Site icon Londra Gazete

Brexit çıkmazındaki İngiltere’nin önündeki 3 senaryo

İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden (AB) resmen ayrılmasına beş aydan az süre kaldı. Başbakan Theresa May, bugünlerde Avrupa Birliği (AB) ile üyelikten ayrılma anlaşması için el sıkışabilmek üzere son bir çaba içinde; Çarşamba gününe kadar pozisyonunu netleştirmesi bekleniyor.

Ancak şu anki siyasi ortamda Başbakan AB tarafıyla bir anlaşmaya varsa dahi bunu parlamentoya kabul ettirebilmesi zor görünüyor.

İşte İngiltere’nin önündeki olasılık senaryoları:

SENARYO 1 – SON DAKİKADA BİR ANLAŞMAYA VARILABİLİR

AB diplomatları bir anlaşma metninin neredeyse hazır olduğunu, Birleşik Krallık’a bağlı Kuzey İrlanda ile AB üyesi İrlanda Cumhuriyeti arasındaki sınır sorunu için geçici çözüm getirecek bir planın çetrefilli ayrıntılarını gidermeye çalıştıklarını belirtiyor. Ancak bu konuda AB tarafı suçu karşı tarafa atıyor ve İngiltere’nin siyasi bir uzlaşı içinde olmadığını vurguluyor. Kasım sonunda toplacak özel Brexit zirvesi öncesinde takvime sadık kalınabilmesi için İngiltere’nin en geç Çarşamba günü pozisyonunu netleştirmesi gerekiyor.

Kasım zirvesinde bir anlaşma metninin onaylanmaması durumunda bir sonraki tarih 13-14 Aralık’ta toplanacak olan AB Konseyi Toplantısı olacak. Tabi bu tarih öncesinde bir acil toplantı çağrısı da yapılabilir.

Çokuluslu Amerikan yatırım bankası Goldman Sachs geçtiğimiz günlerde müşterilerine gönderdiği bir bilgi notunda statükoyu sürdürmek üzere geçiş sürecini başlatacak bir anlaşmaya varılması olasılığını yüzde 70 olarak değerlendirdiklerini belirtiyor.

SENARYO 2 – PARLAMENTO REDDEDERSE ANLAŞMASIZ AYRILIK GERÇEKLEŞEBİLİR

Başbakan May bütün çabalarına rağmen AB ile herhangi bir anlaşma üzerinde anlaşamayabilir. Bu doğal olarak anlaşmasız ayrılığı getirir. Ancak bir anlaşma imzalanması halinde bile anlaşmasız ayrılık söz konusu olabilir. Çünkü AB ile yapılacak her türlü anlaşmanın İngiliz parlamentosunda onaylanması gerekir.

Başbakan May’in varmaya çalıştığı anlaşma AB ile sıkı ticari bağların gelecekte de korunmasını öngörüyor. Ancak İngiltere açısından çeşitli tavizler içerdiği gerekçesiyle ne Brexit yanlıları, ne AB yanlıları, ne de Kuzey İrlanda’daki Birleşik Krallık yanlısı Demokratik Birlik Partisi tarafından destek görüyor.

Geçtiğimiz günlerde kabinedeki önemli bakanlardan olan Ulaştırma Bakanı Jo Johnson’ın istifası iktidardaki Muhafazakar Parti içindeki rahatsızlıkları daha da tetikledi. Bu gelişme üzerine milletvekillerinin May’in getireceği bir anlaşmayı reddeceklerini yüksek sesle dillendirmeleri May’in elde edeceği bir anlaşma için kendi partisinden destek bulma ihtimalini iyice zayıflattı. Hatta önde gelen Brexit milletvekilleri May’in muhalefet partisinin desteği olmadan parlamentoda onay alamayacağı görüşünü açıkça dile getirdi.

Ancak muhalefetteki İşçi Partisi de May’in elini zorlama niyetini açıkça ifade ediyor. Parlamentoda May’in getireceği bir anlaşmayı onaylamayacaklarının sinyalini veren muhalefet böyle bir durumda erken genel seçim talep edeceklerini belirtiyor.

Amerikan yatırım bankası J.P. Morgan ayrılık anlaşmasının ilk etapta parlamentoda reddedilse bile ikinci ya da üçüncü denemede parlamentodan geçeceğini umuyor.

SENARYO 3 – BREXİT’TEN GERİ ADIM ATILABİLİR: İKİNCİ REFERANDUM OLABİLİR Mİ?

Her ne kadar başta Başbakan May olmak üzere Brexit yanlısı ve karşıtı önde gelen birçok siyasetçi Brexit’ten geri adım atılmasının İngiliz halkının seçimine ve demokrasiye olan saygı nedeniyle kabul edilemez olduğunu belirtse de, aralarında eski başbakanlardan John Major, Tony Blair ve Gordon Brown’ın da bulunduğu birçok isim ülkeyi uçurumun eşiğinden döndürmenin tek yolunun Brexit’in yeniden halka sorulmasında yattığını savunuyor.

Ülkede yapılan farklı kamuoyu yoklamalarında değişik sonuçlar çıksa da, genel olarak ikinci bir referandum olması durumunda ibrenin üyelikte kalmaktan yana gösterdiği görülüyor.

İkinci bir referandum için kampanya yürütenler öncelikle may’in parlamentoya sunacağı bir anlaşmanın reddedilmesini, ardından da İşçi partisi’nin erken seçim çağrısından vazgeçmesini bekliyor. Bu senaryonun gerçekleşmesi halinde parlamentonun ikinci bir referandumu kabul etme ihtimali artacak ve referandumun gerçekleşmesi için AB üyeliğinden resmen çıkılmasını öngören 50inci maddenin başlattığı süreç uzaltılacak.

Brexit yanlıları ise ikinci bir referandumun büyük bir anayasal krize, hatta bir kamusal kargaşaya yol açacağını belirtiyor.

ANLAŞMASIZ AYRILIK SENARYOSUNUN KABUS SONUCU

Her ne sebeple olursa olsun şu anki koşullarda üyeliğin resmen sona ereceği 29 Mart 2019’da Londra saatiyle 11:00 itibariyle İngiltere’nin AB ile ticareti Dünya Ticaret Örgütü’nce belirlenen belirlenen tarife ve kontrollere tabi olacak. Bu durumun mali piyasalarda paniğe, ana ticaret yollarının ise kapanmasına neden olabileceğinden endişe ediliyor.

Brexit yanlıları ise felaket senaryolarının abartıldığını, beklenen olumsuzlukların kısa sürede aşılacağını ve uzun vadede İngiliz ekonomisinin büyüyeceğini savunuyor.

MAY DÜŞERSE NE OLUR?

Theresa May’in parlamentoya sunacağı bir anlaşmanın reddedilmesi halinde koltuğunu koruması da şu anki siyasi ortamda zor görünüyor. 2017 yılında kamuoyu oylamalarının verdiği güvenle aldığı erken seçim kararının tersine sonuçlanması bugünkü Brexit kaosunun sebebi olarak görülüyor.

Erken seçimlerden bu yana parti içinde biriken husumet en son Brexit anlaşması üzerine hükümetin pozisyonunu belirlediği Chequers toplantısı sonrası kabinesindeki iki önemli bakanın istifası ile parti içindeki gücünü iyice zayııfladı. Ancak 30 yıldır özellikle AB konusunda görüş ayrılıklarını gideremeyen parti içinde kendisinden sonra kimin koltuğu sahipleneceği belirsizliğini koruyor.

KUZEY İRLANDA DÜĞÜMÜ

Theresa May, 2017’deki erken seçimlerde Muhafazakar Parti parlamentodaki çoğunluğu kaybetmiş, Kuzey İrlanda’nın Demokratik Birlik Partisi’nin milletvekillerinin desteğiyle güvenoyu almayı ve hükümeti kurmayı başarmıştı. Ancak Birleşik Krallık yanlısı Demokratik Birlik Partisi ayrılık anlaşması için yürütülen müzakerelerde kilidi elinde tutuyor. İrlanda Cumhuriyeti ile Kuzey İrlanda arasında özellikle ticaret açısından fiziki bir sınır oluşmaması için May’den talep edilen tavizler karşısında Demokratik Birlik Partisi sert tepki gösteriyor. Brexit referandumunda ayrılık yönünde kampanya yürüten parti, Kuzey İrlanda’ya yönelik Birleşik Krallık’ın genelinden farklı bir uygulama getiren herhangi bir anlaşmaya karşı çıkmayı sürdürüyor.

Referandum sonucunda Kuzey İrlanda ve İskoçya AB üyeliğinde kalınmasını istemiş, Galler ise ayrılık yönünde oy kullanmıştı.

Exit mobile version