ABD’de demokratların zaferi, Boris Johnson’ı ‘özel ilişkiyi’ yeniden kurma çabasına sürükleyecek
İngiliz yetkililer, son haftalarda Joe Biden’ın dış siyaset ekibinden bir kişiyle bile görüşemedi. Bu durum sonucunda İngiliz hükümetinin, gelecek hafta yapılacak olan ABD başkanlık seçimlerini demokrat adayın kazanması halinde yürürlüğe girecek olan planları bozuldu. İngiltere Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, 3 Kasım tarihinde yapılacak olan seçimler öncesinde Biden’ın en yakın dış siyaset danışmanlarıyla görüşmeyi umuyordu. Ancak Londra ve Washington’daki üst düzey yetkililer, İngiltere’nin görüşme taleplerinin, Biden’ın kampanya sürecinde yabancı hükümetlerle görüşmeme stratejisi nedeniyle geri çevrildiğini söyledi.
İletişim kuramamış olmak, anketlerin işaret ettiği Biden zaferi gerçekleşirse, Boris Johnson’ın hükümetinin plan yapmasını güçleştirdi. Johnson, ABD Başkanı Donald Trump’la güçlü bir bağ kurmuştu ve Londra’daki yetkililer Trump’ın rakibi Biden’la bu şekilde yakın ilişkilerin kurulamayacak olmasından endişe duyuyor. Bunun sonucunda, ABD ve İngiltere’nin gelecekteki muhtemel ticaret anlaşması da şüpheli bir hal alıyor. Bir İngiliz yetkili, “Biden’ın ekibi görüştüğü insanlarla ilgili çok dikkatli davranıyor, özellikle de geçtiğimiz seçimlerde gerçekleşen Rusya konusundan sonra” dedi.
Trump, başkanlığının başından itibaren, 2016 yılındaki seçim kampanyası ve Rus yetkililerle olan bağlantılarına yönelik iddialar nedeniyle, skandallarla anılıyor. Biden’ın ekibinden bir yetkili, eski başkan yardımcısının dış siyaset ekibinden hiç kimsenin, “İngiliz yetkililerle önemli bir iletişim kurmadığını” söyledi.
Boris Johnson’ın Trump’la olan ilişkisi çok daha yakın. Trump daha önce Brexit’i desteklemiş ve İngiliz mevkidaşını “İngiltere’nin Trump’ı” olarak tanımlamıştı. İngiliz hükümeti, iki lider arasındaki iyi ilişkilerin bir ticaret anlaşması yolundaki engelleri kaldıracağını umut ediyordu. Bu ticaret anlaşması, Londra’nın Washington’la ilişkilerinin birincil konusuydu. Ancak Biden’ın, seçimlere bir hafta kala anketlere göre Trump’ın dokuz puan önünde olması, Johnson’ın danışmanlarının, ticaret anlaşması konusundaki iyi ihtimallerin kaybolmasından endişe duymasına neden oldu.
Ticaret müzakerelerine katılanlara göre, temel sorun zaman. Her iki taraf da sıkışık bir programa göre hareket ediyor, zira ABD’nin ticaret anlaşmalarına onay verme konusundaki yasasının süresi Temmuz ayında dolacak. Bu yasa, ticaret anlaşmalarının meclisten hızlı bir şekilde geçmesini sağlıyor. Ancak bu yasaya dahil olabilmek için, ABD ve İngiltere arasında bir anlaşmanın Nisan ayında yapılması gerekiyor. Bu da yeni başkanın görevine başlamasından tam olarak dört ay sonrasına işaret ediyor. Bunun sonucunda, İngiliz yetkililer, çevresel konularda daha katı kurallar ve işçi hakları konularında önlemler içeren, Biden’ın onayını alma ihtimali daha yüksek ticaret önerileri oluşturmaya çalışıyor.
Bir İngiliz yetkili “yeni yönetime dönüp şunu söylemek zorundayız: ‘Bakın neredeyse bitti. Bu anlaşmayı Biden’a uygun hale getirmek ister misiniz?’” Açıklamasının devamında, “işçi hakları ve çevre konularında bir şeyler yapabilirsiniz ve bunun erken bir zafer olduğunu iddia edebilirsiniz” ifadesini kullandı. Ancak İngiliz diplomatlar, seçildiği taktirde, İngiltere’yle bir ticaret anlaşmasının Biden’ın programında olma ihtimalininin düşük olduğunu da kabul ediyor.
Cato Institute’un Ticaret Politikaları Çalışmaları Başkanı Dan Ikenson, “İngiltere’nin bir anlaşmaya ihtiyacı var ve muhtemel ABD hükümeti bunu umursamıyor” dedi. Bunun yerine birçok kişi Biden’ın, Avrupa’yla ilişkilerinin merkezi olarak Berlin’i alacağını ve Obama’yı takip edeceğini düşünüyor. Washington eski Büyükelçisi John Kerr, “Biden eski kafalı bir Atlantikçi” dedi. Açıklamasının devamında “ancak Angela Merkel ve Merkel’in halefi, Amerika’nın birincil odağı olacak” ifadesini kullandı.
Bir ticaret anlaşması üzerinde mutabakata varılsa bile, İngiltere’nin Avrupa Birliği’ni anlaşmaya varamadan terk etmesinin ağır sonuçları olabilir. Ya da İngiltere’nin, İrlanda’daki 30 yıl süren anlaşmazlığa son veren, Hayırlı Cuma Anlaşması’nı ihlal eden bir anlaşma yapması da ABD’ye göre iyi sonuç vermeyecek. İrlanda kökenlerinden gurur duyan Biden, Kuzey İrlanda barış planına saygı duyan bir ticaret anlaşması yapacağını açıkça belirtti. İkinci bir Trump yönetimi durumunda bile, meclisteki demokratlar, barış anlaşmasını tehlikeye atan herhangi bir ticaret anlaşmasını veto edeceklerini söyledi.
Centre for European Reform Araştırmacısı, Sam Lowe, “ABD’nin bir ülkeyle özel bir ilişkisi var ancak bu ülke İrlanda değil, İngiltere” dedi. Buna rağmen, Boris Johnson, birçok siyasi konuda Biden’a, Trump’la olduğundan çok daha yakın. Özellikle çevre, İran ve çok yanlılık konularında. İngiltere 2012 yılında hem G7 zirvesine hem de Birleşmiş Milletler’in iktim toplantısına ev sahipliği yapacak. İngiliz hükümeti bu pozisyonunu, gelecekteki ilişkiler için umuyor. Dışişleri Eski Müsteşarı Simon Fraser, “savunma harcamalarında ve Nato konusunda, Nato birliği içinde Amerika’yla olan ilişkilere daha çok önem verilecek” dedi.
Ancak Çin’le olan diplomatik ilişkiler konusunda, Biden’ın başkanlığının Washington ve Pekin arasındaki ilişkileri yumuşatma ihtimali yüksek olsa da, Biden’ın selefinden radikal olarak farklı bir politika pozisyonu alması muhtemel değil. Kerr, “ABD Çin karşıtı oldu” dedi. Açıklamasının devamında, “ABD’nin hegemonyasını kaybetme korkusu, Biden’ın başkanlığında da aynı olacak” ifadesini kullandı.
İngiliz yetkililer, Biden’ın ekibinin yabancı yetkililerle görüşmeme kararını göz önünde bulundurarak, seçimi kazanması halinde, Biden’la üst düzey toplantılar gerçekleştirebilmek için şimdiden hızla harekete geçmek zorunda olacaklarını kabul ediyor. Ancak bazıları İngiltere’nin Avrupa’da azalan nüfuzunun ve Johnson’ın Trump’la olan yakın ilişkilerinin bu durumu zorlaştıracağını düşünüyor. Eski bir İngiliz diplomat, “her İngiliz başbakanı, yeni bir başkan geldiğinde Oval Ofis’e ilk kabul edilen yabancı ziyaretçi olmak ister. Ancak kazanması halinde Biden’ın ilk davet ettiği kişinin Boris Johnson olması şaşırtıcı olur” dedi.