New York Eyalet Üniversitesi Denizcilik Koleji’nde eğitim veren Prof. Dr. Mark Meirowitz CNN TÜRK’e konuştu. Meirowitz, “Ersin Tatar’ın iki devletli yaklaşımı yeni ve yaratıcı bir fikir. Bu yaklaşıma bir şans verilmeli” dedi.
Cenevre’deki gayri resmi Kıbrıs zirvesini CNN TÜRK’e değerlendiren Prof. Dr. Mark Meirowitz, “İngilizlerin direkt hukuki olarak KKTC’yi taşıyacağını düşünmüyorum. Fiili bir hamle yapabilirler, ambargoyu kaldırmak gibi. Bu ambargo Kuzey Kıbrıs halkını izole ediyor. Dünyada bunun eşi yok” dedi. Dış haberler muhabiri Hilken Doğaç Boran’ın özel röportajı.
Ersin Tatar ve Nikos Anastasiadis Kıbrıs sorununa iki farklı çözüm önerisi ile yaklaşıyor. Tatar iki egemen devletli bir çözüm istiyor, Anastasiadis ise Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında bir federasyon kurulmasını destekliyor. Bu yaklaşımları nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce hangisi daha iyi? Hangisi Kıbrıs sorununa kalıcı bir çözüm getirebilir?
MEIROWITZ: Cumhurbaşkanı Tatar yeni bir vizyon ve fikirle seçildi. 50 yılı aşkındır başka fikirleri, federasyon ihtimalini ve BM’nin iki bölge ve iki toplum yaklaşımını tartışıyoruz. Bir sonuç alamıyoruz. Rum kesimi Annan planı ve devamındaki 5 planı da reddetti. Kıbrıslı türkler bunu kabul etti ama rumlar etmedi. Bu yüzden yeni bir yaklaşımın vakti geldi. Başkan Tatar’ın yeni yaklaşımına bir şans vermeliyiz. Tarihi bağlamda değerlendirmek gerekirse rum kesimi Yunanistan ile birleşme yani Enosis istiyordu, Türkler ise taksim yani bölünmeyi destekliyordu. Yanlış hatırlamıyorsam dönemin İngiliz dışişleri bakanı Jack Straw müzakerelerin sonunda “Bu sorunun tek çözümü çift devletli yaklaşımdır” demişti. Yani bu yaratıcı bir fikir ve anlaşmazlık buradan çıkıyor. BM kararlarındaki çift bölge, çift toplumlu yaklaşımın dışına çıkmalı ve yeni fikirler getirmeliyiz. Bence böyle ilerleyebiliriz. Tarafların herhangi bir şeyi kafadan reddetme-mesi gerektiğini düşünüyorum. Açık tartışma ve müzakereler ile ada halkının çıkarına bir çözüm bulunmalı.
Cenevre’deki gayri resmi zirveden önce İngiliz basını hükümetin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanıyabileceğini yazdı. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? İngiltere böyle bir hamle yapar mı? Yaparsa bu Kıbrıs sorununu nasıl etkiler?
MEIROWITZ: KKTC’de birçok İngiliz vatandaşı ve emekli İngiliz yaşıyor. Bazı mahallelerde insanlar İngiliz aksanıyla konuşuyor. İngilizlerin adada iki askeri üssü var. Biri Rum kesiminde diğerinin büyük bölümü ise KKTC sınırları içinde. Peki bu üslere ne olacak? Brexit de etkili bir faktör. Kıbrıs Cumhuriyeti AB üyesi ama İngiltere artık değil. Kuzey İrlanda meselesi basına çok yansıdı ama Kıbrıs meselesi ve İngiltere’nin buradaki yaklaşımı da çok büyük bir mesele. İngilizler de böyle düşünüyor. Soruna cevap vermem gerekirse, İngilizlerin direkt hukuki olarak KKTC’yi taşıyacağını düşünmüyorum. Fiili bir hamle yapabilirler, ambargoyu kaldırmak gibi. Bu ambargo Kuzey Kıbrıs halkını izole ediyor. Dünyada bunun eşi yok. Ambargo ve boykotlar kaldırılırsa özgür ticari etkileşimin önü açılır. Direkt uçuşlar, gemi yolculukları başlayabilir. İngilizler böyle ufak bir hamleyle çıkmaza müdahale etmeye başlayabilir. Tayvan’da da benzer bir durum var. Komünist Çin tanımıyor ama ABD fiilen hatta neredeyse hukuken tanıyor. Yani birçok yolu var bunun. İngilizlerin Brexit sonrası çözmesi gereken birçok sorunu var. Tabii ki Yunanistan hükümetini de kendilerinden uzaklaştırmak istemiyorlar. Orada yaşayan vatandaşları da var. Aslında doğru bir çözümle bu bir kazan-kazan durumu olabilir. Hem ada halkı, hem ingilizler hem de dünya için. Çözüm odaklı, yaratıcı ve gerçekçi yaklaşmaları gerek. Soruna dönecek olursam bence yeni fikirler ortaya atmak iyi bir yaklaşım. Cumhurbaşkanı Tatar çok proaktif yaklaşıyor. Bu yaklaşımı desteklenmeli, yerilmemeli.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres zirveyle ilgili beklentilerinin “gerçekçi” olduğunu söyledi. Ancak aynı zamanda taraflara masaya “yaratıcılık” getirme çağrısı da yaptı. Şu ana kadar izlenimleriniz nedir? Sizce bu zirve resmi müzakerelere vesile olur mu? Olursa Kıbrıs sorunu çözülür mü?
MEIROWITZ: Bence bu tartışmaların kilit noktası gayri resmi olmaları. İsviçre’deki önceki konferanslar gibi değil. Bu da olmalı ama öncesinde temeli atılmalı. Yeni bir dünyadayız, Brexit var. Doğu Akdeniz var, buradaki değerli kaynaklar Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs halkları için çok faydalı olabilir. Kıbrıs sorununun çözülmesi için birçok faktör var. Bu ancak yaratıcı ve gerçekçi bir yaklaşımla mümkün olabilir. Bunun önündeki tek engel BM Güvenlik Konseyi kararları. Çok net söyleyeyim. Kararları okursanız- ki ben bu röportaj için tekrar gözden geçirdim- hepsinde “çift toplumlu, çift bölgeli, siyasi eşitliğin olduğu bir federasyon olmalı” cümlesi geçiyor. Sürekli tekrar ediyor bu ifadeler. Bence bu bir sorun çünkü BM bu konferanslara sponsor olacaksa Güvenlik Konseyi yeni fikir ve kavramları benimseyebilecek mi? Çıkmaz burada başlıyor işte. Genel sekreter burada çok önemli. Kendisi devreye girip tarafları bir konferans odasına sokmalı ve “yeni çözüm önerileri getirin ve lütfen eski yaraları yeniden deşmeyin” demeli. Tabii genel sekreter dışında diğer ülkelerin ve özellikle senin de belirttiğin gibi İngiltere’nin rolü de belirleyici olacak. İngiltere “İngiliz Havayolları Lefkoşa’ya direkt uçacak” dese bu inanılmaz etkili olur. Tabii ingiliz diplomatlar çok temkinlidir, böyle bir hamleyi kendi sorunlarını çözmeden atmayacaklardır. Ama bence bunu başaracaklar. Eğer yapamazlarsa ben de vazgeçerim öyle söyleyeyim. Bunu deneyeceklerinden eminim. Ön koşullar olmadan, sıfırdan bir anlaşma ile ada halkına parlak bir gelecek çizmeliler. Doğu Akdeniz’deki kaynaklar paylaşılmalı yoksa bunlar tartışma konusu oldukça kimse faydalanamayacak.