İngiltere’de polisin yetkilerini genişleten ve muhalefetle bazı sivil toplum kuruluşları tarafından “baskıcı” bulunan yeni ceza yasası düzenlemeleri, parlamentonun üst kanadı Lordlar Kamarası’nda reddedildi.
“Polis, Suç ve Ceza Tasarısı” kapsamında polise tek kişilik gösterilere bile müdahale hakkı veren düzenleme 166’ya karşı 261 oyla geri çevrildi.
Lordlar Kamarası, hükümetin karşı çıkmasına rağmen tasarıya eklenen ve kadın düşmanlığını nefret suçu sayan düzenlemeyi ise 185’e karşı 242 oyla kabul etti.
Tasarının yasalaşabilmesi için parlamentonun iki kanadının da onayını olması gerekiyor. Hükümetin yeniden görüşülmesi için Avam Kamarası’na gönderilen düzenlemelerde ısrarcı olması bekleniyor.
Avam Kamarası’ndan Ekim’de geçen tasarı, İngiltere’de 33 yaşındaki Sarah Everard’ın Mart 2021’de, akşam saatlerinde evine yürürken kaçırılarak öldürülmesinden sonra yapılan protestoların ardından gündeme gelmişti.
Karşıtları, “insan haklarına aykırı” dedikleri yeni düzenlemenin polis ve hükümete orantısız güç vereceğini ve protesto haklarını sınırlandıracağını söylüyor.
Hükümet ise tasarının suç oranlarını düşürmek ve sokakları daha güvenli hale getirmek için hazırlandığını savunuyor.
İngiltere’de halen polisin kamusal alanda ciddi kargaşa, mülke ciddi hasar veya toplumsal yaşamda ciddi bir kesintiye neden olması durumunda protestolara müdahale etme yetkisi bulunuyor.
Tasarı ise buna ek olarak polise protestolar için başlangıç ve bitiş saatleri tanımlama ve ses düzeyini kontrol etme yetkisi de verecek. Polis tek kişilik protestolara bile müdahale edebilecek.
Tasarının tartışılan son halindeki bir maddeye göre, protesto etmekten dolayı daha önce cezalandırılmış veya daha önce protestolarda kargaşa yaratmakla suçlanmış kişilerin protestolara katılması yasaklanabilir.
Buna ek olarak protestocuların kendilerini bir nesneye kilitlemeleri veya bağlamaları ve yolları kapatmaları 6 aya kadar hapis veya sınırsız para cezaları gerektiren suçlar haline getirilebilir.
Bu tür protesto teknikleri; İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda’dan oluşan Birleşik Krallık’ta 2018 yılından beri iklim krizi protestoları düzenleyen Extinction Rebellion (Yok Oluş İsyanı) ve ülkede konutların 2030’a kadar tamamen yalıtılarak ısınmadan kaynaklanan karbon salımının azaltılmasını hedefleyen kampanya grubu Insulate Britain ( Britanya’yı Yalıtın) gibi protesto grupları tarafından sıkça kullanıldı.
Tasarıda polisin sokaklarda insan veya araç durdurma ve arama yetkisinin herhangi bir şüphe gerekmeksizin genişletilmesi de söz konusu.
İngiltere’de Criminal Justice Alliance (Ceza Adaleti İttifakı) isimli kuruluşun 2015 ve 2016 yılları için yaptığı bir araştırmaya göre, siyah insanların sokakta durdurulup aranma oranı beyaz insanlara kıyasla 6 kat daha fazla.
Tasarıya göre herhangi bir anıta zarar vermek 10 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılan bir suç haline getirilebilir.
Bu değişiklik, geçtiğimiz yaz aylarında Bristol kentinde düzenlenen ırkçılık karşıtı protestolar sırasında Edward Colston adlı bir köle tacirinin 1895 yılında dikilen heykelinin boynuna ipler bağlanarak kaidesinden indirilmesi ve nehre atılmasının ardından eklendi.
Tasarının insan hakları kuruluşları tarafından tartışılan bir başka maddesi, İngiltere’de özel arazilerde izinsiz olarak bulunmanın ceza gerektiren bir suç haline getirilmesi.
İngiltere’nin önde gelen insan hakları kuruluşlarından olan Liberty, bu maddenin göçebe şekilde yaşamlarını sürdüren “çingene, gezgin ve roma halkını” olumsuz etkileyeceğini ve tasarıdan tamamen kaldırılması gerektiğini öne sürüyor.
Bir diğer tartışmalı madde ise polisin sağlık ve eğitim hizmetleri sunan kurumlardan insanların özel bilgilerini “şiddeti önlemek” gerekçesiyle isteyebilme yetkisi verilmesi.
Tasarıyı eleştirenler, teklif edilen düzenlemelerin “otoriter sisteme doğru atılan bir adım” olduğunu iddia ediyor.
Kaynak: BBC Tükçe