2020 yılında İngiltere’de gündemi ağırlıklı olarak Brexit ve Covid-19 belirledi.
31 Ocak 2020’de AB’den ayrılsa da geçiş süreci nedeniyle Brüksel düzenlemelerine tabi olmayı sürdüren İngiltere, Birlikle gelecekte kuracağı ilişkileri belirleyecek bir anlaşmaya varmak için zorlu müzakereler yürüttü.
Brüksel’in 31 Aralık’ta bitecek olan geçiş sürecini uzatma talebini reddeden Başbakan Boris Johnson, sürekli olarak gerekirse AB’den anlaşmasız olarak ayrılabileceklerini söyledi. Müzakerelerde ilk başlarda kaydedilen hızlı ilerleme özellikle eylül ayında “adil rekabetin sağlanması”, “ticari anlaşmazlıkların nasıl çözüleceği” ve “balıkçılık” gibi sorunlu konular nedeniyle tıkandı.
Bu arada Johnson hükümeti, Birleşik Krallık’ı oluşturan İngiltere, Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda arasındaki serbest ticaretin aksamadan sürdürülmesini öngören İç Piyasalar Yasa Tasarısı ile Brüksel’in tepkisini çekti.
Brüksel, Kuzey İrlanda ile AB üyesi İrlanda Cumhuriyeti arasındaki ticareti engelleyebileceği dolaysıyla AB’yle geçen sene varılan anlaşmaya ters düştüğü için tasarının geri çekilmesini isteyip, İngiltere’yi Avrupa Adalet Divanına şikayet etmekle tehdit etti.
Ancak İngiltere Başbakanı Johnson, metnin AB’nin Birleşik Krallık’ı “parçalama gücüne” karşı sigorta olduğunu belirterek “Tasarı, İngiltere’nin egemenliği ve bütünlüğüne önem veren herkes tarafından memnuniyetle karşılanmalı.” diyerek geri adım atmadı.
Bu arada taraflar, tıkanıklığı aşabilmek için müzakereleri yürütmeye devam etti. Fakat AB ülkelerinin Brexit’e rağmen İngiliz sularında balıkçılık yapmaya devam etmek istemesi nedeniyle devreye liderler girmek zorunda kaldı.
AB ülkelerinin liderlerinin konuyu konuşmayı reddettiği Başbakan Johnson’ın AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile yaptığı görüşmeler sonuç verdi. Tarafların karşılıklı geri adım atmasıyla geçiş sürecinin dolmasına sadece 7 gün kala bir anlaşmaya varıldı.
İngiltere Başbakanı, anlaşmaya varılmasıyla kontrolü geri aldıklarını belirterek halktan “yeni ve gerçekten bağımsız bir ulus olarak” bu anın tadını çıkarmasını istedi.
Böylece Haziran 2016’da başladığı süreci, 31 Aralık’ta AB’den ayrılarak noktalayacak olan İngiltere, yeni yılda “bağımsız bir ulus olmanın tadını çıkarmayı” umuyor.
AB kanunlarından ve düzenlemelerinden bağımsız olarak hareket edebilecek İngiltere, başta ABD olmak üzere önemli ekonomilerle ticaret anlaşmaları yapmayı planlıyor.
Ancak Brexit sonrası yeni süreçte Brexit karşıtı oy kullanan İskoçya’dan yükselen bağımsızlık çağrıları, gündemi meşgul edebilir.
Nitekim, İskoçya Bölgesel Yönetimi Başbakanı Nicola Sturgeon, AB’yle anlaşmanın sağlandığına dair haberlerin ardından yaptığı, “Brexit’in bizden aldıklarını telafi edecek hiçbir anlaşma yok. Bağımsız bir Avrupa ülkesi olarak kendi geleceğimizin haritasını çizme zamanı.” açıklamasıyla bunun işaretini verdi.
İskoçya, bağımsızlık referandumuna gidebilmek için merkezi hükümetin onayına ihtiyaç duysa da İskoç liderlerin bu konuyu sürekli gündemde tutması bekleniyor.
İngiltere’nin 2020’de diğer bir gündemi de her ülke gibi Covid–19 salgını oldu. İlk vakanın 31 Ocak’ta görüldüğü ülkede sayılar giderek arttı. İlk başta hükümet sürü bağışıklığı politikası izleyerek önlem almaya yanaşmadı.
Ancak sürü bağışıklığının yüz binlerce ölüme yol açabileceğine yönelik raporların ardından geri adım atmak zorunda kalan hükümet, 26 Mart’ta ulusal çapta karantinaya gitme kararı aldı. Böylece ülkede sosyal hayat ve ekonomi durma noktasına geldi.
İlk başlarda önlem olarak çocuk şarkısı “mutlu elleri” söyleyerek el yıkamayı öneren ve hastalarla tokalaştığını söyleyen Başbakan, nisan başında virüse yakalandı. Durumu hızla kötüleşen Johnson, hastaneye kaldırılarak yoğun bakımda tedaviye alındı. “Doktorlar ölümümü ilan etmeye hazırlandılar” diyerek durumunun ciddiyetini ortaya koyan Johnson, ancak bir ay sonra işe dönebildi.
Johnson’ın hastanede olduğu 10 Nisan’da İngiltere’de virüse bağlı 980 ölümle “en kara gün” kaydedildi.
Önlem almada gecikmenin bedeli, İngiltere’nin salgının daha önce başladığı İtalya ve İspanya’yı geride bırakarak Avrupa’da Kovid-19 kaynaklı en çok ölümün görüldüğü ülke haline gelmesi oldu. Yazın karantina önlemlerinin etkisiyle vaka sayıları düşüp hastaneler rahatlarken ülkede sıkı önlemler büyük ölçüde kaldırıldı.
Fakat eylül ayında ikinci dalganın ipuçları gelmeye başladı. İngiltere’de hükümetin bilim danışmanı Patrick Vallance, 20 Eylül’de yaptığı açıklamada, Kovid-19 vakalarının her hafta 2 kat arttığına dikkati çekerek bu şekilde devam etmesi durumunda ekim ortalarında günlük 50 bin vakanın görülebileceği uyarısında bulundu.
Bu uyarı üzerinde önlemler yeniden sıkılaştırıldı, restoran ve barlar kapatıldı. Önlemlerin etkisinin görülmemesi üzerine 5 Kasım’da ikinci kez karantinaya gitme kararı alındı. Bu arada günlük ölümler bir kez daha 500’ü geçmeye başladı.
2 Aralık’a kadar devam eden karantinada vakalar umulduğu kadar düşmedi. Sonraki günlerde bunun, Kovid-19’un mutasyona uğrayarak yüzde 70 daha bulaşıcı bir hale gelmesinden kaynaklandığı anlaşıldı.
Tehlikeye işaret eden Başbakan Johnson, Noel dönemi için planlanan gevşetme kararlarının hayata geçirilemeyeceğini belirterek farklı hanelerden aile üyelerinin Noel’de bir araya gelmesini yasakladı.
Ayrıca mutasyon nedeniyle 20 Aralık’ta aralarında Türkiye’nin de olduğu onlarca ülke, İngiltere’ye sınırlarını kapattı. Seyahat kısıtlamalarının en büyük etkisi Manş Tüneli’nde görüldü.
Fransa’nın aldığı yasak nedeniyle tünele çıkan yolda 5 binden fazla tır kuyruk oluşturdu. Marketler, taze sebze ve meyvelerin bitebileceği uyarısı yaparken, sorun 3 gün sonra şoförlere test yapılmasını içeren bir protokolle çözülebildi.
Süreçte en olumlu gelişme ise 8 Aralık’ta kitlesel aşılamanın başlaması oldu. Ayrıca Oxford Üniversitesinin ilaç şirketi AstraZeneca ile geliştirdiği Kovid-19 aşısının da yüzde 90’dan fazla etkili olduğu açıklandı.
Pfizer/BioNTech aşısı yapılanların sayısının 700 bini geçtiği ülkede, yıl sonundan önce Oxford/AstraZeneca aşısının da onaylanması bekleniyor.
Kovid-19 nedeniyle 2020’yi ölümler, kapasitelerini aşan hastaneler, boş sokaklar ve iş yerlerinin kapatılmasıyla geçiren İngiltere, 2021’de aşıların etkisiyle yeniden eski günlerine dönmeyi bekliyor.
Şubat sonuna kadar Kovid-19’un en çok etkilediği kişilerin büyük bir bölümünü aşılamayı planlayan İngiltere, martta tüm önlemleri kaldırmayı umuyor.
– 2020, İngiltere ekonomisi için 1709’dan beri en kötü yıl oldu
Ülkenin kamu bankaları hariç toplam kamu borcu, temmuz ayının sonu itibarıyla ilk kez 2 trilyon sterlin seviyesinin üzerine çıktı. Böylece borçlanma, 1961 yılının mart ayından bu yana ilk kez gayrisafi yurt içi hasılasının (GSYH) yüzde 100’ünü geçmiş oldu.
Dördüncü çeyrekte GSYH’de yüzde 1,7’lik bir düşüşle 2020’de toplamda yüzde 11,1’lik bir daralma bekleniyor. Bu da 2020’nin İngiltere ekonomisi için 1709’dan beri en kötü yıl olduğunu anlamına geliyor.
İngiltere, yeni yılda ekonomik olarak toparlanmayı planlasa da bunun 2022’ye kadar pek mümkün olmayacağı öngörülüyor. Ayrıca AB’den ayrılığın da kısa sürede ekonomiyi olumsuz etkileyebileceği değerlendiriliyor.
Kaynak AA