Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun başdanışmanı gazeteci-yazar Etyen Mahçupyan Londra Lordlar Kamarası’nda, Centre for Turkey Studies (CEFTUS) tarafından organize edilen ‘Değişimi Anlamak: Türkiye’de AK Parti Dönemi’ konulu toplantıya konuşmacı olarak katıldı. Toplantının ev sahipliğini ve moderatörlüğünü Lord Howell of Guildford yaptı. Mahçupyan AK Parti’nin birçok yanlışta yaptığını ancak doğrularının daha fazla olmasından dolayı seçilmeye devam ettiğini söyledi.
“AK PARTİ NEDEN SEÇİMLERİ KAZANIYOR O ZAMAN?”
‘Değişimi Anlamak: Türkiye’de AK Parti Dönemi’ başlıklı konuşmada Etyen Mahçupyan AK Partinin batıdaki ve ülke içindeki tüm tartışmalı durumlara rağmen son 12 yıldır bütün seçimleri kazandığını belirterek sözlerine başladı. Mahçupyan sözlerini şöyle sürdürdü: “AK Parti istikrarsız bir coğrafi bölgede olmadığı halde Türkiye’yi istikrarlı bir poziyonda tutmayı başarıyor. Bütün yolsuzluk ve suçlamalara rağmen bu parti sürekli seçimleri kazanmayı başarıyor. Her seçimde diğer partilerin toplamından daha fazla oy alıyor. Benim sorum şu; Nasıl oluyorda AK Parti hala seçimleri kazanabiliyor? Eğer bu kadar yanlışlar yapıyorsa seçimleri kazanmaması gerekir ve bunun sonucunu görmemiz gerekirdi. Bunun yanıtını tarihte aramak gerekiyor. 1923’te Cumhuriyet’in kurulmasıyla başlayan Kemalist ve elitlere yönelik laik sistem son buluyor.”
“MÜSLÜMANLAR VE KÜRTLER ESKİYE DÖNMEK İSTEMİYOR”
Şimdiye kadar Türkiye’de otoriter bir laik ve milliyetçi bir yapıya sahip olduğunu söyleyen Mahçupyan, bu sistemin yavaş yavaş bittiğini söyledi. Bunun yanında Türkiye’nin müslümanların ve Kürt vatandaşlarının tekrar eskiye dönmek istemediklerini belirtti. Mahçupyan bu durumun AK Parti’ye avantaj yarattığını çünkü bu değişimi yaratabilecek yeni bir geleceğin kapısını açmak istediğini ekledi.
“BATI MEDENİYETİ DE BAŞARISIZ OLDU”
“Son 30 yılda müslümanların kimliğine bakarsak müslüman kimliği Türk kimliğinden daha global bir kimliktir. Küreselleşme ile birlikte Türkiye’de müslümanlar daha güvende hissediyor. Modernizasyon tüm dünyada yarattığı problemlerden dolayı sona doğru yaklaşıyor. Yakın tarihte yeni bir dünya karşımıza çıkacak. Ve yeni dünya batının değerleriyle şekillenmeyecek. Çünkü Batı medeniyeti birçok açıdan başarısız olmuştur.”
“DAHA FAZLA KADIN ÇALIŞIYOR, ŞERİAT İSTEYEN AZALDI”
“90’larda eşine, ailesine yardım eden bir kadın kimliği varken, bugün çalışan, öğrenen, kültürel bir açı yaratan bir kimlikle karşımıza çıkıyor. Kadın hareketi dinle ilgili kendisi mücadele ediyor. Özellikle başörtülü kadınların temel hakları için çalışmaları ve dini sadece erkeklere göre değil kadınlara göre de anlaşılması için verdikleri çabalar sayesinde dindarlık yeni boyutlar kazandı. Kadınlar özgürleşiyor. Ve gençler de dindarlığı kendileri için tanımlama fırsatı buldular. Türkiye’deki müslümanlar birbirine benzemiyor ancak aynı çoğulcu müslüman çatı altında biraradalar. 90’larda şeriat isteyen oran yüzde 8 iken şimdi bu oran geriye gitti. Türkiye’nin nüfusunun çoğunluğunu oluşturan müslüman çoğunluk hor görülmüştür. Ancak son 10 yılda AK Parti muhafazakar bir parti olmasına rağmen dindarlık anlaşıyı da daha özgürlükçü ve çoğulcu bir anlayış yerleşmeye başladı ve ılımlı dindarlık anlayışı daha fazla merkeze oturdu. Dindar insan sayısında herhangi bir artışta olmadı. Ancak dini anlayış farklılaştı.”
“MÜSLÜMAN ÇOĞUNLUK OLMADAN DEMOKRASİ OLMAZ”
Mahçupyan Türkiye’deki değişimi altı temel noktada sıraladı. Bunların müslüman toplum yapısının daha esnek olması, çoğulculuğun kabullenilmesi ve hoşgörünün artması, ailelerde artık farklı görüşlerin birarada yaşayabilmesi, farklı görüşlerden olan kişilerin artık farklı semtlerde değil yanyana yaşadıkları, ailenin dindar insanlar için bile din ve devletten daha çok önem kazandığı ve toplumla iş dünyasının arasında yeni bir tür iletişim başlaması olduğunu söyledi.İslam içinde toleransın arttığını, 30 gün tutulan orucun bazı kişiler tarafından 10 gün 5 gün tutanların olduğunu ve bununda toplum tarafından kabul gördüğünü söyledi.
“Sosyal alanda olanlardan, yaşanan sosyolojik ve kültürel gelişmelerden dolayı AK Parti’ye destek veriyorum. Müslümanlar bu ülkede çoğunluk ve bizler de müslümanlar özgür olduğu kadar özgür olacağız. Müslümanlar democrat olduğu kadar demokrat olacağız. Çoğunluğu bir kenara koyarak demokrat olamazsınız. Bu çoğunluğu kullanmalı ve sistemin içerisine almalıyız”
“TÜRKİYE İŞİD’İ DESTEKLEMİYOR”
Etyen Mahçupyan’ın konuşmasının ardından soru-cevap kısmında Türkiye’nin iç ve dış politikaları üzerine sorular yöneltildi. Suriye’deki savaş ve İŞİD üzerine gelen sorular üzerine, Mahçupyan İŞİD için Türkiye’ye yönelik en büyük tehditlerden biri olduğunu ve böyle bir grubu Türkiye’nin kesinlikle desteklemediğini söyledi. Mahçupyan’a göre, Türkiye hükümetiyle Kürtler arasında anlaşma olursa Türkiye Esad ve İŞİD yerine Kürtlerle komşu olmayı yeğliyor. 700’le 1000 arasında kişinin Türkiye’den İŞİD’e katılmasının yanı sıra yaklaşık 300 kişinin de Avrupa’dan geldiğini söyleyen Mahçupyan İŞİD meselesinin sadece Türkiye’nin sorumluluğu olmadığını söyledi. Ortadoğu’da sosyolojik açıdan sınırların olmadığını aksine etnik ve dini bağlantılar üzerinden sınırların olduğunu vurgulayan Mahçupyan Türkiye’nin Osmanlı anlayışıyla gelen her mülteciye sahip çıkacağını ekledi.
“TÜRKİYE’DE KUTUPLAŞMA YOK”
Türkiye’de kutuplaşma konusunda bir soruyu cevaplayan Mahçupyan kutuplaşma olmadığını ve bunun psikolojik bir algı olduğunu, aksine bu durumun, kutuplaşma olduğunu söyleyenlerin kendilerini kutup olarak görmelerinden kaynaklandığını söyledi. Mahçupyan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın laik kesimi kızdıracak ifadelerde bulunduğunu gördüğünü ama son bir yılda seçimler dolayısıyla olan bu gerginliğin genel seçimler sonrası azalacağını söyledi.
“HUKUKİ TANIMLA SOYKIRIM OLDU”
Ermeni soykırımı üzerine gelen bir soru üzerine Etyen Mahçupyan kendisini Ermeni’den daha çok Osmanlı olarak hissettiğini ve soykırım tanımının çok geniş olmasına rağmen hukuki bir terim olduğunu ve bu tanım çerçevesinde Ermeni soykırımının olduğunu düşündüğünü söyledi. Mahçupyan 1915’te ne olduğu ile ilgilenmektense tarihsel ve toplumsal olarak en olduğunu görmenin daha önemli olduğunu belirtti. Mahçupyan o dönemde yaşananların soykırım olup olmamasının da çok önemi olmadığını aksine önemli olanın o dönemde neler yaşandığını anlamak olduğunu, zira ancak bu yaklaşımın adaleti sağlayacağını söyledi.