İngiltere’deki bir çok bilim insanı, insan gelişiminin ilk aşamalarına dair sırların keşfedilebilmesi için, mevcut 14 günlük insan embriyosu yetiştirme süresinin 28 güne çıkartılması çağrısı yaptı.
İngiltere’de birçok bilim insanı, insan gelişiminin ilk aşamalarına dair sırların keşfedilebilmesi için, mevcut 14 günlük insan embriyosu yetiştirme süresinin 28 güne çıkartılması çağrısı yaptı.
14 günlük sürenin ötesine uygulanan yasağın kalkmasıyla, üreme sağlığı, düşük ve doğum kusurları alanında büyük bilimsel ilerlemeler kaydedilebileceği belirtiliyor ve öneriye kamu desteği de var gibi görünüyor.
Bu çok tartışmalı konuyla ilgili farklı görüşleri duymak için 70 kişiyle yapılan anket de, çağrıya olumlu yaklaşıldığına işaret ediyor.
Bağımsız resmi kuruluş İngiltere Araştırma ve İnnovasyon ile Wellcome Trust’un fonladığı 100 bin sterline mal olan proje bu yılın Mayıs-Temmuz aylarında yürütüldü ve embriyo büyütme süresine uygulanan kısıtlamanın kaldırılmasıyla ilgili etik ve felsefi sorular soruldu.
Çalışmanın ardındaki kuruluş İnsan Gelişimi Biyolojisi İnisiyatifine (HDBI) göre anket, embriyo deneyleri konusundaki yasal kurallar değiştirilecekse, kaçınılmaz olarak ihtiyaç duyulacak uzun tartışmada önemli bir ilk adım.
Right To Life UK (Yaşama Hakkı Birleşik Krallık) ve bazı dini gruplar, insan emriyoları üzerinde tıbbi deneyler yapılmasına şiddetle karşı çıkıyor.
Right To Life UK Sözcüsü Cathrine Robinson, “İnsan embriyoları üzerinde asla deney yapılmamalı” dedi.
Robinson projeyi, 14 gün kısıtlamasının kaldırılması için yapılan bir lobi girişimi diye suçladı. HDBI ise suçlamaya reddetti ve asıl amacın, insan embriyoları üzerindeki araştırmalara yönelik kurallarla ilgili kamunun umutlarını ve kaygılarını daha iyi anlamak olduğunu savundu.
Bilim durdurulamaz mı?
HDBI İdare Grubu Eş Başkanı ve Francis Crick Enstitüsü Kök Hüre Biyolojisi ve Gelişimsel Genetik Laboratuarı’nın başı Prof. Robin Lovell-Badge, “Yasaları değiştirebilir miyiz diye düşünürken çok dikkatli olmalıyız. Bu uzun süredir toplum ve araştırmacılar arasındaki sözleşmeydi. Hükümet kamu desteği olmadan hiç bir şey yapmayacak ve bu çalışma da destek olduğuna işaret ediyor” dedi.
Kimsenin embriyoları büyüterek bebek yapmayı önermediğini vurgulayan Lovell-Badge, meselenin yeni yaşamın ilk günlerini ve gelişim sürecini inceleme olduğuna dikkat çekti.
Profesör, 14 gün sınırının 1990’lı yıllardan kalma İngiltere İnsan Üremesi ve Embriyoloji Yasası’nda olduğunu ve bu sürenin “daima keyfi bir kısıtlama” olduğunu kaydetti.
O dönemden bu yana bilimde kayda değer gelişmeler yaşandı ve yasal izin verilirse, döllenmeden sonra embriyonun araştırma amacıyla laboratuar ortamında araştırma amacıyla canlı tutulabileceği süre uzadı.
Etik kırmızı çizgiler
Bazıları, 14 gün kısıtlamanın hiçbir zaman embriyo araştırmalarına yönelik güçlü bir ahlaki sınır anlamına gelmediğini, sadece pratik bir süre kısıtlaması olduğunu savunuyor. 14 günden sonra embriyoya neler olduğu muamma, çünkü araştırma yapılmasına izin verilmiyor.
14 günlük kısıtlama, 1978’de dünyanın ilk tüp bebeği Louise Brown’ın dünyaya gelmesinden çok da uzun olmayan bir süre sonra, 1984’te Warnock Komitesi tarafından önerilmişti.
14 günlük eşiğe, fiziksel bir dönüm noktası aşıldığında ulaşılıyor ve buna embriyolojide “başlangıç çizgisi” deniliyor. Bu noktada 1 milimetre boyuna ulaşan embriyo, bir hücreler topundan, üstü, altı, önü ve arkası olan bir yapıya dönüşüyor.
Bunun ardından daha karmaşık yapılar oluşmaya başlıyor.
Uzmanlar, hayvanlarla yaptıkları çalışmalar ve hamile kadınların görüntülemelerinden 4. haftada ya da 28 günde kalbin oluştuğunu ve atmaya başladığını biliyor.
O noktada embriyonun hala bir pirinç tanesinden küçük olduğu ve acı hissedecek fonksiyonel bir merkezi sinir sistemi olmadığı kaydediliyor.
Uzmanlar, embriyo araştırma süresinin 28 güne çıkartılmasıyla, başlıca doku yapı taşlarının oluştuğu “gastrulasyon” adlı bu yaşamsal önemdeki gelişim sürecini yakından izleyebileceklerini belirtiyor.
HDBI’dan Dr. Rud Gunn “İki haftadan sonrasıyla ilgili çok az şey biliyoruz. İki ila beş hafta arası bir kara kutu” dedi.
Gunn ayrıca, bu süreç hakkında daha fazla şey öğrenmenin, tüp bebek tedavisindeki başarı oranlarını ve spina bifida (ayrık omurga hastalığı) araştırmalarını geliştirebilceğini belirtti.
“Tüp bebek tedavilerinde başarı oranı dörtte bir. Sıklıkla gelişimin ikinci haftasında başarısız oluyor. Şu anda bu başarısızlığa neyin neden olduğu konusunda çok az şey biliyoruz.”
Embriyodaki bir diğer önemli erken yapı da, daha sonra bebeğin beynini ve omurgasını oluşturan ve dört hafta civarında kapanan nöral tüp. Bu süreç normal gelişmediğinde, bebeklerde aralarında spina bifidanın da bulunduğu nöral tüp kusurları görülüyor. Bu hastalığın en ağır hallerinde omurilik açıkta kalabiliyor ve zarar görebiliyor.
Uzmanlar nöral tüpün kapanışını gözlemlemenin, daha sonra imha edilmeleri gereken, 28 güne yaklaşmış embriyoları tespit etme yöntemi olarak da kullanılabileceğini söylüyor.
HDBI anketine katılanlara, bilim insanlarının yumurta ve spermden değil de, kök hücrelerden ürettiği sentetik embriyolar konusundaki fikirleri de soruldu.
Ankete katılanların bazıları insan embriyosu araştırmalarının tümüne etik nedenlerle karşı çıktı. Bazıları da vaka vaka bakılıp, öyle izin verilmesi gerektiğini söyledi.