaşına düştüler. Güneyde ki bazı gelişmeleri göz ardı edemeyiz. Birisi çıkıp diyor ki; “Kıbrıslı Türklere dönüşümlü başkanlık veremeyiz. Böyle bir durum olamaz.” Diğerleri ki bunları yabana atabilecek bir konumda değiliz özellikle Mayıs seçimlerinden sonra, Rum tarafındaki parlamentodaki dağılıma baktığımızda kimlerin güç kaybettiği, kimlerin güç kazandığına da baktığımızda bir takım haklı endişelerimizin olması gayet doğaldır. Şunu söylemek istiyorum, parlamentoda güç kazandığını gördüğümüz bazı oluşumlar, iki kesimli, iki toplumlu kavramına bile ilkesel olarak karşı çıkıyorlar. İlkesel olarak buna karşı çıkanlar, yarın biz bunu hazmedemedik bu yüzden bu federasyon yürümez, yürümemeli diyebilecekleri noktada caydırıcı bir güç olması lazım.
“KIBRIS TÜRK HALKININ HAKLI KAYGILARI VARDIR”
“Her şey olup bittikten sonra birilerinin gelip bir şey yapmasından bahsetmiyorum ben. Buna tevessül edebilecek olanların caydırıcılık unsuruyla karşı karşıya kalacaklarını bilmeleri lazım. Bu çok önemli bir konudur. Dolayısıyla Kıbrıs Türk halkı açısından olay sadece güvence boyutuyla ilgili değil bunun yanı sıra, birlikte kuracağımız federal statünün yaşayabilirliğinin bir şekilde garanti altına alınması meselesidir. Tabi bunun en büyük güvencesi ve garantisi bu anlayışın her iki toplumun yüreklerinde yeşermesidir. Bunu kalıcı yapacak olan ve geleceğe taşıyacak olan anlayış kesinlikle budur. Ama bunu yüreğinde hissetmeyen, beyninde taşımayan, federasyona ilkesel olarak karşı çıktığını söyleyen önemli bir grup varsa biz bunu görmezden gelemeyiz. Onların da bir şekilde caydırıcılık unsuruyla karşı karşıya kalacaklarını bilmemiz lazım. Dolayısıyla ben öyle inanıyorum ki, akıl ve mantık yolunda giderek bir tarafın kaygılarının, öbür taraf içinde tehdidi oluşturmayacak tarzda bir çıkış yolu bulunabilir. Biz bu düşüncelerimizi Sn. Anastasiadis dahil herkese aktarıyoruz. Bunlar Kıbrıs Türk halkının haklı endişeleridir. Bunlara değer vermeyen ya da haklı bulmayan anlayışların verimli düşünceler olmadığı kanaatindeyiz.” (HaberKıbrıs)