Kıbrıslı Rum Müzakereci Andreas Mavroyannis, Rum tarafı için, bugünkü müzakere çerçevesi dışında başka bir çerçeve bulunmadığını söyledi. Mavroyannis, AB içinde iki devletli çözümden söz etmenin ciddiyetten uzaklaşmak olduğunu savundu.
Politis gazetesine röportaj veren Mavroyannis, Türkiye’nin uzun bir sürece bir kez daha girmek istememesi ve Güney Kıbrıs’ın da, yoğunlaştırılmış müzakere fikrine karşı olmaması nedeniyle, metodolojinin değişmesi ihtimalinin bulunduğunu ve bunun için, doğru bir ön hazırlığın yeterli olacağını kaydetti.
Mavroyannis, “müzakerelerin Kıbrıs aidiyeti” ilkesinin, garantiler ve garantör güçler gibi, Kıbrıs sorununun dış boyutları minvalinde mutlak olmasına gerek bulunmadığını belirtti.
Çözümün uygulanması mekanizmasına dair Crans-Montana’da ortaya çıkan belgenin önemine vurgu yapan Mavroyannis, müzakere sürecinin durduğu yerden devam etmesi için, Guterres Çerçevesi’nden devam etmesi gerektiğini ifade etti.
Habere göre Mavroyannis, Kıbrıs sorununda, stratejik bir anlaşma sağlansa dahi, daha yapılacak çok şey olduğunu ve geriye, yalnızca siyasi kararlar alınmasının kaldığı argümanına katılmadığını dile getirdi.
Mavroyannis röportajında, Kıbrıs sorunuyla ilgili iyimserlik ya da kötümserlik belirtmezken, AB içinde iki devletli çözümden söz etmenin, ciddiyetten uzaklaşmak olduğunu savundu.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in, Crans-Montana görüşmelerinde çıkmaz oluşmasının hemen ardından çıkmazın, Crans-Montana görüşmelerinin sonu olduğunu, ancak müzakere sürecinin sona erdiği anlamına gelmediğini söylediğini anımsatan Mavroyannis, bu görüşün, bugüne kadar değişmediğini kaydetti.
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, Crans-Montana’da yaşanan çıkmazın, kendileri için müzakere sürecinin bittiği anlamına geldiğini ve artık BM parametrelerinden ayrılarak, alternatif seçenekler bulunması gerektiğini açıklamasının ardından zor bir döneme girildiğini belirten Mavroyannis, Kıbrıs Türk tarafının da benzer bir tutum içerisine girdiğine işaret etti.
Yoğun çalışmaların ardından, BM Güvenlik Konseyi’nin, temmuz ayı sonunda, çözüm arayışının BM parametreleri çerçevesinde yapılması gerektiği kararının alındığını belirten Mavroyannis, Guterres’in eylül ayında, New York’ta iki liderle yaptığı görüşmelerde, Kıbrıs Türk tarafının “tam anlamıyla reddedici değil, ağırdan alıcı” olduğunu tespit ettiğini iddia etti.
Mavroyannis, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın, müzakereler için Güney Kıbrıs’taki seçim sonrasına, Türkiye’nin de, daha farklı öncelikleri bulunduğu gerekçesiyle gelecek yıla bırakılması yönünde görüş belirttiğini ve bu durumun, müzakereler için doğrudan bir şey yapılması için perspektif bırakmadığını öne sürdü.
Habere göre Mavroyannis, müzakerelerin devam etmesinde önkoşullar olgunlaştırılmasına yönelik, uluslararası unsurlardan “git-gel prosedürü” çerçevesinde müdahale talebinde bulunulduğunu; ancak etkili ve katalizör olabilecek herhangi bir şey yapılmadığını belirtti.
Perde gerisinde birtakım faaliyetler yapıldığına dikkati çeken Mavroyannis, BM ve ABD’den bazı yetkililerin Güney Kıbrıs’a gitmesinin söz konusu olduğunu; ancak şubat ayından önce bu ziyaretlerin gerçekleşme ihtimalinin bulunmadığını ifade etti.
Türkiye’nin, B veya C planıyla ilgili söyleminin, müzakerelerin devam etmesi söylemine kaydığını da belirten Mavroyannis, buna; uluslararası toplumdan, farklı metotlarla ilgili taleplerine destek bulamaması ve uluslararası toplumla ilişkilerinin kötüye gitmesinden kaçınmasının sebep olduğunu öne sürdü.
Mavroyannis, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Atina’ya gerçekleştirdiği ziyareti de, Türkiye’nin bazı köprüleri korumak istemesi olarak değerlendirdi. (HABERKIBRIS)