Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Moskova’da İdlib konusunda vardığı uzlaşma, İngiltere basınında geniş yer buluyor.
Başyazılarından birini bu konuya ayıran Financial Times gazetesi, Erdoğan’ın Putin’e yakınlaşması, Türkiye’yi zayıflattı” derken, Times gazetesinde yer alan bir analizde, “Erdoğan’ın istediği her şeyi alamamakla birlikte, bir kısmını elde ettiği” belirtiliyor.
Financial Times başyazısında, Moskova’da varılan uzlaşma için “Bir parça rahatlama getirebilir, ama krizi çözmesi muhtemel görünmüyor” diyor.
“Erdoğan’ın Putin’e yakınlaşması, aşağılayıcı bir deneyim oldu” diyen gazete, Erdoğan’ın “2016’daki darbe girişimi ve onu izleyen süreçte dayanışma göstermediklerini düşündüğü Batılı müttefiklerini hiçe saydığını” ifade ediyor.
Gazete, “Anayasa değişiklikleriyle cumhurbaşkanlığı yetkilerini artıran Erdoğan’ın Rusya lideri Vladimir Putin ile yakınlaştığını, Türkiye’nin ilk nükleer santralinin inşası ve Türkiye üzerinden bir doğalgaz boru hattı için Rusya’yı davet ettiğini” hatırlatıyor.
Financial Times, Erdoğan’ın ayrıca Kremlin’in Amerikan hayalet uçaklarına karşı koyabilmesine yardımcı olabilecek bir Rus hava savunma sistemini de satın alarak “NATO’daki ortaklarını iyice kızdırdığını” söylüyor.
‘Erdoğan kazanamayacağı bir savaşta olduğunu biliyordu’
Bütün bunlara rağmen Türkiye’nin Libya’da olduğu gibi Rusya’yla çıkarlarının çatıştığı Suriye’nin kuzeybatısında, Ruslarla tehlikeli bir askeri çatışmaya çok yaklaştığını kaydeden yazı şöyle devam ediyor:
“Erdoğan, İdlib’de sivilleri korumak ve Türkiye’ye yönelik bir mülteci akınını daha engellemek için genişletilmiş bir tampon bölgeyi elinde tutmak istiyor. Putin ise İdlib’in tamamını almak isteyen ve Esad karşıtı isyanı tamamen sonlandırmak isteyen Suriye rejimine yardım ediyor. Ankara, tek bir saldırıda 34 askerin hayatını kaybettikten sonra operasyonlarını yoğunlaştırdı. Ancak Rusların Suriye güçlerine karşı hava kuvvetlerini kullanmasına izin vermediği bir durumda, kendi operasyonel hava savunma sistemleri de bulunmayan Erdoğan, bunun kazanamayacağı bir savaş olduğunu biliyordu.
“Türk lider dün Moskova’da Putin ile yaptığı görüşmelerde ateşkes konusunda uzlaşarak günü kurtardı. Bu, çatışmaların büyümesini şimdilik önleyebilir ve İdlib’de korkunç koşullarda mahsur alan 3 milyon kişiye rahatlama sağlayabilir. Ancak Rusya ve Türkiye hala ihtilaf halinde ve aralarında daha önce yaptıkları uzlaşmalar çökmüş durumda. Çatışmalar, kolayca yeniden alevlenebilir.”
‘Erdoğan Kremlin’in oyununa geldi’
“Türk lider, Putin’in anti-liberal kulübüne katılarak yeniden nüfuz ve prestij kazanabileceğini düşünüyordu” diye devam eden Financial Times, “Ama ülke içindeki karşıtlarının vurguladığı gibi Kremlin’in oyununa geldi. Geçen haftaki saldırının ardından sosyal medyayı kapatarak tartışmayı engellemesi de şaşırtıcı olmadı” ifadelerini kullanıyor.
Gazete “Erdoğan’ın Putin’in NATO üyelerinin arasını açmasına izin verdiğini, ancak geçen haftaki asker kayıplarından sonra, yüzünü yine NATO müttefiklerine döndüğünü” söylüyor ve “Rus hava savunma sistemi konusunda Washington’a kafa tuttuktan sonra, Patriot füzelerinin konuşlandırılması için Washington’ın nabzını yokladı” diyor.
Erdoğan’ın şimdi de mültecilerin Türkiye sınırını geçmesine izin vererek “Kremlin’in Avrupa ülkelerinin arasını açmasına yardımcı olduğunu” savunan gazete, “Bu, 2015 ve 2016’da yaşanan ve toplumda bölünmelere yol açarak aşırı sağcı partilerin güçlenmesine yol açan mülteci akınıyla zaten sarsılmış olan Avrupalı liderlerin dikkatlerini hemen üzerine topladı. Yeni bir sığınma politikası geliştiremeyen bir blokun kırılganlıklarını gözler önüne serdi” diye devam ediyor.
‘İpleri elinde tutan Putin’
Financial Times, “Türkiye’deki 3,6 milyon mültecinin dev bir yük olduğunu ve ülkenin desteği hak ettiğini” vurgularken, Ankara’nın Avrupa Birliği’nin daha fazla sayıda Suriyeli mülteci kabul etme vaadini yerine getirmesini beklemesinin meşru bir talep olduğunu söylüyor. Ancak gazete, “Hollanda Başbakanı Mark Rutte’nin de söylediği gibi ‘boğazına bıçak dayanmışken’ Avrupa’dan destek istemek işe yaramayacak” diye de ekliyor.
Yazı şu satırlarla sona eriyor;
“Her durumda, Avrupa utanç verici bir şekilde Suriye sorunundan elini eteğini çekti. Erdoğan’a gerçekten ihtiyacı olan şeyi veremez. Türk lider Avrupa’yı mülteci tehditleriyle sarsmayı seviyor ama ipleri elinde tutan Rus lider. Avrupalılar ve Amerikalılar Suriye felaketinin sorumluluğunu üzerlerinden attılar. Erdoğan’ın davranışı, onlara bunu gözden geçirmemek için bir bahane daha verdi.”
Times: Kazanan Putin ama hem Rusya hem Türkiye için başarılı sonuç
Times Orta Doğu Muhabiri Richard Spencer ise “Diplomatlar yıllarca bize Suriye krizine askeri bir çözüm olmadığını söyledi, ancak Moskova’da dün yapılan anlaşma gücün gerçekten ‘namlunun ucunda’ olduğunu gösterdi” diyor.
Yazıda dikkat çeken satırlar şöyle;
“Yedi yıl boyunca İran, Şii milisler ve Rus hava gücü tarafından desteklenen rejim, isyancıları püskürttü. Ancak Türkiye, NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahip. Ankara Esad’a karşı güç kullanmaya karar verdiğinde, etkileri görüldü. Rejim jetleri düşürüldü. Rusların tedarik ettiği hava savunma sistemleri, sosyal medyada üst üste oynatılan videolar çeken Türk İHA’ları tarafından yok edildi. Putin’in Türkiye’yle çatışma niyeti yoktu ve Erdoğan’a istediği her şey olmasa bile, bazı şeyler vermek zorundaydı. Erdoğan’ın bir tür güvenli bölge ve güney sınırındaki mülteci baskısının sona ermesini elde ettiği görülüyor. Daha da şaşırtıcı olanı anlaşmayla Türk Ordusu, Esad ne kadar yasadışı bir işgal gücü olduklarını söylerse söylesin, M4 Karayolu’ndaki ortak devriyeleriyle ‘egemen’ Suriye’de resmi bir rol oynayacak.”
Yazıda, görüşmenin sonuç bildirgesinde İdlib’e ilişkin yapılacaklar konusunda Suriye hükümetinden hiç bahsedilmediğine dikkat çekiliyor ve “Ordun işini yapamazsa, ödeyeceğin bedel bu. Kayıtlardan siliniyorsun. Ayrıca bu, çıkarlarına göre Suriye’yi bölüşebileceğini göstermesi açısından Putin ve Erdoğan’ın da işine geliyor” deniliyor.
Times muhabiri, “Genel olarak kazanan Putin. Erdoğan 2018’deki ateşkes hattına çekilme umudundan vazgeçmek zorunda kaldı. Ancak her iki taraf için de başarılı bir sonuç oldu” yorumunu yaparken, sonuç bildirgesinin Arapça yayımlanmamasının da “Suriye’deki savaşta iplerin kimlerin elinde olduğunu gösteren bir örnek” olduğunu vurguluyor.