Site icon Londra Gazete

“Kıbrıs’taki menfaatlerimizi korumadığımızda ileride nasıl sorunlar çıkacağını biliyoruz”

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, katıldığı bir etkinlikte yaptığı konuşmada, “Ülke olarak öyle bir dönemden geçiyoruz ki yaptığımız her tercih geleceğimizi yakından ilgilendiriyor. Suriye meselesindeki en küçük bir yalpalamanın ileride bize nasıl büyük maliyetler getireceğini çok iyi biliyoruz. Aynı şekilde Doğu Akdeniz’deki, Kıbrıs’taki, Ege’deki gelişmelerde ülkemizin haklarını, menfaatlerini sıkı bir şekilde korumadığımızda ileride karşımıza nasıl bir manzara çıkacağını çok iyi biliyoruz” ifadelerini kullandı.

“Diplomaside olduğu gibi ekonomide de sağlam durmamız gerektiğini gayet iyi biliyoruz” diyen Erdoğan, bütün bunların yolunun siyasi istikrarından geçtiğini kaydetti.

YÖNLÜER: “RUMLAR HİÇBİR ŞEKİLDE UZLAŞMA TARAFTARI DEĞİL”

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) İstanbul Başkonsolosu Fahri Yönlüer, ” Rumlar hiçbir şekilde uzlaşma taraftarı değil” dedi.

Türk Dünyası Araştırmalar Vakfı, İstanbul Üniversitesi Farabi Avrasya Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Seyit Hasan Paşa Medresesi’nde “Kıbrıs Sorununda Son Gelişmeler” başlıklı konferans düzenledi.

Yönlüer, burada yaptığı konuşmada, Türk ve Rum tarafları arasında gerçekleşen görüşmelerin tarihi seyri hakkında bilgi vererek, 50 yıllık bir Kıbrıs sorununun söz konusu olduğunu söyledi.

Birleşmiş Milletler (BM) girişimiyle iki toplum arasında barış ve huzuru sağlamak için görüşmeler ve planların yapıldığını hatırlatan Yönlüer, şöyle konuştu:

“Ama her seferinde Rumlar bu planları reddetti. Güven artırıcı önlemler, doruk antlaşmaları ve Annan Planı iki toplum arasındaki uyum için yapılan bazı çalışmalardı. Ama hiçbirinde ne yazık ki bir sonuca varılmadı. 2004 yılında Annan Planı doğrultusunda gerçekleşen referandum da Türk tarafında yüzde 65 planın uygulanmasına yönelik ‘evet’ oyu çıktı. Rum tarafında ise yüzde 76 oy oranında uygulanmaması için ‘hayır’ oyu çıktı. Avrupalı devletler referandum süreci boyunca bize ‘evet’ dememiz, Rum tarafıyla uzlaşmamız için söylemlerde bulundular. Biz iki toplum arasındaki huzur ve barış için referandumda ‘evet’ oyu kullandık ama Rum tarafı aynı hassasiyeti göstermedi.

Bize her türlü vaatte bulunan bu dış dünya diye adlandırdığımız muasır medeniyet ülkeleri bize, ‘Sizi açıkta bırakmayacağız, referandumda evet diyin’ diye söylemlerde bulunurken bir hafta sonra Rum tarafını tam üye olarak Avrupa Birliği’ne kabul etti. Bu durumda Avrupalı devletlerin ne kadar samimiyetten uzak olduklarını ve ne kadar iki yüzlü davrandıklarını gösteriyor.”

Yönlüer, kurumları ve ekonomiyi güçlendirdikleri takdirde bir Türk Cumhuriyeti olarak mevcudiyetlerini korumaya devam edebileceklerini vurgulayarak, “Rumlarla yapılacak hiçbir görüşmede bir netice alınacağına ben inanmıyorum. Çünkü Rumlar hiçbir şekilde uzlaşma taraftarı değil. Rum tarafı Avrupa Birliği’ne kabul edildikten sonra, tabiri caizse adada at koşturuyor. Her şeyi kendi istek ve arzuları doğrultusunda gerçekleştiriyorlar. Türk tarafını devre dışı bırakmaya çalışıyorlar.” diye konuştu.

Kıbrıs’taki yeraltı kaynakları ve enerji yatırımlarına da değinen Yönlüer, şunları kaydetti:

“Rum tarafı tek başına her şeye hakim olmak istiyor ve Türk tarafını devre dışı bırakmak için sürekli Avrupalı devletlerden destek alıyor. ExxonMobil isimli bir Amerikan şirketi doğal gaz araştırmaları yapmakta Kıbrıs çevresinde. Fransızlar, Rum tarafına üs kuruyor. Akdeniz havzasındaki kaynakları araştırmak ve bu kaynaklardan faydalanmak için.”

ÖZÜGERGİN: “KIBRIS BARIŞ HAREKATI SEBEP DEĞİL SONUÇTUR”

Türkiye’nin Atina Büyükelçisi Burak Özügergin, “Barış harekatı, Kıbrıs sorununun bir sebebi değil, yarattığı bir sonuçtur ” dedi.

Özügergin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın davetiyle Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras’ın Ankara ve İstanbul’a gerçekleştirdiği ziyaretin ardından iki ülke arasındaki ilişkileri değerlendirdi.

Özügergin, yaklaşık 50 yıldır çözüme kavuşmayan Kıbrıs sorununun da iki lider arasında görüşülen konular arasında bulunduğunu ifade ederek, “Türk tarafının Kıbrıs sorununa bakışı ancak bütün meselelerin aynı anda beraberce ele alındığı bir sürecin sonuç vereceği şeklindedir. Önce tüm konuları masaya koyalım. Şu anda, Kıbrıs’ı ilgilendiren bütün meselelerin aynı anda beraberce ele alınacağı, nasıl bir hedef arandığı konusunda fikir birliğinin olup olmadığının araştırılması gerekiyor.” diye konuştu.

Rum tarafının Ada’da siyasi gücü ve ekonomik kaynakları paylaşmak isteyip istemediğinin soru işareti oluşturduğunu kaydeden Özügergin, şöyle devam etti:

“Önce sorunun ne olduğu konusunda anlaşmak lazım. Yoksa aradan geçen tüm hükümetlere, liderlere, BM Genel Sekreterlerine ve yapılan planlara rağmen neden hala sonucun sıfır olduğunu anlayamayız. Kıbrıs Sorunu 1974’te değil 1963’te, hatta daha öncesinde ortaya çıktı ve o tarihte Ada’da Türk askeri yoktu. Barış harekatı, Kıbrıs sorununun bir sebebi değil, yarattığı bir sonuçtur. Ayrıca, eğer 2004’te Annan Planı’na Rum kesimi tarafından onay verilseydi şu anda Ada’daki asker sayısı Yunanistan Dışişleri Bakanlığındaki personel sayısından daha az olacaktı.”

Özügergin, Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının Avrupa pazarına taşınmasına ilişkin ise, “Türkiye’nin içinde bulunmadığı bir Doğu Akdeniz enerji denklemi doğru bir denklem olmayacaktır, çalışmayacaktır. Bazı ekonomik ve siyasi gerçekler var. Doğu Akdeniz’de yatırım hamlelerini sahadaki gerçeklerden bağımsız olarak yapmak mümkün olmaz diye düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.

Erdoğan ve Çipras’ın enerjinin bir iş birliği alanı olması konusunda ortak görüşe sahip olduğuna işaret eden Özügergin, “Esasen enerji alanında Türkiye ile Yunanistan arasında bir iş birliği şimdiden mevcut. Bildiğimiz gibi Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı (TANAP) ve Trans Adriyatik Doğalgaz Boru Hattı (TAP) projeleri birbirine bağlandı bile.” değerlendirmesinde bulundu.

Öte yandan, Akdeniz’in altından Avrupa’ya doğalgaz taşınması için İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Yunanistan ve İtalya arasında uzun süredir planlanan 2 bin 100 kilometrelik “East-Med” boru hattı, hem piyasa koşulları içerisinde 7 milyar dolarlık yüksek maliyeti hem de bölgedeki rezervlerin boyutu nedeniyle uzmanlar tarafından fizibilitesi düşük bir proje olarak değerlendiriliyor.

“BOĞAZİÇİ DİRENİŞİ VE ŞEHİTLER ANITI” TÖRENLE AÇILDI

Kıbrıs Türk halkının mücadele yıllarında önemli yeri olan Boğaziçi’ndeki direniş anısına yaptırılan “Boğaziçi Direnişi ve Şehitler Anıtı”, geçtiğimiz cuma  günü Yeniboğaziçi’nde düzenlenen törenle açıldı.

Törene Başbakan Vekili, Dışişleri Bakanı Başbakan Yardımcısı Kudret Özersay, Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Yılmaz Yıldırım, Güvenlik Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Tevfik Algan, Cumhuriyet Meclisi Başkan Yardımcısı Zorlu Töre ile bazı milletvekilleri, yerel yönetim yetkilileri, dernek başkanları ve vatandaşlar katıldı.

HAMİT HİLMİ ASKERİ TÖRENLE TEKKE BAHÇESİ’NE DEFNEDİLDİ

Henüz 4 yaşındayken, 1964’te tedavi gördüğü Lefkoşa’daki Kızılay Hastanesi’nde hayatını yitiren ve mezarı kaybolduğu için kalıntıları Kayıp Şahıslar Komitesi’nin çalışmalarıyla bulunan Hamit Hilmi, askeri törenle Tekke Bahçesi’ne defnedildi.

Kimlik tespiti tamamlanan şehit Hamit Hilmi için Küçükkaymaklı Camii’nde cenaze namazı kılındı. Hilmi’nin kalıntıları, saat 10.00’da Tekke Bahçesi’nde askeri törenle defnedildi.

Öte yandan ailesinden verilen bilgiye göre, 4 yaşındaki Hamit Hilmi, 1963 çarpışmaları ardından Küçük Kaymaklı’dan Hamitköy’e göçmen gitmek zorunda kalmış ve burada kötü hava ve kötü barınma koşulları nedeniyle difteriye yakalanarak hayatını kaybetmişti.

Kızılay Hastanesi’nde tedavi görürken Ocak 1964’te vefat eden Hamit Hilmi, babası Hilmi Hamit tarafından Ocak 1964’te Tekke Bahçesi’ne defnedilmişti. Ancak Tekke Bahçesi’nde ilerleyen yıllarda yapılan düzenlemelerde Hamit Hilmi’nin mezarı kaybolmuştu.

Hamit Hilmi, Kayıp Şahıslar Komitesi’nin 2016 yılında Tekke Bahçesi’nde yürüttüğü kazılarda kalıntıları bulunarak DNA testleriyle kimliklendirildi.

Exit mobile version