Times, İngiliz siyasi tarihinde şimdiye dek parlamentodaki en büyük yenilgiyi alan başbakan olan May’in, Avrupa Birliği’nden çıkışı ertelemek için giderek artan bir baskı altına girdiğini yazdı. Gazete, 29 Mart’ta olması öngörülen çıkışa sadece 72 gün kala, ana muhalefetteki İşçi Partisi milletvekillerinin bir uzlaşma bulunmasına zaman tanınması için, birlikten çıkışı düzenleyen AB Anayasası’nın 50. maddesinin uzatılmasını istediğini bildiriyor.
Hükümet aleyhine güvensizlik oylaması talep eden İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn’in de May’e “artık yolun sonuna geldiği” uyarısını yaptığı vurgulanıyor. May’in ise oylamadaki yenilginin ardından bir çıkış yolu bulunması için tüm partilerle Brexit anlaşmasının geçmesi için nelerin gerektiğini tespit etmek adına görüşmeler yapılmasını önerdiği ve ancak “ana prensiplerinden” vazgeçmeyeceğinin de vurgulandığı aktarılıyor. Bu ana prensipler arasında gümrük birliğinden çıkış olduğunu vurgulayan Times, bunun İşçi Partisi’nin kırmızı çizgisinin aşılması anlamına geleceğini söylüyor. Daily Telegraph ise, kabinedeki Brexit yanlılarının Corbyn’e verilecek herhangi bir tavize karşı çıktıklarını ve bunun sadece “sözde Brexit” anlamına geleceğini söylediklerini yazıyor. Gazete, ufukta bir uzlaşma görülmediği için, başbakanlığın İngiltere’nin AB’den çıkış tarihini erteleme ihtimalini dışlamadığını vurguluyor.
‘May süreci başından beri yanlış yönetti’
Guardian ise başyazısında “May’in Brexit anlaşması parlamentodan sağ çıkamadı. Peki ne çıkacak?” diye sorduğu başyazısında, Başbakan’ın süreci en başından bu yana yanlış yönettiğini söylüyor. May’in parlamentoya sunduğu anlaşmanın içeriğinin, kamuoyunun önünde istediğini söylediği şeylerin tersi olduğunu belirtiyor. Muhafazakâr Parti’nin bir anlaşma isteyenler ve istemeyenler arasında bölündüğünü vurgulayan Guardian, May’in partisindeki bu bölünmeyi çözeceğine, büyüttüğünü söylüyor. Yazı şöyle devam ediyor;
“May, Brexit müzakerelerine AB’yle değil, partisindeki sertlik yanlısı Brexitçilerle başladı. May’in daha sonra çizdiği kırmızı çizgiler, bırakın siyasi rakipleriyle uzlaşmayı, kendi bölünmüş partisini bir araya getirmeyi bile imkânsız hale getirdi. Anlaşması My’in göç saplantısı ve aşırılık yanlısı Brexitçilere verilen tavizlerle şekillendi. Sonuç ise Avrupa’yla ilişkilerin geleceğinin iki yıl daha havada kalacağı ‘gözleri bağlı bir Brexit’ oldu.”
May’in parti politikasını, ulusal çıkarların önüne koymasının, hükümet yeni bir Brexit anlaşması yapmaya çalışırken, ülkenin amaçsızca sürüklenmesi anlamına geleceğini belirten Guardian, başyazıya şu satırlarla son veriyor; “Brexit referandumundaki sonuç, artmayan maaşlar, bölgesel gelişmişlik farklılıkları ve sermaye birikiminin ruhsuz bir şekliyle geldi. Bunlara yol açan AB değildi ve ayrılmak da çözmeyecek. Bunu sadece bir amaca sahip hükümetin yürüteceği politikalar çözebilir. May ise her ikisini de sağlayamadı.”