Rum Müzakereci Andreas Mavroyannis, Kıbrıs müzakereleri yeniden başladığında, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in 6 maddelik çerçevesinin daha ileri müzakere edileceği görüşünü ortaya koydu.
Rum Müzakereci Andreas Mavroyannis, Kıbrıs müzakereleri yeniden başladığında, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in 6 maddelik çerçevesinin daha ileri müzakere edileceği görüşünü ortaya koydu.
Fileleftheros’un haberine göre, Alfa isimli yayın organının sorularını cevaplayan Mavroyannis “müzakerelerin son aşaması, önceki müzakerelerdeki gibi olmadı. Bu tuhaf bir şey değil. Süreç ayarlamalarının –Kıbrıs aidiyeti, ancak uzlaşı çözümün referanduma gideceği ve her şeyde anlaşılana kadar hiçbir şeyde anlaşılmış sayılmayacağı gibi- ana müzakere parametrelerini görmezden gelmemesi gerektiğini söyleyen bizdik” dedi.
Mavroyannis, Rum tarafının, müzakerelerin hem iç hem de dış boyutta paralel devam etmesi görüşünde olduğunu, dış boyutu için iyi bir ön hazırlık yapılması gerektiğini söyledi.
Rum tarafında, çözümden sonra TC kökenlilerin Ada’da kalmalarının kabul edilmesiyle ilgili söylenenler sorulduğunda ise Mavroyannis “şu anda Kıbrıs’taki yerleşiklerin, Kıbrıslı Türklerin bile ne kadar olduğunu kimse bilmiyor. Net olarak anlaşmaya varılan şey nüfus oranının korunacağı ve sürdürüleceğidir” dedi.
Mavroyannis buna gerekçe olarak TC kökenlilerin ne kadar olduğunu, ikinci ve üçüncü neslin ne kadar, karma evliliklerin ne kadar, onlardan olma çocukların ne kadar olduğunu kimsenin bilmediğini söyledi ve “önemli olan, geleneksel 4’e 1 oranı ve bu oranın korunmasıdır” dedi.
“Kıbrıs Türk vetosu devleti dağılmaya götürebilir” tezi sorulduğunda ise “bu olgularda durumun önceki BM planlarındakine nazaran çok daha iyi olduğunu” söyleyen Mavroyannis, özetle şunları ekledi:
“Biz, herhangi bir federasyon sisteminde doğal olanı; böyle bir sistemde iki oluşturucu eyalet ve toplum varsa, aralarındaki ortaklık ilişkisinin işleyebilmesi için, toplumlardan birinin veya diğerinin mutlak sayısal önemine dayanmayan bazı önlemler alınması gerektiğini kabul ettik. Karar alımlarında kabul ettiğimiz ise, her bir toplumdan en az bir olumlu oy olması gerektiğidir. Genelde bütün toplu kararlarda bir olumlu oy olmasını kabul emiş değiliz.”(YENİDÜZEN)