AB’nin, Kıbrıs Rum tarafının AB’ye girmesinin ardından, Kıbrıs Türk tarafının menfaatlerini göz ardı eden bir tavra büründüğünü dile getiren KKTC Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, bunun aslında AB’nin itibarını zedeleyen bir süreç olduğunu kaydetti.
Bu sürecin uzun zamandır devam ettiğini anlatan Özersay, Konsey kararından sonra Dışişleri Bakanlığının yaptığı tespite değindi.
AB’nin “Solidarity” kavramının arkasına saklanarak kararlar aldığını söyleyen Özersay, Uluslararası Adalet Divanı’nın zorlukla ve uzun sürede karar alabildiği deniz yetki alanlarıyla ilgili, Avrupa Konseyi’nin kendisini bir mahkeme yerine koyarak, kısacık bir süre içerisinde, kendince Türkiye’nin hukuku ihlal ettiğini iddia ettiğine işaret etti. Özersay, “Bu açıklamalar komik bile değildir” dedi.
“Mesele hukuki değildir” diyen Kudret Özersay, meselenin siyasi bir mesele olduğunu söyledi.
Özersay, Doğrudan Ticaret Tüzüğünün “siyasi pazarlığa kurban gitmesini” örnek vererek, bu gibi konularda alınan kararların siyasi olduğunu belirtti.
“Aktör olacaksak Brüksel’de olmamız gerekir” sözlerine atfen, Brüksel’de hali hazırda devam eden ve önümüzdeki dönemde yapılacak faaliyetlere işaret eden Özersay, AB’nin yanlı tavrına işaret ederek “Bu yanlı tavrın sorumluluğunu kimse 30 günlük hükümete ve Dışişleri Bakanlığı’na yüklemeye kalkışmasın” dedi.
Maronit yardımları konusuna değinen Özersay, yapılanın bir geri adım olarak tanımlanmaması gerektiğini, yaptıklarının uygulamayı doğru zemine oturtmak olduğunu anlattı.
Kudret Özersay, mesele kamu otoritesi olunduğunu göstermekse bunun ilgili malların iç piyasada satılmasına müsaade etmeyerek gösterilebileceğini anlattı ve kendi uygulamalarının da bu otoriteyi ortaya koyan bir uygulama olduğunu dile getirdi.
Nüfus mübadelesiyle ilgili anlaşmaya değinen Özersay, bugünkü şartların, kapıların da açılmasıyla, anlaşmanın yapıldığı dönemden farklı olduğunun doğru olduğunu anlattı.
Özersay, hukuki yükümlülüğün var olan şartlarda geçerli olmadığının söylenebileceğini, öte yandan meselenin sadece hukuki yükümlülükle sınırlı olmadığını, siyasi anlamda devletin ve toplumun itibarıyla da ilgili olduğunu dile getirdi.
Güney Kıbrıs’taki mahsur edebiyatını ortadan kaldırmanın yolunun açık fikirli olmaktan geçtiğini dile getiren Özersay, Kayıp Şahıslar Komitesi’nin çalışmalarıyla elde edilen ilerlemeyi örnek verdi.
Özersay “Mahsur edebiyatı, bu insanların hayatını zorlaştırarak değil, bu insanları kazanarak bertaraf edilir” ifadelerini kullandı. (HABERKIBRIS)