Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kıbrıs Konferansı’nın Crans Montana’da başarısızlığa uğramasının ardından basına açıklamalarda bulundu:
Akıncı açıklamalarında şunları kaydetti:
Çözüm haberini ulaştırmayı canı gönülden arzu ederdik. Elimizden geleni yaptığımıza inanıyoruz. Üzüntülü olmakla beraber rahatız. Bizim neslin son denemesi olan uğraşın ne yazık ki başarıyla sonuçlanmasını sağlayamadık.
2 yıldır göreve geldikten sonra bu süreci müzakere heyetiyle beraber yürüttük. 50 yıllık bir süreç. 2 yılında ben bulundum. Geçtiğimiz Kasım’dan beri Mont Pelerin, Cenevre ve Crans Montana, tüm süreçlerin bu şehirlere taşınarak 5’li konferansın toplanmasının en büyük mimarı Kıbrıs Türk tarafıdır. Bizim inatçı tavrımız olmasa bu süreç buralara kadar gelemezdi. İki tarafın da kazanacağı bir ortam yaratmak mümkündü. O noktaya çok yaklaşıldı ancak iki tarafın da kaybettiği bir noktada bu iş olumsuz sonuçlandı.
“Bu çalışmayı federal bir yapı için sürdürdük”
Eşitlik, güvenlik, özgürlük içinde yaşanacak iki kesimli federal bir yapıyı kurmak için sürdürdük tüm bu çalışmayı. Bu niteliklerin olmayacağı bir yapıyı da elbette içimize sindiremezdik. Geçtiğimiz hafta içinde Guterres geldi. New York’ta vardığımız bir mutabakat vardı. Burada da yaptığı çalışma neticesinde ortaya başlıklar koydu. Süreç içinde yapılan çalışmaların getirdiği bir nokta olarak. Eğer bunlarda benim görebildiğim kadar adımlar atılırsa, bir sonuca varmak mümkün olacaktı.
Toprakta Rumlar açısından önemli atfedilen bir yerin, Kıbrıslı Türklerin öngördüğü bir haritada düzenleme yapmak suretiyle beklentilerin karşılanacağına inandı. Siyasi eşitlikte dönüşümlü başkanlığın Rumlar tarafından kabul edilmesi gerektiğini söyledi. Mülkiyetle ilgili iki farklı rejimin uygulanmasının doğru olacağını, Kıbrıs Türk kurucu devletinde kalacak toprakta kullanıcının gözetilmesi. Güney idaresinin altında kalacak alanda da daha önceki mal sahiplerinin kalmasının doğru olacağını değerlendirdi.
Eşdeğer muamele halen daha çözümlenmemiş olmasını da çözüme kavuşturmanın doğru olacağını önerdi. Bunun adına da “adil bir muamele” olursa çıkış olabileceğini öngördü. Güvenlik ve garantilerde iki tarafı da tatmin edecek bir durum sözkonusu olabilir dedi. Yeni mekanizmaların ortaya konulabileceğini ifade etti. Mevcut güvenlik ve garanti sistemiyle ilgili olarak, yerine yenisinin getirilebileceğiyle ilgili düşüncesini paylaştı.
Bu konularda taraflardan görüş istedi. Biz ayrıntılı olarak kendisinin öngördüğü yaklaşımlara uygun şekilde çerçevemizi koyduk. Bu konuda Güneyde imaj yaratma çabası var. Kararımızı vereceğiz.
Yapılan çalışmada, toprakla ilgili Genel Sekreter’in beklediği açılımı yaptık. Dönüşümlü başkanlıkla ilgili olarak, Rum tarafı tamamen karşı olduğunu beyan eden bir belge sundu.
“Değirmenlik’ten Yeniboğaziçi’ne kadar yaklaşan bir tavır vardı”
Toprakta kendilerinin sunduğu haritayı, 0 asker 0 garanti konusunu kabul etmesi halinde dönüşümlü başkanlığı kabul edebileceğini söylediler. Kendi önerileri Değirmenlik’ten Yeniboğaziçi’ne kadar yaklaşan bir tavır vardı.
Kriterlerin olmasını öteden beri istiyorduk. Somut kriterler önerdik. Kuzeyde kalacak kısımlarda içinde oturanların, orayı ev olarak kullananların rahatsız edilmemesi ilkesiyle birlikte, kriterleri olsun kabul edeceklerini bekledik. Ne yazık ki, bu konuyu muallakta bırakacak Avrupa iştihadına gönderelim, komisyon karar versin yaklaşımı sergilediler.
“Konferansı güvenlik ve garanti konferansına dönüştürmeye çalıştılar”
Getirdikleri bazı kategorilerle, ekonomimizi darmadağın edebileceklerdi. Tüm bunları kabul etmek mümkün değildir. Genel Sekreter yaptığı açıklamada ayrıma gitmedi ama önemli açıklamalarda bulundu. Başından beri bir yaklaşım farklılığı var. Bu konferansın paralel masalar olmasını söylerken, onlar ısrarla bu konferansı güvenlik ve garanti konferansına dönüştürmeye çalıştılar. Maalesef bu konuda ellerinden geleni yaptıklarını da gözlemliyoruz.
Kaç bin Yunanlı yaşıyor Güney’de? 74’ten günümüze kadar ulaşan rakam 25-30 bin. Bundan sonrası için 1’e 1 olsun. 2010’da Talat ve Hristofyas bu konuda anlaşmıştı. Burada bile, bu yaklaşımı göremedik! Avrupa Birliği bu konuda çok yardımcı olmaya çalıştı. Rum tarafı Brüksel’e giderek provokasyon yapmaya yöneldiği halde, buna prim vermediler. Bu konunun büyütülecek bir mesele olmadığını, çözülebilecek bir konu olduğunu söylediler.
“0 asker, 0 garanti söylemiyle başladı ve bitti”
Yeni düzen yerleştikçe, tek yanlı müdahale hakkı gibi kavramların makul süre sonunda yeniden gözden geçirilmesine müsaade eden anlayışların hakim olması için öneriler yaptık. Daha çok işbirliği, daha çok karşılıklı güven, daha az asker ve garanti. Böyle bir perspektifle bunu anlattık. İlk günden sıfır asker ve garantiyi istemeyin. Bu konudaki ısrarlı tutumlarımızdan bir an bile vazgeçmediler. 0 asker, 0 garanti söylemiyle başladı ve bitti. Türkiye’nin hiç açılım yapmadığı iddiası doğru değildir. Türkiye istekli davrandı, bu konularda adım atmaya hazır olduğunu bildirdi. Biz masada bu önerileri yaparken, bavullar o tarafta hazırdı! Başkalarının bavulları…
“Hak ettiğimiz şekilde yaşamanın yolunu bulacağız”
Dünyanın sonu değil. Biz Kıbrıs’ta hak ettiğimiz şekilde yaşamanın yolunu bulacağız. Haksız bir durum karşısında olabiliriz. Biz o toplumda laik, çağdaş bir toplum olarak yaşamanın yollarını bulmalıyız. Bugün için Kıbrıs’ta federal çözüm için daha fazla bir şey söylemek istemiyorum. 14 yıl öncesine göre bugünün daha zor olabileceğini görebiliyordum. Zor oldu! Bizim neslin son denemesinden sonra gelecek kuşaklar için daha da zor olacak.
“Çatışma kültürünün olmaması tercihimizdir”
Aynı coğrafyada yaşıyoruz. Kıbrıs adasında gerginlik arzu etmeyiz. Başka türlü ilişki çerçevesinde daha farklı gelişmeler olabilir mi, bilemem. Bu ilişkinin gerginlik içinde olmayan, çatışma kültürüyle olmaması tercihimizdir.
Türkiye’yle sağlıklı diyalog isteyen, kimlikli bir ilişkinin arzusunun ifade ettim. Kendi çapımda bunu yaptığıma inanıyorum. Ben o çizgiyi sürdürmeye devam edeceğim. Ben halkıma verdiğim söz çerçevesinde kalmaya devam edeceğim. Bağımsız Cumhurbaşkanı kimliğimi sürdüreceğim. Müzakereler çok zamanımızı alıyordu. Şimdi iç konulara daha çok yoğunlaşabileceğiz. Dünyayla bağlarımızın gelişmesi için de çalışacağız. Bu bağlar 2 yıllık süreçte gelişti. İlişkileri öteye taşıyacağız.
“Bizden önceki nesiller Kıbrıs’ı bu hale getirdiler, biz bunu düzeltmeye çalıştık”
Bugünden sonra, bizim neslin de bu son denemesinden sonra gelecek kuşaklar için daha da zor olacağını değerlendiriyorum. Gelecek kuşakları bloke edemeyiz, onlar kendi yollarında en iyisini yapmaya çalışacaklar. Genç kuşaklara başarılar dilerim ama bizden önceki nesiller Kıbrıs’ı bu hale getirdiler, biz bunu düzeltemeye, toparlamaya çalıştık, bunu başaramadık. Özeti bu. Temenni ederim bundan sonraki kuşaklar daha iyisini yapsınlar. (KIBRIS.COM)