Britanya’da 12 Aralık’ta sandığa gidiyor. Neden erken seçime gidiliyor? Brexit nasıl etkilenecek ve seçim sistemi nasıl işliyor? BBC Türkçe’nin Instagram hesabının takipçilerinin merak ettiği soruların yanıtlarını aradık:
Seçime gidilmesinin asıl nedeni Brexit konusunda parlamentoda uzlaşı sağlanamamış olması.
İktidardaki Muhafazakar Parti’nin Brexit anlaşması üç defa parlamento tarafından reddedildi. Hatta bu yüzden Theresa May istifa etti, yerine Boris Johnson Başbakan oldu.
Başbakan Johnson’ın kendi Brexit anlaşmasını bir dizi değişiklik önerisine uğramadan parlamentodan geçirebilmek için yeterli sayıda milletvekili yok. Johnson erken seçimin Muhafazakâr Partili milletvekili sayısını artırmasını, böylece de Brexit’i daha kolay gerçekleştirmeyi umuyor.
Johnson hükümeti de Brexit çıkmazına son vermek için erken seçim çağrısında bulundu, artık Brexit, yeni hükümetin işi olacak.
Muhafazakar Parti lideri Johnson, AB ile vardığı anlaşmayla Brexit’in hayata geçirilmesini, yani İngiltere’nin AB’den çıkmasını istiyor.
Muhalefetteki Jeremy Corbyn liderliğindeki İşçi Partisi ise AB’yle daha yakın ilişkilerin sürmesini öngören yeni bir Brexit anlaşması yapıp, sonra da yeni bir referandumla halkın onayını almak istiyor. Yeni referandumda AB’de kalma seçeneği de olacak.
Britanya’da yaşayanların kimlik taşıma zorunluluğu yok.
Pasaportu ya da ehliyeti olmayanların sayısı 11 milyonun üzerinde.
Dolayısıyla kimlik kartı gösterilmesi zorunlu hale getirilirse, seçmenlerin ciddi bir bölümünün oy kullanma hakkından mahrum bırakılacağı düşünülüyor.
Ancak bütün seçim bölgelerinde her seçim öncesi seçmen kütükleri yenileniyor ve oy kullanma hakkı olanlara bir seçmen kartı gönderiliyor.
Kuzey İrlanda’da ise kimlik gösterme şartı 1985’te getirildi.
1983 seçimlerinde seçim usulsüzlükleri, mükerrer oy kullanıldığı tespit edilince ise yasa değişti, seçimde kimlik kartı göstermek zorunluluk oldu.
Britanya seçimlerinde usulsüzlük ve yolsuzluk iddiaları yaygın değil. Seçim Komisyonu, iddiaları polisle birlikte araştırıp rapor haline getiriyor.
Ama bir usülsüzlüğün yapılabilmesi için kapsamlı bir örgütlenme gerekiyor, bunun başarılması pek de mümkün görünmüyor. Sistem daha çok güvene ve hukuka dayalı. Seçim komisyonu, işleyen bir hukuk sisteminde usulsüzlüğün kolaylıkla açığa çıkacağını söylüyor.
Ayrıca dar bölge seçim sistemi de büyük çaplı yolsuzluk yapılmasını engelliyor, çünkü yapay nüfus kaymalarını tespit etmek daha kolay.
Britanya’da yaklaşık 46 milyon kayıtlı seçmen var. Ama katılım oranı genelde düşük, genel olarak yüzde 70’lerde seyrederken 2001 seçimlerinden bu yana yüzde 60’lara düşmüş durumda. 2017’deki son seçimde katılım oranı yüzde 68,7’ydi.
Oy kullanan yaşlıların sayısı, gençlere kıyasla genelde daha fazla. 2017 genel seçimlerinde 20-24 yaş arası oy kullananların oranı yüzde 59’du. 60-69 yaş arası oy kullananların oranı ise yüzde 77.
Ama bu seçimde yeni kayıt yaptıran 3 milyondan fazla seçmen 35 yaşın altındaydı. 1 milyondan fazlası ise 25’in altında.
Britanya’da oy kullanma zorunluluğu yok. Oy kullanmak istemeyenlere ceza da yok.
Birleşik Krallık, çok partili, iki meclisli parlamenter demokrasiye sahip bir anayasal monarşi.
Kraliçe, sembolik olarak devletin başında ve hükümdar. Yürütme, hükümdarın yani Kraliçe’nin onayı ile, Kraliçe adına Başbakan ve hükümetin kontrolünde.
Devletin hükümdarı olarak Kraliçe tarafsız kalmak için oy vermiyor, aday da olmuyor.
Ama seçilen başbakanı anayasal kurallar çerçevesinde Kraliçe atıyor ve Başbakan’la düzenli görüşmeler yapıyor.
Kraliçe teorik olarak Başbakan’ın görevine son verebilir ama halk iradesini parlamentoya bırakıyor.
Aday olma meselesine gelince…
Yasalar ve teamüllerle yönetilen ülkede Kraliyet mensuplarının adaylığının ya da oy kullanmasının önünde bir engel bulunmuyor. Ancak monarşinin en azından önde gelen isimlerinin tarafsızlıklarına gölge düşürmemek için oy kullanmadıkları ve herhangi bir seçimde aday olmadıkları biliniyor.
Evet, Kraliçe Elizabeth’in ailesinin kökleri Alman ve ailenin Alman İmparatorluk ailesiyle akrabalığı var. Kral 5. George ailenin Alman soyadını yani Sacshen-Coburg ve Gotha’yı Windsor olarak değiştirdi.
Avam Kamarası, yeni yasaların ve vergilerin uygulamaya konması için milletvekillerinin tartıştığı, oyladığı yasama organı. Yürütme organı olan hükümeti Avam Kamarası’ndaki milletvekilleri seçiyor ve denetliyor.
Lordlar Kamarası, parlamentonun üst kanadı. Avam Kamarası’nın çalışmalarını denetliyor, yasaları gözden geçiriyor.
Üyeleri, Başbakan’ın tavsiyesi üzerine Kraliçe tarafından onaylanarak belirlenir, halk seçmez. Bir kısım için ise üyelik asalet unvanı taşıyan aile üyelerinden birbirlerine geçer.
Bütün yasaların hem Avam Kamarası’nda, hem de Lordlar Kamarası’nda onaylanması gerekir.
Sabah 7’de açılan sandıklar gece 10’da kapanıyor. Britanya’yı oluşturan İngiltere, İskoçya, Kuzey İrlanda ve Galler’de seçim sistemi dar bölge seçim sistemi diye adlandırılıyor.
Kuzey İrlanda dışındaki her seçim bölgesindeki mahallelerde kurulan oy kullanma merkezlerinde kullanılan oylar sandıkların kapanmasından sonra o seçim bölgesinin sayım merkezine getiriliyor. Hepsi toplandıktan sonra da sayım başlıyor.
Bazı seçim bölgelerinde bir kaç saat, bazılarında da sabaha kadar sürüyor. Sonunda da seçim kurulundan bir yetkili, bütün adayları bir sahnede kürsü etrafında toplayıp aldıkları oyları açıklıyor ve kazananı ilan ediyor.
Kuzey İrlanda’da ise sayım ertesi gün sabah başlıyor, bazen bir iki gün sürüyor.
Hayır. İngiltere’de medya ağırlıklı olarak Muhafazakar Parti’den yana.
BBC ise bir kamu kuruluşu olarak tarafsız kalır.
Kaynak: BBC Türkçe