Kıbrıs’ta çözüm trafiği hız kazanırken İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Richard Moore, iki toplum arasında varılacak kapsamlı bir anlaşmaya katkıda bulunmak amacıyla burada bulunan askeri üslerinin topraklarından bir kısmını ada halkına devretmeyi öneriyor. Moore, “Annan Planı zamanında olduğu gibi, toprak konusunda küçük yüzde hesapları yapılırken, egemen üslerimizin topraklarından bir kısmını verebiliriz. Bunu 2004 yılında da önermiştik” diye konuştu.
Hürriyet gazetesinden Sevil Erkuş’un İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Richard Moore ve İngiltere’nin Kıbrıs Yüksek Komiseri Matthew Kidd ile yaptığı söyleşi şöyle:
– Garantör ülke olarak İngiltere, Kıbrıs görüşmelerine ne gibi katkılar sağlıyor?
Kidd: İngiltere’nin başarıyla yapabileceği şeylerden biri de tüm taraflarla iletişime geçebilmesi. Örneğin Kıbrıslı Rumlarla, Türkiye pek fazla diyalog kurmuyor. Tarafların birbirlerinin sinyallerini yanlış yorumlayabilme riskleri her zaman vardır. Cenevre toplantısı gibi zamanlarda, tarafların meselelere yaklaşımına ilişkin doğru anlayışı sağlamak için yardım edebiliriz. Hatta bazen taraflardan biri, bir fırsatı kaçırıyorsa uyarabiliriz.
Geniş mutabakat zemini
– Kıbrıs konusundaki barış görüşmeleri haziranda Cenevre’de devam edecek. İki tarafın da yakın zamanda bir anlaşmaya varma ihtimalini görüyor musunuz?
Kidd: Evet, görüyorum. Sadece iyimser olduğum için değil. Tüm bu süreçte yapılan görüşmelere baktığımda, tarafların, birbirlerinin endişeleri ve avantajlarını daha önce olmadığı kadar iyi anladıklarını düşünüyorum. Cenevre’deki görüşmelerin, güvenlik ve garanti başlıklarına odaklanarak başlaması gayet mantıklı. Birbirlerinin başlangıç noktalarını anlayıp, çözüme ulaşmak için ne gibi olasılıkların olduğu konusunda benzer bir anlayışa gelebilmek için geniş bir mutabakat zeminleri var. ‘Geriye yapılması gereken ne kaldı’ diye sorarsanız, iki lider de artık gayet kısa bir listeyle gelecektir. Her ikisi de ev ödevlerini yaptı. Artık süreci tamamlamak için en iyi atışı yapabilecekleri ana geldiler.
Moore: Önceki yıllarda, taraflardan biri ya da ikisinin görüşmelere girerken yaklaşımı sadece suçlanmaktan kaçınmaktı. Bu olumsuz bir zihniyet. (Rum yönetimi lideri Nikos) Anastasiadis ve (KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa) Akıncı; her ikisi de çözüm için görüşüyor, suçlanmaktan kaçınmak için değil.
– Tarafların şu anda çözüme çok daha fazla yaklaşmasının nedeni nedir?
Kidd: Kısmen eski (liderlerin) yaptıkları işler. Ancak, (Anastasiadis ve Akıncı) seleflerinden daha zorlu bir çalışma yaptılar. Örneğin toprak konusunda yapmayı başardıkları müzakere, belki de seleflerinin sahip olmadığı karşılıklı bir güven gerektiriyordu. İki liderin aynı yaşlarda olması, aynı şehirde doğması… İki lider de, kendi nesillerinin kaçırdığı bu şansı tekrar sunduklarını düşünüyorlar. Sürece, bunu torunları için yapmaya çalıştıkları taahhüdüyle başladılar.
– 2004 yılında Kıbrıslı Rumlar, referandumda Annan Planı’nı reddetmişti. Şimdi atmosfer farklı mı?
Kidd: Şu anda 2004’ten çok farklı olan bir konu var. O dönem iki taraf arasına geçiş noktaları yeni açılmıştı ve iki halk aradan geçen 30 yılın ardından yeni yeni iletişime geçiyordu. Şu anda artık birbirlerini daha iyi tanıyorlar. Bu gelişme, iki lider, güvenlik ve toprak konularını görüşmeye başlarken iyi bir zemin oluşturdu. Öyle ki bir tarafın güvenlik ihtiyacını sağlarken, diğer tarafı daha az güvenli hissettirecek bir modelin ihtiyaca cevap vermeyeceği konusunda ortak bir görüş var. Ayrıca 2004’te adadaki insanlar, uluslararası toplum ve BM tarafından kendilerine bir şeyin empoze edildiğini düşünüyorlardı.
Moore: İki liderin de bu kez, sadece insanların kaybedeceklerine, korkuları ve endişelerine değil, kazanacaklarına ilişkin de bir vizyon geliştirmekle, bilinçli davrandıklarını düşünüyorum.
– Kıbrıs’ta keşfedilen enerji kaynakları bu seferki çözüm görüşmelerine olumlu katkı yaptı mı?
Kidd: Prensip olarak iki taraf ve diğerleri, bunun bir kazan-kazan durumu olacağını kabul etti. Ancak, süreci desteklemek için bunu olumlu bir şekilde kullanmakta çok başarılı olamadılar. Ancak ikisi de enerji konusunun uzlaşmaya varmak için ekstra bir teşvik yarattığını görüyor, çünkü kazan-kazan herkes için geçerli olacak.
İngiliz askeri üsleri
– Kıbrıs’ta varılacak bir anlaşma, İngiltere’nin buradaki askeri üslerinin statüsünü etkileyecek mi?
– Kidd: Bizim bakış açımızdan, (üslerin) etkilememesini umarız. (İngiliz üsleri) şimdiye kadar yapılan görüşmelerin bir parçası olmadı. Onların varlığı ve orada yapılanlar dolaylı da olsa Kıbrıs’ın güvenliğinin sağlanmasına katkıda bulunuyor. Elbette halihazırda kazanılmış bir imtiyaz olarak göremeyiz. Bizim de bunu daha iyi anlatmamız ve şeffaf olmamız gerekir. Kıbrıs kamuoyunda üssün varlığına yönelik algının, zaman içerisinde olumlu yönde geliştiğini ve güvenlik yapısının bir parçası olarak kabul edilebilir hale geldiğini düşünüyorum. Bu eskiden böyle değildi.
Moore: İngiliz üsleri resmi ve hukuki olarak sürecin parçası değil çünkü onlar (İngiltere’nin) egemenliğinde. Ancak, bu konuda sorumluluklarımızın farkındayız ve (Çözüm görüşmelerinde) olumlu bir unsur olmasını istiyoruz. Annan Planı zamanında olduğu gibi, toprak konusunda küçük yüzde hesapları yapılırken, egemen üslerimizin topraklarından bir kısmını verebiliriz. Bunu 2004 yılında da önermiştik.
– Kidd: Aynısını yeniden yapacağımızı konfirme ettik.
(HABERKIBRIS)